Bilmek kadar kuşku duymaktan da zevk alıyorum. -Dante |
|
||||||||||
|
2004 senesinde Edremit körfezinden Eskişehir’e doğru yola çıktığım zaman, yaşadığım bir anımı yazmadan da geçemeyeceğim. Özellikle , “Tabakhaneye Bok Yetiştirmek!” amacı ile trafik kurallarını iplemeyip hız yapan sürücülere yönelik bir hikaye bu! Keyifli okumalar. “ Bursa otobanının o süt kaymağı gibi yollarında ki km hızım 150’yi göstermekteydi. Yani bu hız bir şey değildi. Tabi bana göre. Ama o ne! Önüme sağdan bir zıp çıktı geçmesin mi? Bu bir Şahindi. Ve beni sağlamış önüme geçmişti. Baktım arka camında bir yazı var. “ SIKIYSA GEÇ BENİ!” Allah’ım, ya! Bu ne kışkırtıcı bir yazı! Biraz merak, biraz küçük bir tahrik ve biraz da altımdaki aracıma güvenip bastım gaza. Tabi sol sinyali yaktım. Geçit vermedi. Selektör yaptım. Yok, inatçı bu Şahin! Ee, ben de nu sağlarım. Ve geçtim önüne. Dikiz aynasından da baktım o sürücüye. Yüzümde geçtim onu işte diye başarı tebessümü belirdi, tabi. Aa, o ne! Sağladığım aracın ön camında çok büyük harflerle bir yazı daha vardı. Pür dikkat o yazıyı okudum, ister istemez. Yazı üç kelimeden ibareydi. “ ELİNE NE GEÇTİ?!.” Çok doğru biz söz yazılmıştı. Evet, ne geçti? Kocaaa bir hiç! Sanki tabakhaneye bok yetiştirecektim. Eşim hep der. “Sakın hız yapma! Vardığımız yerde bize ‘ Geçmiş olsun diyeceklerine bırak, hoş geldin desinler…” Aşağıda anlatacağım hikaye bizim ülkemizde yaşanmamıştır. Ama yaşanan birçok benzer trajedi olduğu gibi, adalet terazilerinde ve temyizde elenecek, bir alay kabarık dosyalar bulunmaktadır. “Jack, yavaşlamadan önce Takometreye baktı: Hız limitinin 50 olduğu yerde 73 ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi? Jack, arabasını sağa çekti. 'İnşallah şu anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer' diye düşünüyordu. Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi. Bob? Bu Polis Kiliseden Bob değil mi? Jack iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Kiliseden tanıdığı bir Polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu. Hemde hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için. - 'Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç' - 'Merhaba Jack' Bob gülümsemiyordu. 'Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın' - 'Evet öyle' Bob umursamaz görünüyordu. - 'Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun süredir hiç görmedi. Ayrıca Dıana, bana bu akşam Patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?' - 'Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğinide biliyorum.' diye cevapladı Bob. - 'Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli' diye düşündü Jack 'Beni kac ile giderken yakaladın?' - 'Yetmiş. Lütfen arabana girer misin?' dedi Bob. - 'Ah Bob, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda Takometreye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum.' - 'Lütfen Jack, arabana gir' diye üsteledi Bob. Jack canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Bob not defterine bir şeyler yazıyordu. 'Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatımı istemiyor ki' diye düşündü Jack. Ne olursa olsun, bundan sonra kilisede bu adamın yanına oturmaktansa, birkaç Pazar Jack kiliseye gitmeyecekti. Bob kapıyı tıklatıyordu. Jack arabasının penceresini 5 cm kadar açtı. Bob Jack'a bir kağıt verdi ve gitti. 'Ceza değil bu' diye kendi kendine soylendi Jack. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kağıtta şunlar yazıyordu: - 'Sevgili Jack, benim çok güzel bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. 3 ay hapishane cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben... Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kerede başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hala kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et Jack, tek bir oğlum kaldı.' Jack 15 dakika kadar bir süre yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı.” Hayat çok değerli ve kısa. Sürekli dikkat etmemiz ve başka insanlarının haklarına da saygı göstermeliyiz. Yeni bir arabayı her hangi bir galeriye gidip, uzun vade de bile olsa alma şansımız olabilir. Ya kaybettiğimiz, “Bir can!” ise! Peki o canı nasıl satın alabiliriz? Tabakhaneye Bok Yetiştirecek değiliz ya! Hız yapma isteğimize azcık fren yapacağımıza inanıyorum, bu hikayeden sonra… Ne zaman direksiyon başına geçsem bu hikaye aklıma geliveriyor. Tüylerim diken diken oluveriyor. İşte o zaman ayağımı gaz pedalından azıcık çekiveriyorum. (- Bu yörenin insanı gibi yazarsam hiç şaşmayın, sakın!-) Emine Pişiren- Akçay/2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |