Heder olan Umutlar
İçki almak ister misiniz? Şermin Ahmet'in gözlerinin içine dikti gözlerini
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
İçki almak ister misiniz? Şermin Ahmet'in gözlerinin içine dikti gözlerini
Akşam geç saatte geldi evine adam,yorgundu.Tüm gün yoğun geçen işlerinin ağırlığı yormuştu bedenini.Önce sıcak bir duş almalıyım dedi kendi kendine,sonra sıcak bir yemek,ardından da sıcacık bir yatakta önce hayaller sonra rüyalar olmalı dedi.İçinden,belki
Belki çıstak çıstak kutlamazlardı yılbaşını ama sessiz ve keyifli bir ortam hiç de fena bir fikir değildi. Şarapevi'nden yer ayırttı ikisi için ve ev arkadaşı İpek'le ayarladıkları saatte buluştular. Herşey umdukları gibiydi ya da artık bir şeyler ummayı
Müşterilerine nişanlısının nişanını niye attığını anlayamadığını söylüyordu
Soğuk üşütürken, yağmur damlalarından kaçmak için şemsiyenin altına sığınırken fark ediyorum; orada sonsuza kadar kalmalıydım! Yüzümüzü, bedenimizi birbirimizde saklayabilmeliydik. Sağda solda görülen suratları belli olmayan ve birbirlerine sarılan sevgililer kadar normal olabilmeliydik.
Bi̇r İnsan Hayati Boyunca Kaç Defa Aşik Olabi̇li̇r, Bi̇r Aşki Bi̇ti̇ri̇p Yeni̇ Bi̇r Aşk Yaşayabi̇li̇rmi̇
O: Cenk, cok usuyorum ben... dedi.
Onun usumesine kiyamam ben. Holdeki kanepeye oturttum, ayakkabilarini, coraplarini cikarttim. Avcuma aldim ayaklarini, ovusturdum, hohladim, optum. Isiticiyi calistirdim. O soyunmaya basladi. Gozlerini araladi, gozlerime dikti bakislarini. Kanepede kaykilmis yatiyordu. Ayaklari avuclarimda. Beni tuttu, kendine cekti. Optu. Dudaklari ilik ilik, kirmiziydi.
siyah kuyruklu tavşancığına sorabilecek gücü kendinde bulamadı.
Bize anlattı.
Sizce siyah kuyruklu tavşan alaca tavşanı canı kadar seviyor mu,
Ona aşık mı
Eskisi gibi mi
-Sultan oturmuş genç kızın yanı başına. Okumaya çalışmış onu uykusunda. Aşk gibi, hicran gibi bir şeymiş. Eksikmiş, eksik olduğu kadar da fazla. Bir rüya tadında da tammış aslında. -
Etrafına bakıyordu, akşam için hazırladığı masaya. Ahşap masayı papatyalarla süslemişti. Goncagül papatyaları çok severdi. Bir tane de gelincik bulmuş, onu da ortaya yerleştirmişti. Gelincik kıpkırmızı, nazlı nazlı sallanan, kınalı gelinlere benzeyen çiçe
...Bir anda odaya görevli doktor ve hemşireler doluştu. Bazısı Hülya'nın başucunda duran monitöre
göz atıyor, bazısı tansiyonunu ölçüyor, bazısı muayene ediyordu. Her şey yolunda gözüküyordu.
Solunum, nabız, tansiyon, kalp ritmi hepsi
durakta sadece bir genç kız vardı. Islak giysilerimden utandım, ondan olabildiğince uzak bir köşede durdum. İçimden söylediğim şarkılar, yavaş yavaş neşeli olmaya başlıyordu ki, kızın ağladığını fark ettim, üzüldüm ama güldüm. Nasıl tarif etsem, hani "buruk gülüş" derler ya işte öyle. Kendi kendime "Al başına, bir gariban âşık
insan hayatta kaç kez gerçek sevgiyle karşılaşır?yada kaç kez gerçek sevgiye yaklaşabilir?sevginin, paylaşmanın,aşkın değeri neyle ölçülebilir?yada kim sevdiğini sonsuza kadar bekleyebilir?bitmek tükenmek bilmeyen bir sevginin öyküsü bu...
Bileklerimden akan kan cehenneme kırmızılığını verirken;ben cehennemde müebbet hapise çarptırılıyordum.
Hoşçakal sevgilim,ben biraz tanrının şarabından içmeliyim...
Gözümü açmak istiyorum! bir ağırlık var göz kapaklarımda, kirpiklerim birşeyleri yırtacakmış gibi zorlanıyor. Yürümüyorum ama sarsıldığımı, sanki koştuğumu hissediyorum,ve ayaklarımı bir salıncakta uzatmış sallanıyorum.
Reşat Nuri Güntekin