Bilge kişi her şeye şaşan kişidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
KARGA TEPESİNDE KAR OLAYDIM Martılar becerikli ve zeki kuşlardır. Yiyeceklerini çoğunlukla yengeçler ve küçük balıklar oluşturur. Aralarında iyi bir iletişim kurar ve toplu yaşarlar. Diğer yırtıcı kuşlara karşı kendilerini iyi savunurlar. İnsanlardan kaçmazlar. Deniz kenarında; limanlarda ve kumsallarda yaşarlar. Hemen dikkati çekerler. Toplumcudurlar. Özgürlüklerine düşkündürler. Birlikte yaşar, avlanır, yiyecek arar, paylaşır, yuva yapar, dinlenir ve kavga ederler. Deniz kenarlarında yaşamayan martılar da vardır. Ankara’da, Balık Haline yolu düşenler gökyüzünde martı sürüleriyle karşılaşırlar. Ankara’da deniz yoktur. Peki, bu martılar ne ararlar burada, nereden gelmişlerdir. Niye burada yaşarlar. Ordu’da, Fatsa’da, Samsun’da Karadeniz’de denizin ve çevrenin kirlenmesinden yiyecek bulamayan martılardır bunlar. Karnı acıkan martılar, Samsun’dan Ankara’ya balık taşıyan kamyonları izlerler. Amaçları sadece karınlarını doyurmaktır. Kamyonların kasası açıktır. Balıklar üstten görünür. Martılar Samsun’dan Ankara’ya kadar kamyondaki balıklara birkaç dalış yapar ve karınlarını doyurmaya çalışırlar. Kamyonlar yolculuklarını tamamlayıp Ankara’ya gelip de Hal’de yerlerini alınca bizim martılar apışıp kalırlar. Buzhanenin kapısı gökyüzündeki martıların yüzüne kapanmış olur. Yol boyunca, martıların karnı doymuştur. Ancak ellerinde; ne Samsun, ne deniz, ne kumsal, ne yosun kokusu, ne akrabaları, arkadaşları, dostları ne de yaşadıkları, kalmıştır. En önemlisi özgürlükleri kalmamıştır. Çünkü özgürlüklerini verdiler, karınlarını doyurmuşlardır. Eski çağın ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon (M.Ö: 63 – M.S: 23) Coğrafya(Greographika) adlı kitabında; Aybastı’nın da içinde bulunduğu bölgeyi anlatırken, 20 asır önce; “Burada bir kere dahi kıtlık olmamıştır.” dedikten sonra devam eder: ” … o kadar çok kendi kendine yetişen yabani meyveler, yani üzüm, armut, elma ve fındık vardır ki, senenin herhangi bir gününde ormana giden bir kimse bol miktarda meyve bulabilir, meyveler bazen ağaçlardan sarkarlar ve bazen de düşmüş yaprakların altında veya üstünde bulunurlar ve bu surette pek çoğu korunmuş olur; ayrıca, iyi gıda bulabildiklerinden her çeşit vahşi hayvan avı da boldur.” (sf:27) Bundan tam 170 yıl önce İtalyan Phılıp Fallmerayer, bölgeye yaptığı seyahatten memleketine dönerken, denizin yağladığı topraklardan, Canik dağlarının zirvesine doğru bakar ve duygularını şöyle yazar defterine: “Hoşça kalın yumuşak dalgalı tepeler; hoşça kalın meşe ormanları, bana barışınızı verin, bana sessizliğinizi batı’ya konuk armağanı olarak götürmem için verin!” Düşünelim; ne oldu böyle verimli, iyiliksever altın renkli toprağa, romantik gür gürgen ormanlarına. Endamlı ve dayanıklı insanlara, nerelere gittiler. O yiğit insanlar hangi yaylanın, kimlerin obasının atlarına binip terk ettiler yurtlarını. Sürü sürü sürüler; davarlar, sığırlar, mandalar, köpekler, patatesler, mısırlar, arpa, çavdar ve yeryüzünün bütün güzel yaşayan canlı hayvanları, bitkileri… Ya kuşlara ne oldu kuşlara, kargalar, serçeler nereye yittiler… Nerelerdeler şimdilerde. Karadeniz martlarının bir bölüğü Ankara’ya göç etmiş. Aybastılı yerli kargalar nerelere gitmiş olabilirler. Kargalar kuşların en akıllısıdır. Şakacıdırlar, oyunu ve eğlenceyi severler. Tohum, böcek ve avladıkları kuşların etiyle beslenirler. Kuşların en zekisi, en uzun ömürlüsüdür. Sürü halinde yaşar, çok da sadıktırlar, sosyal yaşamları insanlara benzer. Aybastılı kargayı sever. Onunla ilgili günlük konuşma dilinde yüzlerce deyim atasözü vardır . Perşembe yaylasının en güzel en yüksek tepesine boşuna Karga Tepesi dememiş atalarımız. Kargayı sevdiklerinin en büyük kanıtıdır bu. Ancak ben her yaz geldiğim bu cennetten bir parça yaylanın bu güzel tepesinde yıllar var ki karga marga göremiyorum hiç. Kargalar terk etti. Karga Tepesini ve çevresindeki harika doğal yapıyı koruyalım. Bu en önemli görevimizdir. İklim değişti kar da yağmıyor eskisi gibi. Oy benim yurdum, güzel yurdum, sende eski bayramları arayan insanlar gibi eski günlerine hasret misin? Martılara geri dönersek, birgün Aybastı’ya hamsi yüklü bir kamyonun üstünde uçan bir beyaz martı görürseniz, ona sahip çıkın, bilin ki o sizin konukseverliğinize, yardımınıza ihtiyacı vardır. Onu ırmak boyuna veya yayladaki Karga Tepesinin eteğindeki göle götürün, oraları sevecektir, belki de kendisine yurt edinecektir. Böylece beyaz deniz martıları giden kara kargaların boşluğunu az da olsa dolduracaktır. Hem de insanlar kargaları örnek alacak ve terk ettikleri topraklara geri döneceklerdir. Varolsun denizin martıları, dağların da kargaları, Karga Tepesi, çevrik yanı… Ferda Kitabevi/İskenderun, 14 Aralık 2010 Kemal Düz Email: kemaldz@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |