Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
Fuoshan'da yaşayanlar, yeteneği olsun ya da olmasın dövüş sanatına ilgi gösterdikleri gibi, dövüş ustalarına da anlaşılması ve anlatılması zor bir saygı duymaktadırlar. Ustalar içinde en çok saygı duyulan, ilgi odağı olmayı hak eden ise Ip Man ustadır. Ip Man Usta, kişiliği ve Kung Fu'suyla kendini kabul ettirmiş biridir. Öyle ki diğer ustalar her hangi bir kıskançlık, çekememezlik gibi bencil bir tutuma girmeden durumu kabullenmişlerdir. Çünkü öğrendikleri ve öğrettikleri dövüş sanatları, kendilerine alçak gönüllüğü öğrettiği gibi, kaprislerinden de arındırmıştır. Yine öğrendikleri ve öğrettikleri dövüş sanatlarının insanların yararına kullanılması gerektiğini, insanların iyiliği ve yardımı için kullanması, bunun asla bir üstünlük, bir ayrıcalık olarak görülmemesini gerektiğine inanmışlardır. Ondandır ki bütün okullar, ustalar ve öğrenciler farklı renkleri bir kır havası edasıyla barışın güzelliğini yaşatmaktadırlar. Ustalar birbirini incitmemek, birbirlerini utandırmamak adına kendi aralarındaki dövüşleri bile dışarı yansıtmama olgunluğa sahiptirler. Usta Ip Man ve Usta Liao arasındaki dövüş bunun en güzel somut örneğidir. Öyle ki ustalar yense de yenilse de birbirlerinden bir şeyler öğrendikleri için teşekkür edecek kadar olgunluktadırlar. Zaferlerini kendi aralarında birbirlerine takdirlerini sunarak, dışarıya aktarmaktan kaçınmaktadırlar. Ip Man Usta, Fuoshan'ın tartışılmaz en iyi ustasıdır. Zamanın çoğunu Kung fu çalışarak, kendisiyle dövüşmek için gelenlerle pratiğini geliştirmenin yanında gelenlere de bildiklerini paylaşmakla mutlu olan, sevdiği işi yapmanın hazzını yüzünde fazlasıyla görüyoruz. Ancak küçük ama önemli bir sorunu vardır. Karısı, Ustanın içinde bulunduğu dünyaya uzaktır. Bu durumu iki tarafı rahatsız etse de saygının yüceliğiyle yoğrulmuş yürekler sıkıntı çıkarmamaktadır. Sadece ustanın, karısına ve çocuğuna gereken ilgiyi göstermemesinden ve zaman ayırmamasından olsa gerek karısı, usta Ip'ın dövüş sanatlarıyla ilgilenmesine söylenmekte, adeta bir kıskançlık havası görülmektedir. Ancak kocasına olan saygısı gereği davranışlarında bir aşırılık göremiyoruz. Sadece uzaktan manalı bakışlar bizi yakalıyor. Bu bakışlara rağmen yeri geldiğinde de kocasına gereken desteği vererek onurlandırmasını bilmektedir. Usta da kadından korkmakla saygı göstermenin arasındaki ince çizgiyi en güzel haliyle dile getirerek karşılık vermekten kendini alamıyor. Gün gelir, bu sakin, huzurlu ve okullar arasında barışın hâkim olduğu beldeye ilk düşman ayak basar. İlk düşman, dövüş sanatlarının ruhunu kavrayamamış, kendisiyle sorunları olan, aç kalmamak, karnını duyurmak adına dövüş sanatlarını kendi bencil durumu için kullanmakta tereddüt etmeyen, Patron lakaplı Jin Shan Zhao, şehirli Usta gelir. Budala şehirli fırtına gibi eserek, dövüş sanatların ruhuna ihanet edercesine önüne gelen ustaları aşağılayacak şekilde döver. Alçak gönüllüğün zerresine rastlamadığımız bu usta bunu marifet ve üstünlük sayarak, bütün halkı peşine takmayı da ihmal etmez. Zanneder ki böyle yaparak halkın gözünde yücelirim, halk benden korkar, saygı gösterir, taraftarım artar. Hâlbuki ibre tersine işler. Halk zorbadan uzak durduğu gibi, yaptığının doğru olmadığını dile getirir. Ustalara, dolaysıyla farkında olmadan halka hatta Fuoshan'a hakaret eden, gururuyla oynayan Şehirli Usta, çok geçmeden Ip man Ustadan yenmek için sadece iyi dövüşmeyi bilmenin yetmediğini öğrenir. Ancak bencilliğinin ve hırsının kurbanı olan Şehirli Usta bunu anlamaktan uzaktır. Bu duygular zihnini ve kalbinin kapılarını açılmamak üzere kapatmıştır. Böylece kasaba ve şehirli ustalar arasındaki derin farkı yan yana getirerek görme imkânını buluyoruz. Şehirli Usta zayıf, güçsüz bir düşmandır. Geldiği gibi dersini alarak arkasına bakmadan gider. Ancak çok geçmeden ezeli ve acımasız düşman Japonlar gelir. Japonlar, silahlarıyla gelirler. Önlerine çıkanı öldürerek, Fuasho'nu kan gönlüne çevirirler. İstenmeyen, işgalin sembolü Japon bayrağı her yerde dalgalanır. Bu bayrak kendi topraklarına ait değildir. Ait olmadığı gibi, geldiği topraklara kan, açlık ve yoksulluk getirmiştir. Ip Man Usta, zenginliğin getirdikleriyle rahat bir yaşam geçirmiştir. Çalışmak ve para kazanmaktan uzak büyüdüğü gibi dövüşmek dışında da bir iş bilmemektedir. Japonların gelmesiyle Ip Usta herkes gibi açlıkla tanışır. Çaresizliğin eli, kapılarında dolaşır. Ancak açlık herkesi sarmıştır. Açlık insanlara istemediklerini yaptırdığından olsa gerek, Ip Man Usta eli boşta kalır. Ve bir parça ekmek, birazcık pirinç adına kömür madenlerinde herkes gibi çalışmak zorunda kalır. Usta üzgündür. Çaresizdir. Mutsuzdur. Elinden iş gelmemesine dert yanması bir an kendisine olan saygısını sorgulamasına neden olur. Kendisine olan güven kaybolmaya başlar. Açlık ve işsizlik tek bildiği dövüş sanatlarının artık işe yaramadığını düşünmesine sebep olur. Çalışmak Ip Usta'ya yeni bir dünyanın kapısını açar. Yabancısı olduğu dünyayla temas eder. Hayatın acımasızlığını adeta içine işlemesiyle fark eder. Karısı, çocuğu ve insanları içinde bulunduğu duruma karşı elinin kolunun bağlı olması onu yaraladığı gibi, halkla bütünleşmesini de bir daha öğrenir. Başlarına gelenleri gördükçe kendine ve ülkesine olan inancı bilenir. Japonların yaşattıkları, Usta'ya ve çevresindekilere Çinli olma bilinci uyandırır. Diğer adıyla milliyetçilik duygusu canlanır. Böylece bir tepki, bir baş kaldırış uyanışı yaşanır. Daha önceleri öğrenci kabul etmeyen, insanlara dövüşmeyi öğretmekten çekinen Usta, zorbalığa, zalimlere karşı halkın kendisini savunması için dövüş sanatlarını öğretmeye başlar. Önceleri halkın dövüş sanatlarının ruhunu öğrenememesinden, dövüşü öğrenmesinden çekinen Usta, yaşananları gördükçe Halkın dövüş sanatlarını kendilerini savunmak için kullanacağı gibi kötü niyetlerine alet etmeyeceğini bilir. Koşullar değişmiştir. Koşullar, insana erdemi öğretmiştir. Dövüş sanatlarının felsefesinin öğretemediğini savaşın acımasızlığı, tek kelime söylemeden öğretmiştir. Usta'ya ihtiyaç duyulması, Ustanın üzerindeki durgunluğun ve öz güven sarsılmasının perdesini parçalar. Usta, artık kendisi ve halkı için ne yapması gerektiğini bilir. Hele biraz pirinç adına General Sanpo'nun Çinli dövüşçüleri, Japon dövüşçülerle acımasızca karşı karşıya getirmesi, isteyerek ya da istemeyerek Çinlilerin ölmesi Usta'nın sesi daha gür çıkmaya başlar. Usta taviz vermeden, boyun eğmeden her türlü zorbalığa baş kaldırır. Bilir ki boyun eğerse, ardında ki halkın bütün umudu sönecektir. Çaresizlik, ezilmişlik ve yoksulluk içlerine işleyecektir. Özgürlük umudu yara alacak, belki ortadan kalkacaktır. Usta, gözünü kırpmadan Sanpo'ya meydan okur. Öleceğini bile bile arenaya yürür. Çünkü artık kendisi için yaşamıyordur. Halkı için yaşıyordur. Ölümü de halkının uyanışı için olacaktır. Ancak öncesinde uyanışın karelerini görmek gerekir. Ki filmin asıl vermek istediği mesajların başında gelen budur. Uyanış kareleri atlamak filmin özgürlük savaşını veriliş hassasiyetini heba etmek olur. Duygunun dramatikleştirerek ön plana çıkarıldığı uyanış kareleri için yönetmen söze çok gerek duymamış. Hatta kendini hiç kasmamış. Uyanış için dil dökmeyi gerek görmemiş. Hain olarak algılanan komisere bir tokattın inmesi, hırsızlara katılan gence abisinin kutusunun verilişi ve geçmişi, sevgiyi, özlemi sembolize eden uçurtmanın çıkması farkındalık yaratmasına yetinilmiştir. Bu farkındalık kareleri sayfalarca dolu söylemden daha etkili olmuştur. Polemiklerin, tartışmaların önünü kesmiştir. Görüldüğü gibi Usta, sadece dövüş sanatlarını düşman karşı kullanmıyor. Aynı zaman saygınlık etkisini ön plana çıkararak, insanların uyanışına öncülük etmesini de biliyor. Böylece misyonuna en güzel şekilde sahip çıkıyor. Misyonu yukarda değindiğim gibi onu General Sanpo'yla karşı karşıya getirir. Sanpo her ne kadar Japon olsa da dövüş sanatlarının getirdiği onurun ne olduğunu bilmektedir. Rakibine saygı da kusur etmez. Yine bilir ki rakibini halkın gözünün önünde yenerse, Çinlilere silahların öğretemediği korkuyu, yıldırmayı, teslimiyeti öğretecektir. Çinlilerin, özgürlük yolundaki hayalleri başka bahara kalacaktır. Liderin (ustanın) yenilişi Japonlar için kültürel bir zafer olacaktır. Ustada bunu bildiğinden meydan okumakta ısrarcıdır. O da biliyor ki General yenilirse, Japonlara korku, halkına özgürlüğün umut kapısını aralanacağını, dirilişin yaygınlaşacağını görmektedir. Elbette ki, bunu iki düşman ustanın dışında albay da bunları bilmektedir. Ondandır ki Generalin yenilmesinden korkmaktadır. Müsabakaya yanaşmamaktadır. Bunun Ustanın bir tuzağı olduğunu düşünmektedir. Korkusunu Ustanın yenilmesine baskı yaparak dışa vurur. Ölümle tehdit albayın silahıdır. Bu sahneler yaşanırken, zorla yola çıkarılan bir kadın vardır. Feryat eden, ağlayan, kocasını anlamadığı için kendine kızan ve yerinin her şeye rağmen kocasının yanında olması gerektiğini haykıran bir kadındır bu. Feryadının yürekleri dağladığı bu manzara, kadının mücadelenin dışında olmadığı, Çinli adam kadar Çinli kadının da kendisine düşün sorumluluğa sahip çıktığının anlatımıdır. Kadının pişmanlık nakaratları kocasının anlamaya başladığı dakikalardır aynı zamanda. Yıllardır anlamadığı, kınadığı, kızdığı kocasına ait değerleri böylece fark etmiştir. Bu uyanış onu tehlikelere rağmen kocasına götürecektir. Ve beklenen hesaplaşma saati gelir. Korkuları, tereddütleri, suskun bakışları yaşatan ve güvenin sarsılmaya zemin bulduğu arena, Ip Usta'nın Japonlarla Çinlilerin arasındaki farkı dillendirmesiyle bekleyişe geçeriz. Biliriz kimin galip geleceğini, ama bu biliş bizim heyecanımızı, merakımızı alıp götürmez. Aksine heyecanımız katlanarak, merakla Generalin mağlubiyetini izlemeye devam ederiz. Zafer mutluluğunun, haykırışlara yansıdığı dakikalar patlayan bir silah sesinin yarattığı şaşkınlık hayatı bir an donmasına neden olur. Şok etkisinin kaybolmasıyla Usta'nın ağırlaşan görüntünün arenadan yere yuvarlamasını izler. Haykırışlar arasında ve Usta'nın ve karısının anlam dolu bakışları bizi derinlerden etkiler. Ve hikâyemiz Ustanın arabada merhametin, sevginin, şefkatin kolları arasında bilinmeze yol alışıyla yarım kalmış bir hikâyenin merakı ve destanlaşan bir özgürlük savaşının etkisiyle baş başa kalırız. Not: Hikâyemiz üç bölümden oluşmaktadır. Şimdilik birinci hikâyeyi okudunuz. Yapım: 2008 Hong Kong Tür: Aksiyon, Biyografi, Dram, Tarih Yönetmen: Wilson Yip Müzik: Kenji Kawai Süre: 1 saat 45 dk Oyuncular: Donnie Yen, Sammo Hung Kam Bo, Simon Yam, Yu Xing Osman Tatlı suskunsinemayazilari@hotmail.com www.sinemaelestirisi.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |