İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
Oğlumu sabırla dinlemekteydim. - Annem, bilir misin, Sims ve benzeri strateji oyunları vardır internette? -Bilmem oğul... - Güzel ve mantıklı bir oyundur. O oyunda, bir şehir kurarsın, insandan önce insanın yaşaması gereken bir yaşam destek üniteleri hazırlarsın. Sonra bir kadın ve erkek yerleştirirsin. Tanışırlar, severler, evlenirler, çoğalırlar, öyle çoğalır ki, yaşamda onlara yer kalmaz sanırlar, savaşlar yaparlar, kaybeden ve kazananlar olur, ölümler ve doğumlar olur. Tanrı'nın buna benzer bir şekilde bizleri kurguladığını düşünüyorum. Nutkum tutulmuştu... Oğlumun us ve ide yürütmeleri karşısında dinlemeyi seçtim. -Tek ve mükemmel olan biri kendinde olanı paylaşmak ister. Gücünü ve mükemmelliğini kanıtlamak istediği gibi üstünlüğünün de bilinmesini ister. Tabi bunun yanı sıra beğenilmek ve takdir de edilmek ister. Mesela sen, bir emeğini, bir başarını, güzel olanı birine sunduğun zaman, karşılığında "teşekkür" beklemez misin? Şaşırmıştım. Böylesi bir ciddi konuda ahkâm kesmek çok yanlıştı. Ne bilimsel ne dinsel yeterli değildim. Bilgilerim okullarda verilen din ve biyoloji derslerinde öğrendiğim kadardı. Bakalım bu konuşmanın sonu nereye varacaktı? -Evet, oğlum beklerim. Saygı ve sevgi de beklerim, diye yanıt verdim. -Ee, tanrı en mükemmeli yaratmış. Bu mükemmel olan da bir insan. Pilsiz çalışan ve otonom hareket sinir sistemlerini döşemiş. Düşünebilen ve iradesini kullanabilen mükemmel bir canlı değil miyiz biz annem? -Evet, oğul mükemmeliz. -Bizden daha mükemmel olan melekleri de yaratmış, onları kontrol edebiliyor ve hükmediyor, onlar da Tanrı'nın sözünden çıkmıyor. Ama insan öyle mi? -Evet, oğul, seni anlıyorum. Peki, o internet oyunundaki gibi hâşâ düşünecek olursak, buna sen yanıt ver hadi... -Benim anlayamadığım şu anne... -Nedir oğlul? -Şimdi varsayalım ki, ben doğdum, büyüdüm, okudum, hayata atıldım, evlendim, çocuklarım oldu, kısacası yaşamın içinde kaldığım bu süreçte hep zincirleme amacıma hizmet ettim annem. Okudum, iş sahibi olmaktı amacım. İş sahibi oldum, para kazanmaktı amacım. Para karnımı doyurmak içindi. Evlendim, çocuk sahibi olmak içindi amacım. Oysa Tanrı'nın bütün bunlara hiç gereksinimi yok ki annem. Peki, Tanrı'nın amacı nedir? Sustum... Yanıt veremedim... Sordum: - Kendisine itaat mi, istedi? -Hayır, Ona sayılarını sayamayacağımız kadar Melekler itaat etmekte ve sürekli ibadet halindeler zaten. Beynim uyuşmuştu. İfadesiz bir tavırla konuştum: -Bunun yanıtı olmalı tabi, diye fısıldadım. -Anne, ben buldum yanıtı. Sen istediğin kadar araştırmanı yap, herkese sor, sonra da gel beni ikna et. Sana söz, o zaman beş vakit namazımı da kılacağım, orucumu da tutacağım. Yeter ki beni bu konuda ikna et. -Oğlum, sen yanıtını madem buldun, bunu bana da söylemelisin ki, bende bu tezine karşılık anti tezle sana geleyim. -Az, önce strateji oyunlarındaki kurguyu anlattım anne sana. İnsan çok gelişti... Tanrı, bizi meleklerden daha üstün kıldığına göre, buna karşılık Tanrı, bizden kendine bir şey istemekte. -Ne gibi? -Tanrı yalnızlıktan sıkıldı. İnsanı, meleklerden üstün ve farklı yaratması da kendisini eleştirilmesini istedi. Dikkat et dünyada zıtlıklarla yaşamaktayız. İyi ve kötü, çirkin ve güzel, doğru ve yanlış, negatif ve pozitif gibi... -Evet, bu doğru... -Zıtlıklarla dengeler korunuyor anne... Ona sordum: -Sen oyunda yöneticisin ve ne bekliyorsun oyundaki insandan? Arkama yaslanmış ve sorum hoşuma gitmişti. -Annem, ben o strateji oyununda puan kazanıyorum, eğer bir savaş kazanırsam, kar getiren bir iş kurmuş isem, verimli ve kurak olmayan bir tarlada bol ürün almış isem vb... kurgularımdan puan alıyorum. Peki, Tanrı, insandan kendi için ne almak istiyor? Söz, döndü dolaştı yine aynı yere gelmişti. Yüzlerce kitap okumuş beynim ve bilgi hazinem yetersiz kalmıştı. 2002 senesinde oğlumun sorduğu bu iki soruya bir yanıt veremedim... Sormadığım insan kalmamıştı. Birinci Soru: İmkânsız olan nedir? İkinci Soru: Tanrının insanı yaratmaktaki amacı nedir? Evet, bu kadar basit iki soru karşısında sizin, yanıtınız ne olabilir? Emine Pişiren/Edremit –Akçay/2009
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |