..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > kemal düz




13 Ağustos 2012
İnsan ve Halleri  
kemal düz
hayatın içinde olup bitenlere müdahil olmada çoğu zaman insanın iradesi pek işe yaramıyor. bir güç bir çizgi insanı, biyerlere alıp götürüyor, yönlendiriyor. belirsizlik ve tutarsızlık içinde süren günümüz toplum düzeni artık insan varlığını tehdit ediyor...


:AHBI:
İNSAN VE HALLERİ Hayatın içinde olup bitenlere müdahil olmada çoğu zaman insanın iradesi pek işe yaramıyor. Bir güç bir çizgi insanı, biyerlere alıp götürüyor, yönlendiriyor. Belirsizlik ve tutarsızlık içinde süren günümüz toplum düzeni artık insan varlığını tehdit ediyor. Varolma çabası bazen yokolmayı çabuklaştırıyor. İnsan direngen ve devingen bir kişiliğe sahip sosyal bir varlıktır. Bulunduğu ortama da koşullara uyum sağlamak zorunda. Aksine davranış zaten bireyi yalnızlaştırıyor. Bir süre sonra da uyum sağlamak uğruna, o bütünün parçası da olunabiliyor. Yaşadığınız coğrafya ile uyumlaşmak sadece biyolojik olarak oraya ait olmanızı değil, kültürel ve sosyal olarak “aitlik” hissini yaratıyor.
Ancak dışardan yapılan müdahaleler maalesef pek çok insanları mülteci durumuna düşürüyor
Şimdi acılarını yüreğimizde hissettiğimiz komşu ülkenin insanlarının başına gelenler. Ne sınır boylarına koşan onbinler ne evlerinde kalan milyonlar rahat ve huzur içinde. Kimi vatan uğruna ölüyor, kimi yaralanıyor. Kimisi meçhul bir geleceğe doğru adım atıyor. Günlük yaşamlarını sürdürmede zorlanan hayat mücadelesi veren insanlar şimdilerde bir kaosun ortasında buldular kendilerini. Bunun adına savaş demek doğru değil, çünkü klasik savaş yöntemleri uygulanmıyor. Burada bir başka mücadele biçimi var. Bu yeni yöntemde işin içinde ünüformalı asker yok. Asker görünümlü kışkırtılmış insanlar var. Mevziler, hedefler çok geniş bir alana yayılmış. Oysa savaşta bunlar hep bellidir. Savaş iki veya fazla düşman ülke askerleri arasında olur. Bu yeni hal, günümüz geri bıraktırılmış kimi ülkelerinin yeni bir yaşam bir biçimi haline gelmekte. Dünya'ya genel bir barış hakim oluncaya kadar, bunlar hep devam edecek. Emperyalist ülkeler anladılar ki eski bilinen klasik savaş yöntemleri çözüm getirmiyor. Barış zaten egemenlerin işine hiç gelmiyor. İşlerine gelseydi barışı katletmezledi. Bu yaşanılan karmakarışık ortam, sadece Suriye ile sınırlı değil. Dünya'nın hemen her köşesinde böyle bir yeni dünya düzeni yaratıldı ve sürdürülüyor. Bu olup bitenler sadece o ülkelerle alakalı değil. Esas korku bütün insanlara, dünyaya verilmektedir. “İşte bu gördüğünüz insanlar gibi sizlerde birgün evinizi köyünüzü mahallenizi kasabanızı yurdunuzu terketmek zorunda kalır, kazandıklarınız eviniz eşyalarınız talan edilebilir, perişan hale düşer canınızı kurtarmanın derdine düşersiniz.” duygusu yaratılmaktadır.
İşte yeni yönetme biçimi, işte yeni dünya düzeni. İşte yaşam, işte korku, işte yeni demokrasi biçimi.
Sessiz ol, benim gibi ol. Sesini çıkarma yoksa, bu kazandıkların da avuçlarından uçuverir. Bölgesel, etnik, dinsel veya felsefi inançla yoluyla ektikleri ayrılık tohumlarını şimdi halkları birbirine kırdırarak hayata geçiriyorlar. Yerlerinden yurtlarından ayrılmak zorunda kalan insanlara ne yapılsa mutlu edilemeyecektir. Yaşadıkları yerlerden kopmuş insanlardan normal davranış beklemek mümkün değildir, çünkü onlar normaldışı bir yaşamın içindeler.
Ortadoğu, tarih boyunca hep batının hep göz koyduğu bir kritik coğrafya parçasıdır. Yine bunun tekrarını görmekteyiz. Kendi varoluşları için mazlum ve masum halklara acı çektiren liderler ve devletler karşısında beşeriyetin doğal vijanı ve sağduyusu mutlaka harekete geçecektir.
Kadim Suriye Uygarlığı tarih boyunca hep günümüzde benzeri yaşanılan saldırılara maruz kalmıştır. En olumsuz koşullarda bile toparlanmasını bilmiş, yeniden güçlenerek dirilmiştir.
Umuyoruz ki, yine o barış ortamına dönüler; insanlar ölmez, kardeşlik egemen olur. Arzu edilen barışa Suriye'ninde ülkemizinde, bölgemizinde büyük ihtiyacı var. Bu olumsuz koşullardan Türkiye halkı oldukça rahatsız. Görüştüğümüz insanlar buna bir anlam veremiyorlar. Bölgemizde yaşanan kargaşanın neden ve ne maksatla çıktığını, çıkarıldığını anlamakta zorlanıyorlar. Komşu ülkede hergün insanlar birbirlerine düşürülüp kargaşa çıkarlırken; sessiz kalmak, olup bitenlerikabullenmek anlamına geliyor. İşte bu günlerde Rıfat Ilgaz'ın “Aydın mısın “ şiirini okumanın tam sırası
İskenderun'dan ayrılalı dört ayı aşkın zaman geçti. Bu sürede yazı yazmadım, istedim ki; ilk duygularımın etkisinde kalmadan yazayım. Bunda yazmamamın nedenlerinden biri de, “yazamamaktır.” Yazmak fikri çok hoş ve sevecen bir kavramdır. “Yazmak” eylemi zordur. Bir çiçek bile bulunduğu yeri değiştirince yeni yerine çabucak uyum sağlayamaz.nİnsan sadece yerini fiziksel olarak değiştirmez, yaşam biçimini, ruhsal yaşamını dahası kişiliğini de da değiştirmek zorunda kalır. Çeşitli nedenlerle dünya ölçeğinde insanlar; iradi ve zorunlu olarak; fert, aile,grup veya topyekün olarak hep yer değişikliği yaparlar.Biz de koşulların zorlamasıyla İstanbul'a taşındık. İskenderun'dan pek çok arkadaşlarımız, dostlarımız, kitapseverler telefonla arıyorlar. İskenderun'dan ayrılışımıza üzüldüklerini bildiriyorlar. Kapattığımız kitabevinin karşı kaldırımında oturup telefon eden dostlarımız ister istemez, bizlerin de duygulu anlar yaşamamıza yol açıyorlar. Kimisi de o sokaktan hiç geçmek istemediğini söylüyor. Biz kendimizi hep İskenderun'da hissediyoruz. İskenderun bizim içimizde, biz hep İskenderun'dayız. Kimse yerinden yurdundan kopmasın, insanlar doğdukları, sevdikleri topraklardan, gözünü açtıkları gökyüzünden göçe zorlanmasınlar. Barış içinde yaşasınlar.. AYDIN MISIN?
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol

RIFAT ILGAZ



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Karga Tepesinde Kar Olaydım
Derin Uykularda: Aydın mısın?
İskenderun'un Biricik Kitapçısı
Ordunun Kutup Yıldızı: Perşembe Yaylası

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İskenderun'da Kitapçı Olmak
Yunus Peygamber Sütunu
Bir Yeşilçam Emekçisi: Cem Erman
Şeyh Sait İsyanı: İrticai ve Bölücü Bir Ayaklanma
Diriller Yoksa Driller mi?
İskenderun'da Sosyal Aktiviteler
Cem Erman Ayhan Işık'ı Anlatıyor
Küçük Prens Aramızda
Bayır Bucak Türkleri
Perşembe Yaylası'nda Günlük Yaşam ve Oba Kültürü

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nevruz Uğur [Şiir]
Aybastılı Şair İzzet Haznedar [Şiir]
Münzevi Bir Osmanlı [Şiir]
Çukurova'nın İki Yiğit Sesi: [Şiir]
[Şiir]
Şiirin Hatayı [Şiir]
Düşüyorum Tut Elimden - Selma Sayar [Öykü]
Bir Öykücümüzden Bir Öykümüz Var [Öykü]
Aybastılı Bir Feylesof: Refik Güley [Roman]
Anılarda İskenderun: Cem Erman ve Hikayet-i Zeki Müren [Deneme]


kemal düz kimdir?

edebiyat sanat, tarih, kültür ve folklora karşı ilgim var. yerel bir gazetede kültür sanat yazıları yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
engin geçtan, edip cansever, tevfik fikret v.b.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.