Bu Bizim Hikayemiz... A/z
Sanal dünyanın kimi zaman çok iyi dostluklar
yaratabildiğine ilişkin
"Yazmak, kelimelerin dans ettiği bir kaos salonu; bazen ayaklarınızı da ezen bir tango gibi." – Umberto Eco"
"Yazmak, kelimelerin dans ettiği bir kaos salonu; bazen ayaklarınızı da ezen bir tango gibi." – Umberto Eco"
Sanal dünyanın kimi zaman çok iyi dostluklar
yaratabildiğine ilişkin
Eğer bir kalp sevgi ile çarpıyorsa, baktığı her şeye, yaşamının her alanına bu sevgi yansır. Sevgi ile dokunur bir çiçeğin kırılgan yüzüne; bir güvercinin ipeksi tenini sevgi ile okşar. İşte yazar bu öyküsünde sevginin gücüne deyinmiş.
...Fırtınanın vahşi sesi koyun sarp kayalıklarında yankılanıyordu.Gökyüzünü kat kat kara bulutlar kaplamıştı.Güneş yüzünü gizlemişti bu sabah...
Şu çiçeğin rengine bak, sen böyle karanfil gördün mü? Balkondaki sardunyalar neredeyse dört mevsim, pembe, bordo, kırmızı çiçekler açarlar. Gözüm gibi bakarım onlara.. En çok sardunyaları severim, annem de-rahmetli- bayılırdı sardunyaya.. Pencere içlerine
Biribirne kavuşmak için türlü zorluklara göğüs geren, ancak kaderin oyununa her seferinde yenik düşen Serap ile Ekrem'in öyküsü..
Bir gün; hiç tanımadığınız yabancı bir ülkede bulunduğunuzda, paranız çalınıyor ve siz dilini dahi bilmediğiniz bu ülkenin insanlarının gözü önünde, yüzünüzü kızartacak bir durumda kalıyorsunuz...
İlk kez nefretle atmış olduğum bu taş,canını haddinden fazla yakmış olmalıydı.Yaralı bir hayvan gibi soluyor,ağzından köpükler çıkarıyordu.Kayalıklardaki müthiş mücadele sonlanmış gibiydi.İçten içe kaynayan bir suskunluk tüm çevreyi sarmıştı.Ağlıyordu…
hayatınızda hic candostunuz oldumu ,cıkarsız ,safca dosluk yaşdınızmı önemini birbilseniz.
Ahmet ve Nihat adında iki arkadas varmış. Aynı okulda okuyorlarmış. Ahmet İstanbul'da yaşayan, evi, arabası yeterince parası olan biriymiş. Nihat memleketten İstanbul'a gelmiş zor şartlar altında yaşayarak okuyormuş. Bunlar zamanla daha da iyi arkadaş ,,,,,,,,,,,
İnsan bazen kendi yaşamını yönlendirmekten aciz olabiliyor! Belki de bu durum, ne istediğini tam olarak bilememesinden kaynaklanıyor bazen... Her ne olursa olsun kısacık yaşamımızda kimsenin ya da hiçbir şeyin yapmak istediklerimizi engellemesine izin vermemeliyiz, bu kendimizde olsak!
Peter, onu almaya gittiğimizde kafayı çoktan bulmuştu. Partide de litrelerce birayı mideye indirdi. Durumunun pek de iyi olmadığını göre biliyorduk, ama hepimiz çok eğleniyorduk ve onu durdurmaya çalışmadık. Bu, o gece yaptığımız en büyük hataydı…
O, insanları ayırım yapmadan severdi. Hele de onlar böylesine çaresiz ve yalnızsalar... Gönül tamburasının telleri öyle delicesine çalardı ki, saçının tellerinden, ayak parmaklarına kadar nağmelerini hissederdi. İşte bu nağmeler ve duygu yükünün taşıdığı sevgi seli onu yaşama bağlıyordu.--------------------
Sibiryanın o uçsuz bucaksız steplerinde dünyaya geldiklerinde, nerede
Orta yaşta olmasına rağmen hala erkeklerin başını döndürecek kadar güzel, fakat yapayalnızdı. Onurundan, kişiliğinden taviz vermeden yaşamaya kararlı bir kadının içine düştüğü yalnızlıkların her türünü yaşamıştı. Ne kadar çok erkek tanımıştı; düzeyli, düzeysiz, maskeli maskesiz...
aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen hayat genç kıza tüm monotonluğu ile hükmetmiş ama genç kızı asla genç erkeği unutturacak kadar esir almayı başaramamıştır.genç kız bugün bile sevdasına ilk günki gibi sahip çıkmış ve her geçen günle zamana inat hep sevmiştir
Bulamamıştım o sevgiyi onların içinde, bulamamıştım o şarkıları onların konuşmalarında, bulamamıştım o sessizliği ben konuştuğumda...
elinde bir sepet çilekle çıkıp geldi güneş adam kızın yanına. tam da gözyaşlarını siliyordu kız. silmekten kızarmış burnu , ağlamaktan hafif şişmiş gözleriyle açtı kapıyı adama.
Sıcaklık hissetmeye başlamıştım artık ellerimde, donmamışta yanıyordu sanki. Sızlaması da cabasıydı. Elimdeki sepeti tutmakta zorlanıyordum. Ayaklarıma dolanan eteğimin uçları buz tutmuştu. Güya açılan küçük yolda yürüyordum ama yağan kar açılmış, yol mu bırakıyordu.