• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
241
|
|
242
|
|
243
|
|
|
|
Yağlı ekmeğin insan yaşamında yeri kocamandı ve onu haketmek için çok şey yapmak gerekti. |
|
244
|
|
|
|
İnsan birini en son nasıl görürse öyle mi hatırlar hep? |
|
245
|
|
|
|
Hastaydı babam. Çözümsüzdü. Ve kör bir bulmaca gibi çözülemeyecektik biz de.
|
|
246
|
|
|
|
.... Artık sıkılmaya başlamıştım. Kaçıncı sigara parmaklarımla dudaklarım arasında gidip gelmekteydi bilemiyorum. |
|
247
|
|
|
|
Bu kısa bir hikaye olacak diye başladı yazmaya. Kısa bir hayatın kısa bir hikayesi. Karakter tamamen hayaldışıydı aslında ve hayatını kısa yapacak olan da karakterin kendisinden başkası değildi... |
|
248
|
|
249
|
|
|
|
Doğduğu günden beri hep ağlamış Fidan. Sanki hiç doğmak istememiş de, zorla gelmiş gibiymiş dünyaya. Ne emmek istemiş, ne yemek istemiş, ne uyumuş, ne de avunmuş. Kahretmiş Hacer’i, Hasan’ı. Köyde herkes konuşur olmuş bu mutsuz, uykusuz, avunmasız bebeği. |
|
250
|
|
|
|
HASTAYIM YAŞIYORUM,KAH MUTLUYUM KAH MUTSUZ...KAH İYİYİM KAH DEĞİL...? |
|
251
|
|
|
|
Bunu da hiç okumadan yüklüyorum. umarım bu bende bir tarz olmaz, çünkü hata sayısı çok oluyor. Biraz da saçmalıklar oluyor içerikte. Neyse ki öykü adı altında, atış serbest yani. (çok uzun ve akıcılıktan yoksun olmuş gibi geldi bana okuyunca) |
|
252
|
|
|
|
O da ne? Her şey birdenbire değişti. Yine güzellikler yaşandı an be an. Mutluluk çığlıkları kapladı etrafı. Sevinç titreşimleri sarmaladı ulaşılmaz mekanları. |
|
253
|
|
|
|
Yansımalar sonbaharı,sonbaharda Firkatı anlatır bana.. |
|
254
|
|
|
|
İntihar, bir fısıltı bile olmadı aramızda, sözü edilmemesi gereken bir yabancı gibi kitaplardan saklandı. |
|
255
|
|
|
|
Varoluşsal dönüm noktalarını ve sorgularını ilk gençlik yıllarında bıraktığını düşünüyordu. Oysa şimdi yeniden başlaması gerekiyordu. Kendini sorgulaması, yargılaması ve bir kısmını asması gerekiyordu. Kalıba sığmayan kolunu kesmesi, bacaklarını geriye çekmesi gerekiyordu. Normlara yaklaşması ve normlara ulaşması ve onaylanan olması gerekiyordu yine. Yine sıkışıyordu, yine çevresinde bir uğultu ki, yükseliyordu. |
|
256
|
|
|
|
Canım benim, yazmak ne kadar iyi geliyormuş bana bir anlasan.
Ayık kaldığım her an buraya gelmek istiyorum. Çok zor tutuyorum kendimi. Ama yazdıklarımı saklamak için yerimin az olması çok sıkıyor canımı. Artık o kadar sıkıştı ki yazdığım tuvalet kağıtları, profilden çıkacak diye korkuyorum. |
|
257
|
|
|
|
"nereye gitmek istersiniz?" diye sordu adam.
kadın cevapladı: cennete...
bu bir amerikan aksiyon filmi olsaydı: adam, çok yakışıklı, atletik, delici bakışlı, karizmatik;
hatun da, güzel, iyi bir kariyere sahip olmanın verdiği özgüven ve tarza sahip olurdu.
hava: güneşli, buram buram umut kokan ve o andaki elektriği hissetiren;
ortamsa kalabalık, telaşlı ama duyarlı olurdu.
ama bizim sahnemiz biraz farklı...
|
|
258
|
|
|
|
Sen göremezsin saçlarına kurdelalar bağladığın kızının büyüdüğünü. Aynaya her bakışımda duyduğum ıstırabı, gözlerimde hiç düşmeyecekmiş gibi duran hüzün bulutlarının verdiği yükü bilemezsin...
Geceleri karanlıktan, yağmurda şimşekten, uykuda kabustan hala korkarım. İlk günkü gibi muhtacım sana aslında.. |
|
259
|
|
|
|
Aşk, iyi olduğu kadar da kötüdür ve ben kötü şeylere bayılıyorum. Onun içindir ki benim adım aşk. Çünkü ben de kötüyüm. |
|
260
|
|
|
|
Ölü olduk! Yapmak lazım olduk! Çünkü artık hatun kısmına iyice uyuz olduk! |
|