Acı Dolu Bir Yaşam
Temel ve Mahmure ölüm döşeğinde son nefesini vermek üzere olan annelerine aldırmadan sokakta oyun oynuyorlardı. Onlar henüz çocuktular. Ne bilsinlerdi ölümün ne olduğunu. Bildikleri sadece
"Gelecek, her zaman dündür; sadece daha pahalı bir sürümüdür." - Mark Twain (kurgusal olarak)"
"Gelecek, her zaman dündür; sadece daha pahalı bir sürümüdür." - Mark Twain (kurgusal olarak)"
Temel ve Mahmure ölüm döşeğinde son nefesini vermek üzere olan annelerine aldırmadan sokakta oyun oynuyorlardı. Onlar henüz çocuktular. Ne bilsinlerdi ölümün ne olduğunu. Bildikleri sadece
Bitmek bir bilmeyen bir düşmanlıkla bakıyorlardı birbirlerine, uzun zaman olmuştu görüşmeyeli… İçlerinde birikmiş sözcüklerin en keskin olanlarını seçmeleri bundan. Şaşırtmasın sakın bu sizi. Bir geçmişi olan her ilişki de olabilecek şeyler bunlar.
“Piramitleri kim yaptı?” sorusunu cevaplama zamanın geldiğini ve cevabın “Biz” olması gerektiğini savunanlar! Yanlız değilsiniz!
“Göreceksin Tinhu. Tüm varlığınla kaderin pençesinde kıvrandığında göreceksin. Yazgınla beraber yürüdüğünü öğreneceksin. Sen zindanda yaşamakta diretsen de o, beyninde tutsak olmayı kabul etmeyecek. Kanınla beraber bedeninin her yanına yayılacak. Ciğerlerin, beni alteden kolların ve tüm uzuvların çürüyecek. Bir an gelecek ve o çok güvendiğin zekanın sana faydası dokunmayacak.
Ali, koşuyordu, hiç durmadan, ardına bakmadan. Nefes nefese kalmıştı , ama; durup dinlenecek zamanı yoktu.
İnsanlık ucuzlamış dostlarım hem de çok.
Benim başıma gelen ders oldu.Sizler de
bu nitelikteki açıkgözlerden kendinizi koruyun.
Parmağımdan çıktığında bu kadar kanatacağını bilmezdim bir altın halkanın.Yüzük izi gibi duruyor şimdi ince,beyaz parmağımdaki yara kabuğu...
Kendini çaresiz, yorgun ve yalnız hissediyordu. Yanına oturduğu yatağın üstüne kapattı yüzünü. Bir elin omzunu tutup, onu kaldırmasını ve sarılmasını diledi. İmkansızı diledi yani...
Çok büyük merakla ve heyecanla gittim yanına. Tabii giderken sana layık olabilmek için takım elbisemi giydim, kravat taktım. Berberde sakal tıraşı olup, saçlarımı bile tarattım. Sonra bindim taksiye, gittim şirketine. (Param çok olduğundan değil aşkım. Elbisem kırışmasın diye.)
Otelin balkonuna çıktım, sessizlik hâkimdi, ışıklar uzaktan buğulu görünüyorlardı, fakat ben kimseyi göremiyordum, birkaç araç dışında, birden aşağıdan gelen bir ses duydum.
küa'yı oldukça çelimsiz buluyordum. etinin gergin bir utangaçlığı vardı. kemiklerinin mahremiyetini eleverdiğindendi bu. güneşli havaları sevmezdi küa. bir tülün ardındaymışçasına görünmenin utancından, telkari inceliğinin ortalığa dökülmesinden.
Adamlar kadını tutup yaka paça dışarı çıkarmak istediler.Ancak kadın çırpınıyor ve onlara karşı son direncini gösteriyordu.Bir anda kendini yerde buldu.
Okyanusun ortasında bıraktığın düşlerimizi, şimdi hangi kağıt gemilerin küpeştelerinde
bir varmış ile bir yokmuş arasında yolculuklara çıkartabilirdim...