Son Mektup
Helen birgün bulamazsan eğer beni,
Nut'a sor Amphitrite'e niye gittiğimi,
Kontrolü ele geçirirse kemik kabın içindeki,
Sorma Hades'in sarayına neden geldiğini.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Helen birgün bulamazsan eğer beni,
Nut'a sor Amphitrite'e niye gittiğimi,
Kontrolü ele geçirirse kemik kabın içindeki,
Sorma Hades'in sarayına neden geldiğini.
Nasıl da gülerdi canı istedi mi…
En anlamlı bakışlarıyla önce ümitlendirir, ardından bir uçurumun kenarına yapayalnız bırakır giderdi. Ben çaresiz, ben yorgun, ben bıkkın bu sevdadan.
Ah bilirdi o insafsız, diri diri yanardım o böyle yaptıkça
Aklında, 'acaba?' sorusunun oluşmasına izin veremezdi... İnanmalıydı... Başaracaktı!
Varlığımı anlamlandırmak için bir nedenim yok. Düş kuruyorum uzun süredir ve ruhsal geçimimi böyle sağlıyorum. Sonra inançsızlık nadasına bırakıldığım aklıma geliyor. Uyanıyorum…
...... yaşamının en mükemmel duygusunu yaşıyordu ve kendine ölene kadar bitmeyecek sevgi dolu bir kalp vaat edilmişti,neden geri çevirecekti ki...........
Kainattaki görünen yada görünmeyenlerden olası bütün gizlerden ve bütün kaderlerden geçmiş ve gelecek içinde haberdarız. Bunu anladığımız zaman artık mahşerdeyizdir.
AHMET ÜNAL ÇAM 'dan hikayeler - Adam, dalgın ve yorgun bir halde evine doğru yürüyordu. Bazen kendi kendine konuştuğu oluyordu; “-Rica etsem evsahibi bu ay dursa, gelecek ay...” sonra kendisine kızarak “-Sanki gelecek ay gökten para yağa
başımıza gelen olayları kader der geçeriz.beklenmedik güzel şeyler hoş sürprizler olarak kabul edilsede, hötü sürprizler kader olarak yorumlanır.aslında kader denilen tasavvuf olgusu da birnevi sürpriz değil midir?
Korkunun çabası içimde, denize yansımış mehtap gibi uzanıyordu. Ve gerçekten de istediğini almıştı benden ; Beni benden. Apayrı bir insan vücudunda ruhumun derinliklerine kadar farklılaşmıştım.
Uyandi. yatagin icinde sagina soluna donmeye basladi. Sinir oluyordu bu durumdan; ama yapabilecegi bir sey de yoktu...
Şuan bildiğim tek şey var; zıplasam bir daha ayaklarımın yere basmayacağına inandığım kadar kendimi rahat ve hafif hissetmem...
Çevresi daha açık renkti, ortasına doğru koyulaşıyordu. Rengini tam olarak söylemek zordu. İlk bakışta siyah gibi görünüyordu ama bir süre sonra içinde gökkuşağının yedi rengini de ayırdeder olmuştum.
Garaj Pi̇sli̇ği̇nde Pusuya Yatmiş İnsan Yüzleri̇nde,yerden Toplanip 'i̇çi̇lmeye Çailşilan Nefes Orospusu Olmuş İzmari̇tlerde,eldeki̇ Tütün Kokusunda,yepyeni̇ Yolculuklarda Açiğa Çikan Eski̇ Hüzün Yumaklarinda...
35 yaşına gelip de bir türlü evlenememiş daha doğrusu evlendirilememiş bir abinin öyküsü
Karmakarışık! İçine düştüğüm durumu başka hangi sözcük daha iyi anlatabilirdi? Biraz önce milimetrik hesaplarla eve ulaşmaya çalışırken telefon çaldı, bir saat boyu beklediğim dolmuş sırasından ‘halk kararıyla’ atıldım, o aradı, Oktay, dönmüş.