Gençliðinde müzik öðrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu Etüt ödevini yapan çalýþkan bir çocuðun edasýyla çalýyor piyanist Mehmet Okonþar. Birden Schubert’in ruh haline bürünüyor. Yaramaz notalar parmaklarýnýn ucundan dökülürken sadeliði zenginlikle birleþtiriyor. Müzik Tanrýsýnýn eli geçerken þöyle deðivermiþ Scubert’in baþý üzerine, zaten bir daha da iflah etmemiþ. Mehmet Okonþar, özün özünü damýtmýþ müziðin usaresinden sýkýp çýkardýðý notalarý piyano tuþlarý üzerine daðýtýrken. Sanki “farz edelim ben Scubert’im” diyor. Öylesine yalýn, öylesine sade bir dille anlatýyor ki tüm doðallýðýyla. Hani küçük bir çocuðun saf diliyle. Parçalý bulutlu notalar arasýnda dolanýrken havada kah hüzün, kah mutluluk. Kesik kesik vuruþlarda, kekremsi mutluluk anlarýna eþlik eden neþe kýrýntýlarýna azýk edebilir insan bu uçuþan notalarý. “Farz edelim ki ben Scubert’im”. Öyle uzun edebi cümleler kuramam. Basit bir iki kelimeyle anlatacaðým derdimi. Ýki kelimelik bu destanda, iki sanatçý var olur piyano taburesinde. Biri Scubert, diðeri notalarda onun sesi olan Mehmet Okonþar. Kalýndan inceye uçarken parmaklar, ilk hayal kýrýklýðýný yaþayan bir çocuðun gözünden izleriz dünyayý. Notalar notalara, günler günlere baðlanýrken parmaklar akar gider. Bir iki kelime, bir iki notayla anlattýðým bir öykü bu. Dünya sahnesinden ayrýlýrken uçuþan notalara yazýp býrakýyorum birkaç anýyý. Bakýn þurada bir minörde gülüvermiþim. Öte yandan bir majörde yaþadým ilk yürek acýsýný, mutluluk bir dokunuþ uzaklýðýnda geçip gitti yanýmdan. Bir anlýk duraksamalar yakýcý hayallerin, umutlarýn izlerini taþýr. Ama verdiðim eserler her þeyin ötesindedir. Hüzünlü küçük neþe parçacýklarýna bulanmýþ bir öykü bu. Eriyerek dört bir yana daðýlan nota saðanaðý arasýnda yaðmur gibi inen müzik damlacýklarý üzerimizden kayýp giderken gök gürültüleri eþliðinde aradýðýný bulamayan bir adamýn müzikal güncesi. Hayata hep yabancý kalmýþ, bir türlü oyuna katýlamayan misafir öðrenci kýlýklý bir adamýn öyküsü. Arada bir güneþ yüzünü gösterecek notalar parmaklarýnýn ucundan damla damla akarken. Tüy hafifliðinde dokunuþlarla zamana ve bir kuþun kanat çýrpýþý ritminde hayat bulacak. Giderek ruh bedende hafifliyor. Vur kaçlarla bezeli hüzünlü muziplikler var hayatýmda. Dedim ya, “farz edelim ki ben Schubert’im”. Yarým kalan bir þeyler var burada. Bir türlü aradýðýný bulamamanýn verdiði bezginlik, yabancýlaþma. Kesik kesik çalýþlar, merdivenden çýkarken arada durup dinlenen adamýn tavrýyla anlatýyor. Parmaklar piyanonun tuþlarý üzerinde su gibi akarken öyküyü yeniden yazýyorum. Çalýnmýþ zamanlarda Müzik Tanrýsýnýn yeryüzüne uðradýðý o altýn anlardan biriyim. Zaten notalar nedir ki? Zamanýn eriyerek anlara, anlarýn notalara dönüþmesinden baþka. Parmaklar tuþlar üzerinde uçarken saniyelerin dört bir yana saçýlmasýndan baþka ne olabilir ki? Bu kadar basit ve doðal. En basite indirgenen doðallýk müziðin en saf hali deðil mi? Öylesine kolay ki, ha notalarý üst üste koyarak göðe yükselip yýldýzlarý toplamýþsýn, ha tuþlarýn üzerinde serseri aþýklar gibi dolaþmýþsýn. Ýþte bu kadar basit. Neden nefes aldýðý sorulur mu hiç insana, neden yaðmur yaðar, güneþ açar, gökte yýldýzlar parlar? Doðal iþte. Farz edelim ki ben Schubert’im. Arada bir fikrini deðiþtiren bir adamýn tavrýyla tutuksam. Hikayeye henüz baþlamýþken vazgeçip yarým býrakmamdandýr. Duraklamalarda, bir ömür uzunluðunda kaçamak bir bakýþ kýsalýðýndaki eslerde hep yarým kalan anlar var. O mahzun çekingen halim biraz da bundandýr. Ümit etmeye ürkek notalarda dolaþýrken, yaþamaya henüz baþlamýþ týnýlar, birden kesilen öyküler gibi bitiverir. Yarým kalan hüzünlü bir hayatýn öyküsü anlatýlýr küçük dokunuþlarda. Parmaklar uçar, yolunu bulur. Tuþlarýn üzerinde kayarken notalar sese dönüþtüðünde, “farz edelim ki ben Schubert’im” Birkaç notayý cebimize koyup çýkarken, gönlümüze düþen yarým kalmýþ bir öykünün hüznüdür. Sanki kasýrgalar hiç esmemiþ, felaketler hiç yaþanmamýþ gibi parmaklar tuþlar üzerinde uçar, notalar dört bir yana damla damla saçýlýr, yýldýz olur gökyüzüne uçar, ýþýk olur, sevdiklerimizin yüreðinde sonsuza kadar kalýr. Mehmet Okonþar’ýn 25 sanat yýlýnda, 15 Ocak 2007 tarihinde (henüz kimse ölmemiþ ve hayat daha güvenliyken, sevdiklerimin hayatta olduðu altýn zamanlarda) Ýzmir Sanat’ta verdiði Schubert Konserinin anýsýna… Ve ýþýklar diyarýna göçen annemin aziz hatýrasýna …. Franz Schubert Son 2 Piyano Sonatý Sonat La Maj D959 ve Sonat Si B. Maj.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |