Yaþamdan korkmayýn çocuklar. Ýyi, doðru bir þey yaptýnýz mý yaþam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Diyelim ki düðün evine güzel bir elbise giymeden gittiniz. Bu sefer kendinizi karanlýklar içinde hissedersiniz. Hani Ýncil’de geçen (Matta XXII/ 11-13) “Düðün daveti”ni düþünüyordu John Locke gibi… XVII. yüzyýlda Ýngiliz iç savaþýnýn o en kanlý döneminde bile Oxford yine Oxford’du. Retorik, dilbilgisi, etik, geometri, Yunanca ve Arapça derslerinin yaný sýra doða bilimleri ve týp da okuyan Locke, deneyle elde edileceðine inandýðý bilgi alanlarý içerisinde Ýngiliz Felsefesi’nin de temellerini arýyordu. “Beyaz siyah deðildi, daire üçgen. Ve üç çoktu ikiden.” Sezgiydi bu; bilgi edinme gücü sýnýrlý olan insanýn ulaþabileceði en açýk ve kesin bilgi. Ona göre bundan daha büyük bir kesinlik isteyen kimse, ne olduðunu bilmediði bir þeyi istiyor demekti. Düðün davetini kabul etmek, ebediyeti istemekti ona göre. Ebediyet düðününe gidebilmek için önce inanmak gerekiyordu, sonra gideceði yere hazýrlanmak… Düðün davetini kabul edip düðün elbisesi giymeyen kimse düðüne iþtirak edemeyeceði gibi, iman eden fakat imanýný iyi davranýþlarla süslemeyen kimse de ölümsüzlüðü kazanamayacaktý. Akýl, evet bir ýþýktý o. Tanrý insana hayatýný düzenleyebilmesi için akýl nurunu vermiþ, aklýn üstünde kalan hakikatleri ise vahiyle bildirmiþti. Akýl ve vahiy Allah’ýn kullarýna en büyük nimetlerinden, armaðanlarýndandý. Çünkü bir insanýn her ikisine de ihtiyacý vardý. Locke bir yandan “Ýlâhî vahiyle þeytanî ayartmalarý (diabolical imposture) ayýrmamýza yardýmcý olacak þey akýldýr.” diyerek akýl pusulasýný iþaret ederken, diðer yandan “Akýl her þeyde son hakim ve rehberimiz olmalýdýr. Fakat bununla, Tanrý’nýn emrettiði herhangi bir hükmü açýklamada akla baþvurmamýz ve eðer akýlla açýklayamýyorsak onu reddetmemiz gerektiðini deðil; vahiy olduðu bildirilen hükmün gerçekten Tanrý’nýn bir hükmü olup olmadýðýný belirlemek için akla baþvurmamýz gerektiðini kastediyorum.” diyerek bilgi ve algýlama gücü arasýndaki farka dikkati çekiyordu. Ýnsanýn vahye ihtiyacý vardý zira yetileri sýnýrlýydý. Allah kullarýna bilgiye ulaþabilmesi için çeþitli yetiler vermiþ olsa da verdiði bu yetilere de belirli sýnýrlar çizmiþti. Bu yüzden Locke’a göre; akýl, vahyin bildirdiði bütün hakikatleri izah etmesi mümkün deðildi. Çünkü her ne kadar vahyin bildirdiði hakikatlerin bir kýsmýný akýl anlayabilirse vahiyden öðrendiði hakikatlerin çoðu aklýn üzerindeydi. Her þeyi kuru akýlla kavramak isteyenlerin yaptýðý þey okyanusu avuçlarýna sýðdýrmaya çalýþýyorlardý. “En geniþ zihinlerin bile sýðlýklarý vardýr,” diyen John Lock çatýþmalarýn kaçýnýlmaz olduðunu çok iyi idrak etmiþti. Dinde bulunmadýðý hâlde ona sonradan giren aþýrý inanýþ ve uygulamalar tamamýyla, imaný akla aykýrý bir alan olarak kabul etmenin bir sonucuydu. Ýþte Kilise enternasyonalizminin tarihe bin yýllýk terör ve baský yüklü müdahalesinden söz ediyordu Locke. Bununla yetinmiyor; “Two Treatises of Government (1690; Hükümet Üzerine Ýki Ýnceleme)” adlý kitabýnda yasama ve yürütmenin birbirinden ayrýlmasý gerektiðini ileri sürüyor ve siyasal erkin meþruluðunu da iki temel koþula baðlýyordu. Bunlar: 1.) Siyasal erk yasaya uygun biçimde ele geçirilmelidir, gasp edilmemelidir; 2.) Siyasal erki elinde tutanlar zora baþvurmamalý, kendi kiþisel çýkarlarý için ya da tutkularýnýn gereklerini yerine getirmek için siyasal erkin saðladýðý olanaklardan yararlanmanýn yollarýný seçmemelidirler. Görüyorsunuz ne kadar tehlikeli bir adamdýr Locke. Ýngiliz kraliyet polisleri peþine takýlmalý, Hollanda’da soluðu almalýydý. Ders verdiði kurumdan kovulmuþ ve 84 kiþilik hainler listesine dahil edilmiþti. Ah tutkularýmýz! Onlar deðil miydi hakikatten soðutan bizi! Onlar deðil miydi Allah’la kendimizle ve baþkalarýyla aramýza engeller koyan! Ne diyor aydýnlanma çaðýnýn düþünürü: “Tanrý’nýn varlýðý, aklýn bize bildirdiði en açýk bir gerçektir ve aklýn bildirdiði bu gerçek matematik kesinliðe sahiptir. Fakat tutkularý insana öylesine hâkim olur ki, insan Tanrý’nýn var olduðu bilgisine ulaþamaz ve vahyin yardýmýna ihtiyaç duyar.” Ah tutkularýmýz! Onlar deðil miydi firavunlaþtýran bizi! Ne diyor aydýnlanma çaðýnýn düþünürü: “Kendimize karþý nasýl davranýlmasýný istiyorsak baþkalarýna öyle davranmalýyýz.” Fakat yetinmiyor bu cümleyle. Bu davranýþýn deðerini Tanrý hoþnutluðu þartýna baðlýyor. Ölmeden bir yýl önce Ant Collins’e yazdýðý mektupta insanlýðýn geliþimini ve erdemi þu ilkeye baðladýðý gibi: “Hakikati hakikat olduðu için sevmek.” iþte bütün mesele bu… Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |