Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Haftada bir cuma kılsaydım, yılda iki kere bayram namazı... Gizli saklı bir iki kadeh rakı, haftada birkaç kez farklı kadınların koynunda uyansaydım, inanmadığım replikleri söyleyerek bir iki filde başrol oynasaydım, içinde biraz küfür, biraz aşk, biraz seksten bahseden, hiçbir sanat değeri olmayan kıytırık bir de kitap yazsaydım ne iyi olurdu. İnsan denen birçok yaratıkla çok güzel zaman geçirir, yalnızlık sıkıntısı çekmez, toplum denen bu kendini bulamamış varlıklar tarafından da müthiş bir saygınlık görürdüm. Oysa şimdi... Birçok kişi bana sadece yağlıboya bir tabloya bakar gibi, ilk kez gördükleri bir heykele bakar gibi bakıyorlar. Sadece bakıyorlar. Ben de sadece bana bakıldığının farkındayım. Karşılıklı birbirimize yabancıyız. Ne benim iflah olur bir yanım var, ne onların iflah olur bir yanları var. Bir dağın üzerine yağmış bir kar kütlesi gibiyiz birbirimize karşı. Bakışma faslı bitince onlar için ben yok olacağım, benim için de onlar yok olacaklar. Onların yerinde olsaydım, ben de benimle olmazdım; hiçbir cazibem yok. Ne yalan söyleyebiliyorum, ne aldatabiliyorum, ne neşelendirebiliyorum. Çünkü almadım ki, vereyim. Kışı kar altında ayaz yiyerek geçiren bir kurt ne kadar neşeli olabilir. Yalan ve aldatmaksa mizacıma ters. Söylenmemesi gereken bir gerçek varsa ancak susuyorum, o kadar... Yara derin olunca sızısı da fazla oluyor. Az acının ağısını ağlayarak atabiliyorsunuz da, çok acının ağısı bedenin kendisi olunca atmak da mümkün olmuyor. Rahmetli muhlis akarsu bu konuya ilişkin bakın ne güzel bir koşma söylemiş. "Bu yarayı dosttan aldım ezeli Eser şu bağrıma yel dertli dertli O dost benden ayrı gezdi gezeli Akar gözlerimden sel dertli dertli Düşkün iken dost bağına girilmez Yalan ile Hakk'a ikrar verilmez Kâmil olmayınca menzil görünmez Kör cahil elinden kul dertli dertli Akarsu'yum böyle çamurlu yolda Döküldü yaprağım kalmadı dalda Derman bulunur mu biçare kulda Adını söyleyen dil dertli dertli" Artık kendime "Dur" desem de beyhude. Ne mizacım, ne ahlakım, ne vicdanım, ne de düşlerim buna müsait. Keşke demek çölü su için kazıp, sonra da vazgeçmek demek. Bir masala sarılmaktan öylesine yoruldum ki... 4 Nisan 21 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |