Yamaçlardan Yükselir Mutluluğun Serinliği
Ama hayat hala birşeyler getiriyor arasıra da olsa.
Bazı küçük zaferler.
Ama hayat hala birşeyler getiriyor arasıra da olsa.
Bazı küçük zaferler.
Arabayı ne kadar hızlı sürersen varacağın yere o kadar hızlı varırsın, ama çevreyi de o kadar az görürsün. Şuan dünya hızla hareket etmekte olan bir araba gibi hatta hızlı tren. Doğumdan ölüme doğru hızla gidiyoruz ama eminim öldüğümüzde dünyadaki bir çok şeyi görmeden, yaşamadan, tatmadan geçmiş olacağız. İşte
İçimde bir yerde karartmak istediğim bir fotoğraf var.
Tanımadığım bir yüz, tanımadığım bir göz, tanımadığım bir dudak, tanımadığım izler…
soru(n)lara bogulmustu adam, cevabini bulamadigi soru(n)lari anlatirken bir yandan cevapsizliga kiziyor diger yandan soru(n)larina soru(n)larla yaklasan psikiyatristine ofke duyuyordu.
Sadece o gün değil diğer günlerde sayısız geceler içtiler. Rıfkının gecekondusunda hemen her gece sesler yükseliyordu. Kahkahalar, küfürler, şarkılar, türküler söylendi. İsyankar naralar atıldı. Mahalle ahalisi bu evden ve bu seslerden ürkmüştü. Kirli sakallı, hırpani kılıklı bir grup adam her Allahın günü bu evden sabah çıkarken akşam karanlığında
Otobüs seslerinden beynim uyuşmuş bir halde Mecidiyeköy’ün ruhsuz, anlamsız ve hepsi birbirine benzeyen sokaklarında ilandaki adresi aramaya koyuldum. Sıcaktı. Sırtımdan ter boşalıyordu ve aradığım adresi bulmam yaklaşık bir saatimi almıştı.
İnsanın anlam arayışının, anlamsızlığını anlatan bir anlatı...
İkisininde gözleri çok çok fenaydı...Bakışlar vicdanları deliyordu.Haklılar da.Aylardır bedavadan içmek, karın doyurmak güzeldi de nereden geliyordu bu değirmenin suyu hiç sordun mu?..
Kimse farkında mı? Hayır... Farkında olmalılar mı? Tabii ki hayır. Az sonra olacakların kimse farkında olacak mı peki? İşte bu belirsiz...
Rıfkı çok zeki bir çocuktu. Küçük dünyasında bile çevresinde dönen o koca dünyayı merakla izlerdi. Yumurtayı çok severdi. Bir gün komşusunun kümesine izinsiz girdi. Yumurtaların hepsini çalıp diğer çocuklarla beraber yedi. Bu daha sonra onda bir alışkanlık yapacaktı. Mahallesindeki diğer kümeslere de girdi. Kısa bir sürede adı yumurta
labirent ; Bir yönsüzlüğe doğru ilerleyen ve gözlerinde irileşen dehliz geçitlerinin karanlıklarını gizlemeye çalışan üzgün insanların...
Veeee Tanrı geldi. İlk kez geliyordu. İlahi bir şaşkınlık, korku, yaşandı. Altına sıçanlar oldu, böyle büyük bir hayret karşısında alta sıçmak normal karşılandı. Burada ne işi vardı? Bu ortama gelmesi demek ben bu yapılanı tanıyorum demekti. Gelmesi korkunç ve sessizdi. Gelişi iliklere işlendi. İyi bir dindar yokken geldi,
Ve benzincideyim.. bu gece farklı birşey var.. hakkaten farklı.. bi araba.. hayır farklı olan araba değil.. içindeki.. travesti.. bu adamın.. hayır hatunun.. ahh her neyse işte ne işi var burda.. genelde burda olmazlar.. sahil kenarında otlanırlar.. herneyse pek umursamıycam.. ve içeri giricem.. ahh polis.. onlardan hiç hoşlaşmıyorum..
Kadın geçmişte o kadar çok kaldı ki şimdiki zaman bittiğinde gelecei bile geçmişti.
babasının öğüdünü gerçekleştiren adamın yeraltından hikayesi.
“Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ayıbını örtmek için, bu kargadan da mı aciz oldum?”
Söylesene bir şeyler yabani ! Hep böyle hayvan gibi mi yaşayacaksın ? Hiç evcilleşmeyecek misin ? Tıpkı benim gibi sende insanlardan kaçan bir münzevi mi olacaksın?