Karlovy Vary'de Bir Gün...
Genç, güzel bir sinema sanatçısıydı, bir kez olsun ona dokunmak için birbirini ezerdi hayranları, şimdiyse yalnız.., avunduğu her şey elinden alınmış…
"Benim için bir kitap, bir süpermarket kasasından daha az kalabalık bir yerdir." – Terry Pratchett"
"Benim için bir kitap, bir süpermarket kasasından daha az kalabalık bir yerdir." – Terry Pratchett"
Genç, güzel bir sinema sanatçısıydı, bir kez olsun ona dokunmak için birbirini ezerdi hayranları, şimdiyse yalnız.., avunduğu her şey elinden alınmış…
İçinde bir şeyler kaynamaya başladı Oya Hanımın.Yatağına sığmayan, coşkulu bir ırmağın sesini duyuyordu.Hemen kızına sarıldı.Sarıldığı beden, iki can taşıyordu.Onu yanaklarından öptü.Kızının ona bir torun vereceğine, kızının
Salyangoz bir simge. Öykünün başındaki iki resimden birisi kabuğuna çekilmiş, diğeri ise kabuğundan çıkmış bir salyangoz. Şehirler de böyle. İşte bu öykü kabuğuna çekilmiş bir şehirden yola çıkıp tüm dünyadaki düzensizliğe bir üniversite öğrencisi bakışını sunuyor. Öykünün başındaki iki resimi çizen arkadaşım İlker Ketre'ye teşekkürler.
Öğretmenin verdiği kompozisyon ödevi için gelecekte kurmak istediği yuvayı düşünüyordu. Dışarıda ki kasvetli hava onun içine düştüğü karanlık dehlize iyice derinlik katıyordu. Küçük Zehra babasının annesine karşı olan yamalı ve iki yüzlü üslubu , abisinin yaratılmış bütün kadınlara bakınca ortaya çıkan sempatik suratının içindeki zebani siması Zehranın nasıl
Ateşli silahın icadından sonra Aşk Tanrısı Eros kırık oku ve görünmez pegasusu ile sokaklarda avare avare dolaşmaya başladı...
Sorular sorma sende ferman veren padişahlar gibi bana çünkü ne ben o Sinan’ım nede sen o padişah. Bir nedeni var işte her şeyin. Bir düş bir gülüş, bir umut bin mutluluk.
Oğlu ayıp olmasın diye annesinin resmini yanımda değilde bahçedeki çöp kovasına atıp çekip gitmişti.
Siyah bir noktayım, bunca noktalar arasında, bunca kalabalık arasında yanlızca daha bir koyu daha bir acı, bu yüzden akordum bozuk. Bunca yazılan yarım. Kimim neyim sorusunun dayanılmaz gerginliğini, kentlerin orta yerinde yaşamak ve çaresiz bu çılgınlığa katlanmak....
Gözün baktığı yerlerin, kişilerin ardında neler yatar? Düz, sıradan insanların hikayeleri de vardır. Bakmak değil görmek gerekir çoğu zaman.
bir parkta annesini bekleyen, sokak adamının hikayesi...ve sarhoş kusmukları, naraları, işemeleri
gölgesinde beklenen güzel yüzlü aydınlık kadın...anne
Buraya gençliğindeki mutluluğu tekrar bulmaya gelmişti. Yola çıkarken, mutluluğunu burda unuttuğunu düşünüyordu. Anılarını sıraya koydu, görevlinin
getirdiği çayı yudumlarken. Uzun uzun, saatlerce tebessüm ederek izledi bütün anıları, kaçıncı çayını ve siğarasını içtigini oda bilmiyordu. Fakat yinede
hayatını kabusa çeviren, mutsuzluğun sebebini bulamamıştı anılarının arasında.
Kızkulesi açıklarından dikkatli bakınca, Karaköy rıhtımındaki şehir hatlarının uskurunu bile seçebileceğim neredeyse..
"Öyküm tüm yol insanlarına. Çünkü bu yazı bir yoldan geçmeyen çok insan için, hak ettiğinin tam tersine oldukça yüzeysel kalır." derken Mehmet Cem UYSAL, tam anlayamamıştık, ağırdı sözler. Okuyunca... Çok kaliteli bir yapıt "Son Kadeh".
gecelerde gözlerim hiç masum ve çaresiz bakmadı hayata hiç hayal görmedim ben ve hıçkıra hıçkıra ağlayamadım seni düşünürken ve hiç bi zaman sen olamadın sen sandığım geceler de