..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Cemal Zöngür




23 Nisan 2019
Gerçekten Biz İnsan Mıyız? - 2 -  
İnsan, İnsan Olduğuna İnanabilmesi İçin Düşüncesini ve İnancını Sorgulamak Zorundadır. Bunu Yapmayan Herkes Canavardır.

Cemal Zöngür


Bilinç vasıtasıyla tüm hissel duygularını tam olarak sorgulayıp düzenli ve doğru eğitim uygulayan insanlar, gerçek insan olma yolunda ilerler. His ve duygularını doğru, yeterli şekilde sorgulamayan insanın bilincinden çok, süperegosu gelişir


:GGJ:

                     İnsan, Ego ve Yıkıcılık

İnsanlığın temel doğası olan ortak üretim ve ortak tüketim realitesinden uzak, ütopik, tapınmacı ve maddiyatçı kültürle her şeyin üstünlere layık görülmesi, gerçek insan doğasını inkar etmekten başka bir işe yaramamıştır. Böyle büyük bir ihanete insanın düşmesindeki en etkili neden, süperegonun yaratmış olduğu ihtiras ve de yüksek bencillikten başka bir şey değil. İnsandaki süperegoist bencillik, hem cahil kişide hem de eğitimli insanda en yüksek derecede görülen psikolojik bir bozukluktur. Ancak süperegonun ciddi bir psikolojik bozukluk olduğunu ne bireylerin çoğunluğu, ne de devletler bugüne kadar kabul etmiş değiller.

Tam tersine devletlerden kişilere kadar herkes, her türlü şeytani cambazlıklarla çok para kazanma duygusunu yaratan süperegoyu, büyük bir iş adamlığı ve girişimcilik olarak topluma kabul ettirmişlerdir. Ve sonuç itibarıyla süperego hem meşrulaşmıştır, hem de buna zincir vurmak neredeyse imkansız hale getirilmiş durumda.

Başta devlet yönetimleri olmak üzere topluma yön veren kişiler, insanın doğal yapısındaki birlikte üretim ve birlikte tüketim düşüncesine göre hareket etseydi, günümüzdeki anormal canavarlıklar kesinlikle yaşanamayacaktı. Maddi ve manevi varlıklara tapınmacılık, adeta yeni bir ilaha dönüşmüştür. Böylece en büyük ben, en zengin ben, en kutsal ben, en üstün ırk ben, en yüce inanç benimki, herkes bana secde etmeli mantığı, bütün canavarlıkların ana kaynağıdır. Yer, zaman, ortam, iş, konum, ve güce göre, istisna kişilerin dışında hepimizin eseridir bu canavarlık. Kimse kendisini asla suçsuz göremez. İnsan bilincindeki yıkıcı canavar yapının ortaya çıkışının bilimsel analizi ise kısaca şu şekildedir.

Psikolog, beyin uzmanları, felsefeci ve diğer bilim insanları, beyin hücrelerinin doğal çevresel tüm iletişime karşı nasıl tepki verdiğini, %85oranında inceleyip sonuçlandırmışlardır. Sadece %15'lik gibi oranda, beyin nöronlarının saniyede nasıl birbirleriyle uyum (Senkronize) içerisinde olup her türlü istem, edim, dürtü ve tavrı aynı anda ortaya koydukları noktası tamamen netleşmemiştir. Bunların dışında diğer tüm hücresel hareketlerin insanı nasıl yönlendirdiği çözülmüş durumda.

Psikoloji derslerinden hatırlanacağı gibi, insan beyin hücre yapısı üç bölüme ayrılmış şekilde hareket eder. Bunlar İd, Ego ve Süperegodur. Aynı zamanda Bilinç, Bilinç öncesi ve Bilinçaltı olarak her üç güdüyle birlikte komple bir çalışma yapısına sahiptir beynimiz. İnsandaki düşüncenin var olmasını sağlayan temel yapıysa Bilinç hücreleridir.
İnsanlarda dahil tüm canlılarda İd yaratılıştan itibaren mevcut olup canlıların benliğini temsil eder. Hayvanlar sadece açlık, üremek ve korku İd'ine göre anlık güdüyle hareket edip yaşarlar. Bunun nedeniyse hayvanların beyin yapısının küçük ve hücresel olarak çok az sayıda olmasıdır. Bazı hayvanların birtakım hareketleri tekrarlamaları bilinç dışı İd'sel o anlık güdü sonucudur. Örneğin hayvanlarda gelecek kaygısı ile ilgili en ufak bir hafıza güdüsü olmadığı gibi açlık egosu da karnını doyurana kadardır. Karnı doyduktan sonra önündeki yiyeceğe kolayca sahiplik yapmaz hayvanlar. Onun içindir ki, hayvan egosu hiçbir zaman Süperegoya dönüşmez dönüşmemiştir de. Bu yüzden hayvanların İd'i, bencillik olarak nitelendirilmez iken, İnsanların İd'leri ben ve bencillik olarak tanımlanmıştır.

İd sayesinde Egonun insanda sürekli gelişip, Süperegoya dönüşmesindeki ana kaynaksa Bilinçtir. Bilinç geliştikçe düşünceye dönüşür. Ancak düşünce; insanın çevreyle hareket genişliğine ve görüp hissettiği şeyleri sorgulama niteliğine göre değişmektedir. Çevresindeki olaylarla kazandığı his ve duyguları doğru analiz etmeden, ütopik basit kalan bilinçte, düşüncenin sınırlı ve yetersizliği yüzünden, Süperego diğer tüm güdüleri yönlendirmektedir.

İnsan beynindeki İd, Bilinç, Ego ve Süperegonun sürekli gelişmesi, nöronların sayısız varlığı ve de biyoenerjik hareket sayesinde gerçekleşir. Böylece tüm canlıların hareketsel yönelimleri DNA yapısı ve kandaki kimyasal enerjik tepkimelerin bir sonucudur. İnsan bu sayede çevresindeki varlıklara doğru yönelip yer, içer, korunup, ürerken, bilinçte büyük bir görgü, his, duygu ve bilgisel düşünce hazinesi (Hafıza) oluşturur. İnsanın duygu, his ve buna bağlı hareketleri çoğalıp çeşitlendikçe, Egonun güdüsel edimlere cevap vermekte yetersizleşmesiyle Süperego devreye girer. Süperegonun devreye girip ölçüsüz gelişmesi, bilinçteki düşüncenin niteliksiz ve sınırlı kalmasından kaynaklıdır. İşte tam bu noktada süperegoist yarım ve sakat düşünen canavar insan ile, gerçek şekilde düşünen insanı birbirinden ayıran temel yapının ne olduğu karşımıza çıkıyor.

Bilinç vasıtasıyla tüm hissel duygularını tam olarak sorgulayıp düzenli ve doğru eğitim uygulayan insanlar, gerçek insan olma yolunda ilerler. His ve duygularını doğru, yeterli şekilde sorgulamayan insanın bilincinden çok, süperegosu gelişir. Çoğu insanın sürekli süperegonun arkasından gitmesinin bir diğer nedeni de, insanı daha çok maddi varlıklara sahip olma arsızlığının insana yüksek derece haz vermesidir. Süperego böylece bilinci kullanarak hazırcı ve kolay yöntemleri tercih eden ana güdü görevini almış oluyor. Tatmin olmasının tek yoluysa, maddi varlıklara sınırsız şekilde sahip olmak, ya da olunmasa dahi onu hayal ederek yaşamaktır. Süperegoya göre hareket eden kişi ve devletsel oluşumlar, sadece elde edecekleri maddi varlıkların kendilerine ulaşmasıyla ilgili bazı hukuki kuralları tanırlar. Onun haricinde hiçbir insani kural ve ahlakı tanımazlar. Bu da insan olmaktan uzak canavara dönüşmektir.

İnsan bilincinin gelişip gerçek insan düşüncesine dönüşmesini sağlayan diğer etkenlerse, çevredeki tüm hareket ve değişimlerden edindiği duygu ve hisleri doğru, mantıklı, yılmadan sorgusal araştırma ve eğitim niteliğine bağlılıktır. Bu bakımdan bugüne kadar evren, dünya ve insan üzerinde araştırma yapıp insan yaşamını şekillendiren temel düşüncelerden, Metafizik ve Materyalizmdeki anormalliklerse kısaca şunlardır.

Metafizik; tapınmacı kul kültürüyle en çok basit ve yüzeyselliğe düşen bir düşüncedir. Kendisini yormadan var olan tüm gerçekleri çarpıtıp kolaycı, aşağılık oyunlarla güçlü ve kudretliden yana olup, diğer insanları köleciliğe layık gören çirkef bir anlayışa sahiptir.
Materyalizm ise, bilimsellik adına benzer hataya düşmüştür. Materyalizmin basitliği, bilimsel her türlü üretim veya icatta hiçbir sınır ve kontrol tanımaması. Materyalizm bu mantığını somut olgu ve icatlara dayandırarak, doğa ve insan katliamını önemsememektedir. İki temel düşünce yapısı direkt dolaylı şekilde, doğa ve insanlığın sonuna oynadığını herkesin bilmesi gerekiyor.

Hep demez miyiz? İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal varlık olmak, birlikte ortak üretip ortak tüketen, birbirini rencide etmeden dostça yaşamaktır. Bunun tamamen tersine kutsal tanrı adıyla her şeyi erkek egemenlik adına kendine layık görerek yaşamak adaletse, batsın o adalet. Diğer taraftan gelişim ve modernlik adıyla doğal her şeyi yok eden kültürde aynı şekilde büyük suçludur. Doğa, insanlık ve dostluk duygusunun öldüğü dünyada, tüm gezegenlere hükmetmenin ne anlamı var? Çünkü insan dostlukla toplumsallaştığı zaman insan olmanın bir anlamı vardır. Birbirine soğuk, birbirini aşağı gören, sürekli diğerini yok edip aşağılamak için olmadık hileleri düşünmek canavar insan demektir. Sırf yemek içmek ve her şeye sahip olup yalnız başına yaşamak insansa, yerin dibine girsin o insanlık. İnsanın giderek yalnız başına canavarca yaşamı hayvanlarda dahi görülmeyen bir anormalliktir. Onun için biz henüz gerçekten insan olamadık.


Cemal Zöngür





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alevilik İle Sosyalizm Arasındaki Düşünsel Fark ve Bütünleşme Sorunu
Kapitalist Düzende, Komünist Yaşam Mümkün Mü?
Ana Tanrıçalar, Hz. İbrahim'in Tek Tanrı Masalına Nasıl İnandılar?
Avrupa'daki Türklerin Yaşamı ve Dünyaya Bakışları
Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Tablosu
Siyasal Düşüncelerin İnsanlığı Getirdiği Nokta!
Sosyalist Devlet Başkanları ve Politikalarının Analizi
Hayvan İle İnsanın Birbirinden Ayrılışı - 3 -
İnsan İle Hayvanın Birbirinden Ayrılışı - 2 -
İnsanda Tapınmanın Oluşumu

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İsrail - Filistin Düşmanlığının Tarihçesi
Her Şeye Muktedir Tanrı ve Kapitalizm Ölüm Döşeğinde
Türkiye Solunun Sorgu ve Özeleştiri Kültürü Üzerine
Türkler Şamanist mi Kalsaydı?
Halktan Para Dilenerek Büyük Devlet Olmanın Hafifliği
Coronanın Hatırlattıkları, Dünyanın Geleceği
Türkiye Siyasetini Tıkayan Etkenker (Araştırma Yazısı)
Alevilik; İslam Dışı Din Değilse Pozitif Felsefe Midir?
Şii Fars ve Araplara Neden Alevi Denilmektedir?
Kudüs, Dinler Savaşı ve Haklı Olan Kim?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.