Öykü > Deneysel
Tekerrür
Ne kadar derin çizdin...
Bilmek için geri dönüp bakman gerekirdi...
Kimsin sen?
Ölümün ne demek olduğunu bilmediğim zamanlarda ölen çocukluk arkadaşım mı?
Ayrılığın ne demek olduğunu bilmediğimde tayinle uzaklaştırıldığım şehir mi?
Sanat Üzerine...
“İnsan, yeryüzünde, sığ ve bulanık sularda yaşar. Yetileri böylesine elinden alınmış, kısılmış, minimalize edilmiş bir yaratık asla bir sanat eserinin tespitinde belirleyici rol oynayamaz. Bir eserin takdiri, insanların bayağı zevklerini uyandırıp uyandıramaması ile değil, onun bir sembole dönüşüp dönüşememesi ile ilintilidir. Bir şaheser kalabalıklara değil yalnızca tek ve
Mağarada
Demir Özlü'nün bir öyküsünden alınan bir cümleyi de koyarak bir öykü yazacaktık. Ben de bu öyküyü yazdım. Cümle: "Her şeyini yitirmiş olduğunu sanan çaresiz bir varlığın teriydi bu."
Sayıklamalar (Platon'u Düşlerken... )
"Başını ışığa çevirdiğinde gözlerinin yandığını hissetti. Hiçbir nesne göremez olmuştu. Bir süre olduğu yerde gözlerini ovuşturdu. Yavaş yavaş puslu da olsa etrafı seçmeye başlamıştı. Oldukça ürkütücü bir manzaraydı bu. İnsanoğlu büyük ve ortak, evrensel bir trajediyi, hem de onun hiç de farkında olmadan, paylaşmak zorunda bırakılmıştı bu karanlık
Mutluluk Gelecek mi?
öyle bir düşündüğü zaman, hemen hemen kendi durumunda olan binlerce insan vardı. Zenginler- daha iyi bir yaşamı hakedenler- azınlıktaydı. Son günlerde ülkedeki azınlık hakları da epey bir genişletilmişti. Fabrikada patronuna bir şey sormak için gittiği sırada işitmişti bu sözleri. İçeriğini bilmiyordu ama demek ki zenginler iyiden
Bir Doktorun İçi
Kan içinde önlüğün yok üstünde o böbürlenmiş halin de yok doğal olarak siyah bir gömlek altında kareli bir etek üzerine bir damla kahve damlamış...
Dut Ağacı
Evin köşesini döndüğü an (-ki şimdi itiraf edebiliyorum) onun kadar güzel olamayacağımı düşünür, ondan soluksuz bir küfürle intikamımı alır, aramızdaki uçurum güzellik farkından nefret ederdim.
Duygunun Dostluğu
Notlar: Daha önce iki kez trafik kazası geçirdin ama bir sıyrık bile almadın… umurunda bile değil…
İnsan
Engin sen usul nota diyeceksin,hayat,yaşam diyeceksin,duvardaki şahmaran haline gülecek,bak insanlar dizilip öldürülüyor diyecek,
Yağmur, Kar, Değermen Çöreği ve Orçun Abi
Ben yola çıkmadan önce tam yirmi üç gün aralıksız yağmur yağmıştı. Saçaklardan akan suların şıpırtısı ve bacanın etrafındaki tenekede oynaşan damlaların tınlayan sesi artık sussun istiyordum. Neredeyse aklımı kaçıracaktım. Oysa ben yağmuru ölesiye seven, damlalar toprakla buluştuğunda bağlasalar evde duramayacak biriydim.
Ah İsmail Ah
Ahh İsmail ah. Nasıl oldu bu, daha dün bilemedin bir önceki gün her zamanki kendine has efendi halinle; Nasılsın abi deyip hatırımı sormuştun, şimdi kim her zaman kahvehanenin hep aynı köşesinden bana hal hatır soracak. Yaşça benden büyük müydü, yoksa küçük müydü ne fark eder. Efendi bir adamdı.
Alaca Bulaca 2
-Ben o ırzı kırıtan şikayetçiyim, ayakkabıcıdan.
-Kimmiş bu ayakkabıcı, neyin nesiymiş.
-Ben ne bileyim asker ağa. Kırmızı Anadol bi pikabı var. İşte o adam, bizim köye
her hafta gelir.
-Hayda, bulduk püsküllü belayı. Abi kırmızı kamyonetli adam diye bir şey
Osman'ın Dünyası
12 eylül'ün çalkantılı günleri,Osman'ın gerçeklik duygusunun oluşması,kayıp bir kuşağın Osman'ın kişiliğinde yansıtılması
Çıt Yok
İçimdeki ses hep konuşur çünkü. Kendimi bildim bileli, ne iş yaptığıma aldırmadan kulağıma anlatır da anlatır öykülerini. Benim dışımda, farklı bir bendir o. Ukaladır biraz, küstah daha doğru olur sanırım. Ne iş yaptığıma, kiminle konuştuğuma aldırmaz, bildiğini okur. Ah, ne alçaktır o, patronumla konuşurken müstehcen hikayeler anlatacak kadar
Kümeler
Son Eklenenler
-
01
-
02
-
03
-
04
-
05
-
06
-
07
-
08
-
09
-
10
-
11
-
12
-
13
-
14
-
15
-
16
-
17
-
18
-
19
-
20