Doğa'nın İntikamı
Ağustos ayının ilk haftasının ilk yarısındayız. Gök kış aylarını aratmayacak şekilde gürlüyor
"Yazarlığın en zor yanı, karakterlerinizi öldürdüğünüzde onların size dava açamamasıdır." — Agatha Christie (kurgusal)"
"Yazarlığın en zor yanı, karakterlerinizi öldürdüğünüzde onların size dava açamamasıdır." — Agatha Christie (kurgusal)"
Ağustos ayının ilk haftasının ilk yarısındayız. Gök kış aylarını aratmayacak şekilde gürlüyor
Haftanın hangi gününün hangi saatinde olduğumu bilemiyordum, önemi de yoktu zaten bunun. Duvarda asılı kalmış bir takvim yaprağının Pazartesi yüzü, hep pazartesiymiş hissini veriyordu bana –ki Salı veya çarşambanın bir belirlenmişliği yokken yaşamımda böylesi bir hisse neden kapıldığımı anlayamıyordum.
Kendimi çok hafif hissediyorum ve garip. Saat sabahın beşi… Yaşadığım yer hiç bu kadar güzel gelmemişti bana. Bu oksijeni bu kadar temiz solmamıştım. Ne de elbiselerim bu kadar da temiz olmamıştı. Gün ışığı hiç bu kadar parlak değildi. Yoksa rüyada mıyım?
Kimliği belli olmayan bir ölüyü toplum "öldüğünü" bile bile dışlar. "Kimliği belirsiz" de tüm ölü haline rağmen "topluma inat" yaşamı sorgulamaya başlar.
bayat mevsimlerin ortasındayım resimler yitik, taze damlalar suratımda bu akşam !!!!
aldatmacaların çok olduğu günüzmüzde,aklıma böyle bir hikaye yazmak geldi
Tamam ağzı laf yapar Hakkı'nın ama -zaten herkes ondan dikkat kesilmiş, ceplerindeki paranın hesabını yapmadan çayları ardı arkasına içeriyor ya; ben sadece bir tane çay içtim, çünkü biliyorum doğru değil anlattıkları.
Van Gogh’un mutsuzluğunun çevresindekiler tarafından anlaşılamamaktan kaynaklandığı söylenir hep. Melankolisi ve uyumsuzluğu duyduğu yalnızlıktandır . Bunlar hakkında yazılanlar. Şimdi sadece bir günlüğüne bile olsa kendimi onun yerine koyma fırsatı bulmuşken yazılanların ne kadar eksik olduğunu görüyorum. Van Gogh bir açıdan şanslıdır, çünkü gördüklerini tuvale aktarabilir. Resim, onun bir
Çevresi daha açık renkti, ortasına doğru koyulaşıyordu. Rengini tam olarak söylemek zordu. İlk bakışta siyah gibi görünüyordu ama bir süre sonra içinde gökkuşağının yedi rengini de ayırdeder olmuştum.
Adam çok önemli bir şey bulduğunu düşünerek özenle taşın etrafını temizledi. Avuçla topraklarını aldı. İçini karma karışık bir mutluluk kapladı. “Buldum herhalde”, dedi.
Her sabah işe gittiğim yolda büyük bir reklam panosu var: ‘yakında’diye bilinmeyen bir ürünün reklamı.. Onu her gördüğümde aklıma sen geliyorsun. “yakında diyorsun bana. Zerrin yakında sana kendini iade edeceğim.
Serdar lütfen artık bana kendimi iade et!!! Kurtar beni kabuslarımdan Kendimi yeniden bulmak istiyorum!!!
Uzak, çok uzaklarda boşlukta bir yıldız (belki de yıldızlar arasında boşlukta bir nokta) aniden parlıyor ve sönüyor (küçük bir parıltı bu, ancak bir yıldız kadar).
Bunu dünyanın beş köşesinde birbirinden habersiz beş kişi görüyor...
Günler geçtikçe cümleler kısalır sandıkça hepsi uzamaya, bu aşksa kısalmaya başladı. Kalemim bu defa senin için köreliyor
Tam üç aydır, evet üç aydır işsizdi. Bir yıl önce iflas etmişti. Bir kişide ki yüklü alacağını tahsil edememiş ve bundan dolayı tıkanarak işini çevirememişti. Günlerce uykusuz kalmış, çaresizce Allaha yalvarmış ama kendisine borçlu olan kişiden bir haber bile alamamıştı.
Karanlık içeriye bulaşmış bile , burnuma karanfil kokusu geliyor. Derin bir nefes çekiyorum karanlıktan.