..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Cemal Zöngür




28 Ocak 2019
Yüzyıl Önce Osmanlı, Yüzyıl Sonra Türkiye Benzerliği  
Öz Kimlik ve Kültüründen Uzak Tolumlar, Diğer Toplumların Doğrularını Kolayca Yozlaştırırlar.

Cemal Zöngür


Arap'ın dilini ve dinini kendi kültürü olarak sahiplenip, kardeşlerini katleden Osmanlı anlayışı ile, günümüzde Kürtler bizim kardeşimiz deyip katliam uygulayanlar arasında hiçbir fark bulunmuyor.


:GFG:


Sıralanacak olaylar Türkiye'de çoğunluğun hoşuna gitmese de ne yazık ki, gerçekler böyle. Bugüne kadar anormalliklerin üzeri bilinçli şekilde kapatıldığı için, yeniden yok oluşa doğru gidişin kimse farkında değil. Son güne kadar Osmanlı Padişahları da hep Cihan İmparatoru olduklarını söylerlerdi. Ancak 1918'de cehenneme nasıl gittiğine kimse inanamadı. Cumhuriyetin biyolojik ve kültürel genlerinin Osmanlı ile aynı olduğunu sıralanan tarihsel kronoloji net olarak ifade ediyor.

1- Osmanlı Türkçe etimolojik kökenden geldiği halde, kendine has bir dil ve ulusal kimliğe sahip değildi. Bu yüzden midesiyle düşünen kişiliksiz ve kimliksiz İslam ümmetçisidir.
2- Arap'ın dilini ve dinini kendi kültürü olarak sahiplenip, kardeşlerini katleden Osmanlı anlayışı ile, günümüzde Kürtler bizim kardeşimiz deyip katliam uygulayanlar arasında hiçbir fark bulunmuyor.
3- Osmanlı'nın ekonomik, eğitim ve sağlık gibi bilimsel hiçbir çalışması yoktu. Buna rağmen 1453'te Bizans varlıklarına el koyup kendisini her şeye muktedir görmesi sonucunda, yaptığı bütün işler ahlak dışı olmuştur. Balkanların kültürel genlerinin bozması da bu yüzden.
4- 1500 ile 1700'ler arası Gayri Müslim ve Kızılbaşlar üzerinde uyguladığı katliamlar, dünyanın en acımasız alçak faşist karakterin, Selçuklulardan sonra Anadolu'daki ikinci örneğidir.
5- 1839 Tanzimat Fermanıyla çöküşü önlemeye çalışırken, Arap İslam yozlaşmasından vazgeçmediği için hiçbir işe yaramamıştır. Kendisiyle birlikte Araplarda dahil tüm halklar soysuzlaştı.
6- 1876'da Birinci Meşrutiyet olarak ilan edilen kanuni esasiyeler, aslında Osmanlı'nın çakallar imparatorluğu olduğunun resmi ilanıydı. Mantık ve bilinç değişmeden, yönetimin değişeceğini düşünmek cahil ve embesillerin işidir.
7-1908'de tekrar uygulamaya konulan İkinci Meşrutiyet, Osmanlı'nın uçuruma doğru hızla yol aldığını gösteriyordu. Bu çöküşün korkusuyla 1.5 milyon Ermeni halkını katliam ve sürgünle imha etmiştir.
8- Osmanlı her zaman umut kapısı olarak gördüğü savaş mantığıyla, elinin uzandığı her yerde talan, aşar, öşür, cizye şeklinde halkın çocuklarına ve malına el koyardı. Birinci Dünya Savaşı'nda Almanların yanında yer alarak kendi sonunu getirmiş oldu.
9-1915 – 1918'de Osmanlı ile Almanlar birçok ülkeyle savaşıp yenik düştükleri halde, Almanya sapa sağlam ayakta kalmıştır. Osmanlı yok olduğu gibi arkasında yozlaşmış kocaman bir Arap İslam enkazı bıraktı. Anadolu toplumu çaresizce ne yana gideceğini bilemeden, sürekli birilerinin elinden tutmasını bekliyordu. Altı yüzyıllık insanlık düşmanı Osmanlı bu şekilde kapanmış oldu. Gelelim ikinci perdeye.

1-1919'dan itibaren Anadolu'nun coğrafi stratejik önemini bilen Avrupa ve Batılılar, çıkarları gereği Anadolu'yu kendi kaderiyle baş başa bırakamazlardı. Ve nihayet ileride Milli Başkan yapılacak Mustafa Kemal'i yanlarına alarak işe koyuldular.
2-1919'la milim milim alt yapısı oluşturulan Cumhuriyet, Arap İslam dil ve din (Ümmetçilik) üzerine yeniden inşa edildi. Sadece bilim ve akıl dışı Balkan Türkik İslam Milliyetçiliği eklenerek Kürt, Alevi, Demokrat, Ermeni, Süryani, Türkmen, Tahtacı ve Yörükler yeniden yok sayıldılar.
3- Cumhuriyetçi ırkçılar 1919- 1920- 1925- 1927 ve 1938'e kadar Kürt, Alevi ve Ermeni katliamına ara vermeden devam ettiler. Bunun resmi belgesi 1924'te oluşturulan Anayasanın tek dil, tek din, tek ırk ve tek düşünceye dayanan faşizan ilkelerdir.
4- Cumhuriyetçiler 1928'de harf değişimi yapmasına rağmen, İslam geleneklerinden ve Arapça kelimelerden arınmadığı için toplum cahil, kültürsüz, sakat düşünceyle yaşama mahkum edildi.
5- Cumhuriyet Yönetimi; okumuş entelektüel insan bulamadığı için, 1930'ların ortasında tamamen tıkanıp kaldı. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç gibi birtakım demokrat insanlar, Köy Enstitüleri ve Kooperatifleşme projeleriyle bu tıkanıklığı aşmayı başaranlardır. Cumhuriyet tarihinin tek başarısıdır bu proje.
6- 1940'ta faaliyete geçen Köy Enstitüleri önemli başarılar sağlamasına rağmen, Arap İslam sevdalısı yobazlar ve Balkan Türkik İslam Sentezcileri, 1954 yılında bu yapıyı kapatarak gerçek niyetlerini göstermiş oldular. Cumhuriyet yönetimi içerisinde yer alan bazı çağdaş demokrat insanlar, çaresizlik içerisinde sahte laik ve Beyaz Türkik Milliyetçi ideolojiyi kabul etmek zorunda kaldılar.
7-1940'larda dünya yeniden kaynıyordu. İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte sınıf ve uluslaşma hareketleri iyice hız kazanmıştı. Köy Enstitüleri mantalitesini savunanların da hareketlenmesine neden oldu bu olaylar.
8- Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sırada kurucu ve savunucularından Kemalistler, bir taraftan kendi içlerinden çıkan İslamcı muhalefetten rahatsızlık duyarken, aynı şekilde özgülük ve demokrasiden yana Köy Enstitüleri anlayışını da düşman saydılar.
9- Cumhuriyetçiler; din elden gidiyor diyerek Rum ve Ermeni mahallelerine ırkçıları saldırtıp, 1961 Askeri Darbenin yapılmasına zemin sağladılar. Bunda hızını alamayan Beyaz Türkik Irkçılar, 1971 Askeri Muhtırayla daha da sağlama aldılar kendilerini.
10-1.Mayıs1978 taksim, Maraş, Malatya, Tokat, Çorum, Erzincan ve Amasya gibi Alevilerin yoğun olduğu bölgelerde gerçekleşen katliamlar, devlet eliyle düzenlendi ve bir tek katil cezalandırılmış değil. Ve bu olayları bahane eden devlet, 1980 Askeri Darbeyle, kendisine ters ve düşman olan herkesi bir daha ayağa kalmayacak şekilde yok etmeye çalıştı.
11-Eskisinden daha katı kurallarla devlet ve özel kurumlarda Alevi, Kürt, Ermeni, Rum, Süryani ve sosyalist düşünceden olan herkesi, devletin ırkçı ve dinci faşist yapısını kabul etmeye zorladı. Etmeyenlere hiçbir yaşam hakkı tanımamıştır.
12-1984'den itibaren faşizan baskılara dayanamayan Kürt gençleri, düzenli gerilla ordulaşmasıyla devleti hareket edemez duruma getirmişti. Geri adım atmayan devlet iyice zıvanadan çıkıp ne insanlık, ne uluslararası yasa, ne de vicdan dinlemeden, Kürt ve Alevi köy, kasaba ve de ilçelerini yerle bir etti. Gündüz öğlen vakitleri sokak ortasında insanlar faili meçhul (Faili Belli) olaylarda öldürüldü.
13-2011'de faşizanlıkta sınır tanımayan devlet, Suriye'ye savaş ilan ederek sadist karakterini bir kez daha tüm dünyaya kanıtlamış oldu. Ve her çırpındığında bataklığa saplanışın çaresizliğini, kendine muhalefet gördüğü herkesi öldürerek veya cezaevine koyarak bulmuştur.
14-Cumhuriyetin sahip olduğu İslam dini, sahte laiklik ve sahte çağdaşlık üzerine, bu defa yeniden Arap İslam Ümmetçiliği eklenerek, bataklığın en derinlerine doğru hızla yol almaktadır.
15-Cübbeli ve kravatlı çeteler iyice zıvanadan çıkarak kadın cinayetleri, hırsızlık, fuhuş, mafya, talan, yalan, sokak kavgası ve her türlü ahlaksızlıkta hiçbir engel tanımıyorlar. Bu yapıya şöyle bir örnek vermek yerinde olacaktır.

Herhangi bir köy, kasaba, ilçe veya şehir merkezinden üzeri açık her tarafa pislik, mikrop ve koku saçarak geçen dereyi düşünelim. Derenin geçtiği her yerde hastalık yaratan mikroplar, koku ve pislik tüm canlılar için ölüm demektir. Bu kokudan rahatsız olmadığını söyleyen birisi çıksa, onun insan olduğundan herkes şüpheye düşer. O zaman Osmanlı'da dahil, Türkiye Cumhuriyeti var oldukları günden bu zamana kadar siyaset, ekonomi, dil, din, düşünce, kültür, namus ve ahlaki açıdan dere pisliğinden daha fazla kokuştuğu halde, neden kimse buna dur demiyor? Bu suskunluğun iki yanıtı var; ya insanlarda beyin ve düşünce diye bir şey kalmadı veya onur, şeref namus, haysiyet ve ahlaki duygu tamamen çökmüştür. Kimse kusura bakmasın..! ana muhalefet olan CHP'nin iktidarda iken herkesten ırkçı ve dindar, muhalefette demokrat kesilme anlayışıyla bu ülkenin kurtulacağına inanmak cahillik, embesillik ve geri zekalılıktan başka bir şey değildir. Yüzyıldır yaşanalar bunun en büyük kanıttır.


Cemal Zöngür



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alevilik İle Sosyalizm Arasındaki Düşünsel Fark ve Bütünleşme Sorunu
Kapitalist Düzende, Komünist Yaşam Mümkün Mü?
Ana Tanrıçalar, Hz. İbrahim'in Tek Tanrı Masalına Nasıl İnandılar?
Avrupa'daki Türklerin Yaşamı ve Dünyaya Bakışları
Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Tablosu
Siyasal Düşüncelerin İnsanlığı Getirdiği Nokta!
Sosyalist Devlet Başkanları ve Politikalarının Analizi
Hayvan İle İnsanın Birbirinden Ayrılışı - 3 -
İnsan İle Hayvanın Birbirinden Ayrılışı - 2 -
İnsanda Tapınmanın Oluşumu

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İsrail - Filistin Düşmanlığının Tarihçesi
Her Şeye Muktedir Tanrı ve Kapitalizm Ölüm Döşeğinde
Türkiye Solunun Sorgu ve Özeleştiri Kültürü Üzerine
Türkler Şamanist mi Kalsaydı?
Halktan Para Dilenerek Büyük Devlet Olmanın Hafifliği
Coronanın Hatırlattıkları, Dünyanın Geleceği
Türkiye Siyasetini Tıkayan Etkenker (Araştırma Yazısı)
Alevilik; İslam Dışı Din Değilse Pozitif Felsefe Midir?
Şii Fars ve Araplara Neden Alevi Denilmektedir?
Kudüs, Dinler Savaşı ve Haklı Olan Kim?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.