"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
İnsanın en güzel ütopyalarından dürüstlük, öleli çok oldu. İkiyüzlülük ise o günden bu zamana kadar insanlığı tamamen esir alıp, birbirine yabancılaştırmaya devam ediyor. Dürüstlülük sadece bazı felsefecilerin düşünceleriyle birlikte, istisna hümanist insanların davranış ve yaşamları sayesinde ütopyamızda yaşamıştı. İkiyüzlülüğün yüksek dererce de etkinlik sağlamasının asıl sebebi, insan topluluklarının hep doğru ve bilimsel eğitimden kaçması oldu. Bunu da tetikleyen en büyü güç, insanın gelişkin biyolojik güdüleriyle obur varlık şeklinde düşünüyor olmasıdır. İnsanileşme ise her zaman gereksiz bir çaba ve duygu olarak görülmeye devam etti. Evrende sürekli büyük farklılıkları yaratan insan ve doğa üzerinde ne kadar çalışılırsa çalışılsın, gizemlerle dolu özelliklerinin sonucuna varmak mümkün değil. Bir özellik sonuçlansa yerine başka birinin çıkması, bilimselliliği sürekli kılan en büyük doğa gücüdür. İnsanda aklını kullamaya başladığı tarihten bu güne kadar, kendisiyle ilgili iyi ve kötü (Ahlak ve Ahlaksızlık-Dürüstlük ve İkiyüzlülük) yönünü keşfetmiş görünse de ikiyüzlülüğe daha çok sahiplendiği görülüyor. Bunu tarihler boyunca türlü yalanlara dayanılarak yapılan savaş ve çatışlardan anlıyoruz. İnsan yaşamı ve kaderini belirleyen savaşların her şeyin önüne geçmesi, insanlığı sorgulatmaya devam ediyor. Gerek tarihsel olarak gerekse felsefi açıdan bakıldığında, insan daha çok fiziksel biyolojik egosunu geliştirip erdemli yönünü hep zayıf bırakmıştır. Kısaca bu belirlemeden yola çıkarak “Dürüstlük ve İkiyüzlülüğü” biraz daha öznel yapısıyla açıklamaya çalışırsak şu gerçeklerle karşılaşmaktayız. Sıradan her insan dürüstlükten ve dürüst olduğundan bahseder ancak, dürüstlüğün hangi kriterlere göre yerine getirileceği çokta umurunda değildir. Aynı şekilde her koşulda ikiyüzlülüğe karşı olduğunu söylese de bunu sürekli yaşatması, insanın bilinç ve düşüncede sınıfta kaldığını gösteriyor. İnsanın yalnızca biyolojik olarak gelişmesi demek, dinazor misali her şeye sahip olmak ve hepsi benim olsun şeklinde davranması yarı eğitilmiş hayvanlar demektir. Ki hayvanlara belki de haksızlık ediyoruz, birçok hayvan doyduktan sonra fazlasına tenazur dahi etmemekte. Hümanist bilinç ve dürüstlük düşüncesini üst aşamalara taşıyamayan insanda, ters giden büyük bir anormalliğin varlığı söz konusudur. Bu konuya basit bir örnek vererek açıklamaya çalışırsak. Dünyada en değerli madenin altın olduğu kabulüyle, altının her alanda işe yaraması için içerisine bakır ve gümüşle alaşım yapılarak daha kullanışlı ve de gösterişli konuma getirildiğini herkes bilir. İşte insanda altın gibi üstün nitelikler taşıdığı halde, doğru ve gerçeklerle harmanlanmadığı için, ikiyüzlülük tüm bedenini sarmış durumda. İnsanın, insanlık yolunda erdemli yaşayabilmesi, bilimsel ve tarafsız düşünerek sağlam bir kültürle yoğrulması gerekir. Bu yapılmadığı sürece insanın sahtekâr, yalancı ve ikiyüzlü olduğundan şüphe yer yok. Çünkü insan biyolojik doğası gereği, doğru ve gerçek eğitime tabi tutulmadığı sürece her zaman egoist içgüdüleri etkin ve belirleyici olmakta. Bu da ikiyüzlülüğü tetikleyen en büyük etkendir. İnsan eğitilirken her nokta ve konuya özenle dikkat edilmesi gerekiyor. Bazı nokta ve konular dikkate alınmayıp önemsenmediği zaman, insan kolayca içgüdüsüne göre hareket edip, hızlı bir şekilde ikiyüzlüleşen tek canlı türdür. Bu yapıya en açık örnekse, istisna hayvanların dışında diğer tüm canlıların güdüleri ilk doğduğu seviyede kalır. İnsanda ise böyle değildir, egoist içgüdüsü sürekli kendiliğinden gelişirken, bilinç ve düşünce yapısı doğru bilgilerle doldurulmadığı sürece, ego insanı tamamen esir alıp yarı insansı şekle sokmaktadır. Bu yüzden insandaki ikiyüzlü karakterin her zaman etkin ve üstünlük sağlayacağının bilincinde olup düzenli, doğru ve geçek bilimsel eğitimden asla ödün verilmemeli. İşte o zaman dürüstlüğe doğru yol alınabilir. Dürüstlük; gerçek insan olmayı gerektiren bilimsellik ve büyük bir erdemlilik ister. Bunun kriterleriyse hem bireysel hem de toplumsal açıdan çaba, sabır, emek, kararlılık, akıl, zeka ve iyi bir eğitime sahip olmakla mümkün. Erdemliliğin birinci şartı, doğru ve gerçek bilgilerle kendisini doldurup kültürlü entelektüel özelliğe sahip olmaktır. İkinci kriterse, insanın çok basit ve az şeylerle en güzel şekilde yaşayıp mutlu olabileceğini bilip bunu kavrayabilmesine bağlıdır. Bireysel açıdan ikiyüzlülüğü bu kısa formülle önlemek mümkün görünse de, çoğu toplum ve devletlerin çıkardığı engeller ne hazindi ki, dürüstlüğün hep hayalde yaşanmasına sebep olmakta. Türkiye gibi paternalist ukala ülkeler, burnundan kıl aldırmayan mantıkla dürüstlüğü çoktan öldüren bir sicile sahiptir. Devletler; insanların ortak aklı olduğuna göre toplumların zeka, duygu ve düşünce yapıları devletin nasıl şekilleneceğini belirleyen temel etkendir. Bireylerin ukalalıkları doğrudan devlet yönetimlerine yansıdığı sürece, dürüstlük hep ütopya kalırken, ikiyüzlülük başını alıp gidiyor. Doğru ve demokratik yönetime geçen devlet ve toplumlarda en azından dürüstlüğün kırıntısına rastlanırken, demokrasiden alerji olan ya da demokrasiyi kendi hayvani duygularına göre düşünen toplum ve devletler, dürüstlüğü bilinçli olarak öldürülüp ikiyüzlülük her şeye hakim kılınmakta. Bunu kanıtlayan örneklerse, iktidar olanaklarını eline geçiren çoğu güçler, birilerini dışlayıp bencillik ve ikiyüzlülüğü meşrulaştırırken, bireylerin dürüst olacağını beklemek insan onuruyla oynamaktır. Çünkü bireylerin maddi manevi gücü devlerler karşısında sınırlıdır. En büyük belirleyici güç devlet olduğuna göre, devlet yönetimi erdemli olmadan bireylerin dürüst olması asla beklenemez. Üst İnsan düşüncesinden uzak devletler dürüstlüğün zor, maşakatli, bilimsel metotlar gerektirdiğini bildikleri için, kültür ve yetenek gerektirmeyen içgüdüsel egoyla yaşamak işlerine daha kolay gelmektedir. Ve böylece bir taşla iki kuş vurma örneğinde olduğu gibi, devlet önce insanların düşünüp tartışmasını önlerken diğer taraftan ikiyüzlülüğe resmiyet kazandırması, düşüncesinin en sağlam kanıt niteliğini taşımakta. Ünlü Filozof Friedrich Nietzsche boşuna dememişti “Tanrı öldü”. Günümüzdeyse hem insanlık öldü hem de dürüstlük. Herkesin gözü aydın. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |