İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Henüz Eylül’e çok zamanım olduğunu; hatta daha bir çok şeyi yapmak için üst üste koyduğum zamanın boyumdan da büyük olduğunu düşündüğüm bir Ağustos günüydü seninle ilk paylaşdığım. Şimdi ise herhangi bir Perşembe olduğunu sandığım bir “Perşembe”… Kaldı ki; Perşembeler hiç bir zaman sıradan olmadı. İnsanın kendine yaptığı zulüm, zulümlerin en ağırıdır bilirsin, daha önce de yazmışmıydım, bilmiyorum? Ben hayatı olduğu gibi kabullenmekten yanayım. Ne yazık ki hayat kötü en azından şu sıra yine öyle düşünüyorum, sen belki de bir kez daha karşılaşıyorsun, benimle olduğu gibi düşüncelerimle de… - İnsan bazen, bu kadar kötülük karşısında pes ediyor. Rüyalarındaki kötülerle, gerçek hayattaki kötüler sıkı bir rekabet içindeyken, insan kendini sığınabileceği bir odayı bir çırpıda örmüş, hatta kendini de farketmeden o oda içerisinde buluyor. -İlk karşılaşmamızı hatırlıyor musun? Hayatım boyunca unutmayacağım ve yaşadıklarımla bana fazlasıyla esrarengiz gelen karşılaşma… - İşte tam bende, kendimi bir oda içerisinde hapsettiğim bir sırada sana rastlamış; hayatımın kendimce en güzel gecesini yaşamıştım.Yüreğimin o ana kadar hiç duyamıyacağım kadar yüksek olan sesini duymuş belki de ilk ve son kez ona kulak vermiştim. İlk gördüğüm, sol tarafımda duran, uzun saçlarının arasından yakaladığım, benim için oldukça etkileyici bakışlara sahip olan, yüzündü. Yanımdan ayrılırken söylediğin sözleri tam olarak hatırlamıyorum ama o an için ağzından dökülen sözcüklerin de son duyduğum olduğunu düşünmüş ve öyle olmasını istememiştim. Rolleri, mekanı, zamanı, farklı çağdaş bir Sindrellla masalıydı sanki yaşadığım, seni bulmak için belki de ülkeyi dolaşmam gerekmedi, ya da şehrin dört bir yanına haber salmam… Ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlayamadığım bir güç seni bulmaya itmiş ve seni bulmam için yardım etmişti. Bulduğum anla kaybettiğimi düşündüğüm an arasında kısa bir süre geçmiş ve ben kısa bir süre olsa da kendimi üzmeyi yeniden başarmıştım. Belki de hayatımda ilk kez birinin kapısını çalmıştım; hem de öyle kapının gerisinden korkakça, çekinerek değil, duyup kapıyı açabileceği kadar yüksek… O zaman kapının çaldığını duymana rağmen açmamıştın. Bense kapının arkasında olup bitenden habersiz, neden açmadığın konusunda bir süre tahminler yürüttükten sonra, yaşadıklarımı; büyüsü bozulmadan anılarım arasında özel bir yere saklamaya karar vermiştim. Öyle bir gelip geçtin ki hayatımdan… Hayatımdan gelip geçmediğini, gelip geçici biri olmanın hiç de sana göre birşey olmadığını ve herşeyin bir zamanı olduğunu anlamam için benim de zamana ihtiyacım vardı. İstediğim zaman verildi… Bana öylesine uzun bir zaman dilimi verilmişti ki; seni ilk gördüğüm andan sonra, tüm yaşamak isteyipte yaşadıklarım geride kalmıştı. Belki de ben bir ara, tüm yaşamak istediğimi yaşadığımı bile sanmıştım. Seni tanımadan önce belki de herşeyi bir kez yaşamak üzere yaratıldığımı düşünüyordum. Bir kez gülmek, Bir kez dehşetle sarsılmak, Bir kez korkmak, Bin kez ağlamak! Yaşamdaki birçok şeyi göz önünde tutamayacağımdan korkuyordum; dağları, çiçekleri, böcekleri, denizi ve hatta insanları… en çok, hepsini bir bir gözümden yitirip, yalnız kalmaktan korkuyordum. Ama sen bana başka bir hayat seçmiştin, gökyüzünde. Sen artık *Exupery’nin ünlü kahramanıydın benim gözümde ve komşu asteroitlerin arasında sonu hiçbir zaman yalnızlık olmayan, yeni bir düzen kurmuştuk benim için belki de bizim için.İnsanın kendisini başkası üzerinden tanımasıydı; ikimizinde yaşadığı… İkimizde bal gibi biliyorduk sevginin de peşimizden gelen ve her ilişki de tükenebilecek bir yolcu olduğunu. Orada bulduğum heyecan hızla içine çekiyordu beni. - Peki neydi, yine de içime dokunan? Zaman zaman, benden çok uzak hissettiğim bakışlarında ve yüzünde gördüğüm, eski sevgilinin henüz kurumamış, öpücüğü müydü? Büyük aşklar da dahil, hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmediğini ve daha bir çok şeyi senden öğrenmiş oluşum muydu yoksa? Ya da çocukluğundan beri hiç tatmadığın bir şeyi tatmak için başka bir hayata geçme özgürlüğün olduğunu, sürekli kalbime hatırlatan, acımasız aklım mıydı bir kez daha burada da gözlerimi yaşartan…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömür İsfendiyaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |