• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
301
|
|
|
|
bugünü yaşa ama geleceği planla |
|
302
|
|
|
|
Sessizlik icinde yasami sulayan gokyuzu ve doganin binbir guzelikleriyle bas basayim gece saat kac bilmem hava serin olsa da gece ve uyutmayan zaman anin karanligina kucak acmis hic ses yok kuslar var, hafif esen ruzgar var birde sicaktan soguga gecis yapan aletler var. |
|
303
|
|
|
|
Hiç susmayacak gibi konuşuyordu, yüzümde şişman bir bulut büyüklüğünde gülümseme, dinliyordum... Hayatın sırrına ermişti işte, içindekilerle buluşup yıllar önce. |
|
304
|
|
|
|
sen, saklarsan korursan önemli olan tüm değerleri...
saklayıp koruyacaktır da layığı oldukların, önem verdiklerin, önemli oldukları kadar da seni... |
|
305
|
|
|
|
Ademle Havva’dan kalan ayrılık mıdır,yoksa kaybolan bir yalnızlık mıdır bana senden kalan?Tamamlanmadan dudaklarda kalan bir sözcük müdür bana söylemeye çalıştığın?
Geceyi vagonlara sığdırmak,tüm uykularımı sollamaksa niyetin,başardın solladın uykularımı.Yastığımın altında,baş ucumda biriktirdiğim çocukluktan kalma hayallerimi de götürdün giderken.
|
|
306
|
|
|
|
Gözleri sımsıkı bağlı. Elleri arkadan bağlanmış, tedirgin. Suratına güneş ışığının vurduğunun ayrımında, fakat o eski güzel güneşli günleri hatırlatmaktan çok uzakta bir anı yaşıyor o şu sıralar. Ve korku.
Yalnızlığını, idam mangasının tüfeklerinin çıka |
|
307
|
|
|
|
Her gün yeni bir başlangıç mı? |
|
308
|
|
|
|
Buradaki küçük kiraz ağacını yetiştirmek için çok uğraşmıştım. |
|
309
|
|
|
|
Bazen hayatı algılayabilmek için kör, sağır, dilsiz oluruz. Daha da kötüsü zamanın akıp gittiğinin farkında olamamaktır. Hayatı yakalamak istiyorsan bu düşe kulak ver. Belki bir şeyler değişir! |
|
310
|
|
|
|
Yıldızlar, soğuk ve uzak değil, neşeli ve sıcaktılar. Ve küçük kız bunun farkındaydı. Onlarla konuşabilirdi, dokunabilirdi, eteklerine toplayıp gideceği yere götürebilirdi onları... |
|
311
|
|
|
|
“Recep der, derdimin işte özeti:
Zehirlerde arıyorum lezzeti.
Toprak su vermedi, hava azotu.
Tomurcuğum açamadı o yüzden”
|
|
312
|
|
|
|
anlatamayanın herhangi bir hikayesi. |
|
313
|
|
314
|
|
|
|
Global ekonomi tabiri en otantik Türkçe sözcükler kadar lisanımıza yerleştikten sonra, kahvehanedeki gazeteci sabah müşterileri kendi aralarında münazara yaparak, Türkiye’nin ekonomik felakete sürüklendiğinden bahisle global ekonomiyi yerden yere vuruyorlardı |
|
315
|
|
|
|
Tam 35 yıldır bu evde yaşıyor, bu mahallede geziyordu. Dile kolay 35 yıl. Cahit Sıtkı Taranca’ nın dediği gibi, insan yaşamı denen yolun yarısı kadar. Kimler gelip geçmişti de bu mahalleden bir tek o kalmıştı mahallenin demirbaşı gibi. |
|
316
|
|
|
|
Işıl ışıl bir meşale var, taşıyorum umutla... |
|
317
|
|
318
|
|
|
|
Her yer birbirinin bütünü gibi. Tamamlandığında daha da büyüyen bir bulmaca. Dar sokaklar, yine içimi boğarcasına üzerime geliyor. Yetilerimi her geçen gün kaybediyorum. Mukavemetim kırılıyor. Hava nedense daha da soğuyor. İnsanlar, gittikçe |
|
319
|
|
|
|
Duvarları sessizlikten yapılı labirentin saydam mermer koridorlarının her bir yerine maskelerini bırakmayı seçti kadın... Öyle bir saydamlıktı ki bu, geçtiği koridorlarda bıraktığı tüm maskeleri bir bakışta görebiliyordu.. Anlıyordu ki bundan, onlar hep olacaktı, geri dönüp maskelerini koridorlardan toplayıp yerlerine koyacak ve öyle çıkacaktı buradan... Olsundu, bir an bile olsa maskelerin ağırlığından kurtulmak her şeye değerdi...
|
|
320
|
|
|
|
Yeni güne yeni adımlar... |
|