• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
261
|
|
|
|
Dalmışım. Büzüldüğüm yerden doğruluyorum. Gözlerim yaşarmış yine; nedensiz. Ne zamandır oluyor. Sebebini bilmiyorum.
Elimle buğulanmış camı şöyle bir silip dışarıyı izlemeye koyuluyorum. Karşı evin oğlu dışarıda top oynamaya çıktı. Arkadaşları da doluştu sokağın ortasına. Maç yapacaklar. Bir keresinde beni de çağırdılar, ama gitmedim. Önceden hiç konuşmazlardı benimle. Sonra ne olduysa işte maça bile çağırdılar. Niye gideyim ki?
|
|
262
|
|
|
|
Ankara'nın 1950'li yıllarını tasvir eden öykü. |
|
263
|
|
264
|
|
|
|
On beşinde, yeni yetme kız, çakı gibi delikanlının komplimanlarında keşfetmişti, doya doya yaşatılmasa bile, genç kızlık duygularını… Kaçmaya, yok olmaya, evet diyerek tereddütsüz, baş koyduğu ilk aşkı, yaşamayı denedi… Deney, başarısız oldu. Her başarısızlığın bir bedeli olduğu gibi, bunun bedeli de, ayrılıktı!
|
|
265
|
|
|
|
Hiç tanımadığım bir insanı bu kadar düşünmek, onu kafamda istediğim gibi şekillendirmek, istasyonda göremediğimde ağlarcasına üzülmek...Tuhaftı tabii ama, ben bu tuhaflıklarımdan besleniyordum o zamanlar. |
|
266
|
|
|
|
İlk defa ne zaman mutlu olduğumu hatırlamaya çalıştım, Film şeridini geriye sardırdım. Çok küçüğüm, soğuk bir kiş gününde babamla bir parktayız,lapa lapa kar yağıyor. Elim babamın fırından yeni çıkmış ekmek gibi sımsıcak kocaman elinde. Ben bir sağa bir sola seğirterek ellerimi ısıtıyorum. Bu keşfimden, sonraları da hep yararlandım. Her seferinde aynı mutluluk aynı güven duygusu ile.
|
|
267
|
|
|
|
Mesela sana bakmak... Mesela senin bana bakman... |
|
268
|
|
|
|
Tenimizdeki çiziklere benzemez yüreğimizdeki çizikler...
Birinin çizdiği, acıttığı yüreği bir başkası iyileştiremez...
O çizikleri başkalarıyla paylaşmak derinleştirmekten, o çiziği
sabitlemekten başka bir işe yaramaz...
Yarasıyla beresiyle, çiziğiyle kırığıyla mahrem bir yer yüreğimiz...
Bence öyle de kalmalı... |
|
269
|
|
|
|
O korku ve panikle bilincimi kaybetmişim silahı ona doğrultup üzerine boşaltmışım… |
|
270
|
|
|
|
Sabah oldu canım uyan. Gözbebeklerini görmek istiyorum. Yeni bir gün, yeni bir ten, yeni heyecanlar demek isterdim yüreğim sıkışmış sana bakmaya doyamamanın |
|
271
|
|
|
|
Banka müdürünün karısı Eskişehir’e geldiklerinin haftasında Nurhan’a bir fino yavrusu hediye etmişti. Yavrucağı el bebe, gül bebe büyütmekle meşguldüler. |
|
272
|
|
|
|
“Ayyyyy içim şişti, çok duygu oldu” demiştin. Gene gülümseyip susmuştum. Gözlerim dolmasın diye çok sıkmıştım kendimi.
Şimdi sıkmıyorum. Rahat rahat doluyorlar.
|
|
273
|
|
|
|
" ... diye çığlık attı içinden. Kimse işitmedi, kedisi bile duymadı. " |
|
274
|
|
|
|
"Aslında bir çok kişi gibi bu harikulade olayın etkisiyle merak etmek, heyecan duymak hatta biraz da korkmak arzusuydu beni bu düşünce anaforuna sürükleyen..." |
|
275
|
|
|
|
...Sümerbank pazeninden dallı güllü, beli lastikli bir etek vardı ayağında... |
|
276
|
|
|
|
…bu sonbahar yazamadı sana. Şifreyi çözemedi… Kış geldi… Sonunda olacağı buydu işte.. Tek satırla özetledi:
- Bütün beyazların suçlusu sensin!.. Şerefine!..
|
|
277
|
|
|
|
“Sonbahar, hep sonbaharlardı beni yıkan. Neden ben? Neden bu kadar çaresiz? Kendimi kendimle bırakabildiğim tek anımı da siz bozdunuz. Kimsiniz siz?” |
|
278
|
|
279
|
|
280
|
|
|
|
Uzakta idik hepimiz.
Zaman aynı degil.
Farklı mekanlar, hepsi gerçek.
Uzak zamanların, yakın anlarında idik. Gururumuz için ölür, aşklarımızı belli etmezdik.
Uzun ve magrur kılıçlarımız kendi adaletini dagıtırdı, kan gölgesinde. Isimlerimiz geç |
|