..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > seyfullah ÇALIŞKAN




14 Ekim 2003
Kardan Konserve Olmaz  
seyfullah ÇALIŞKAN
“Beni de bir yazında anlatsana. Sendeki kendimi çok merak ediyorum. Beni nasıl anlatırsın? Düşün bakalım biraz, sen mutlaka yazacak bir şeyler bulursun.”


:BBIC:
 

 

“Beni de bir yazında anlatsana. Sendeki kendimi çok merak ediyorum. Beni nasıl anlatırsın? Düşün bakalım biraz, sen mutlaka yazacak bir şeyler bulursun.” Farkında olmadığını biliyorum. Lisedeki  fizik öğretmenimden sonra en zor ödevi sen verdin. Bana biraz zaman tanımalısın. Aklımdaki dosyalarını karıştırmalıyım. Paylaştıklarımızdan yola düşüp, bendeki izlerini sürmeliyim.
Bütün Yaseminler, bende yaz akşamları ve İzmir kokar. Narin dallarında eski bir aşkın ipeksi beyazı dokunur anılarıma. Uzatıp ellerimi tutamam. Uzaktan bakarım, sokulamam. Bütün Yaseminler körfeze Karşıyaka’dan düşen yalıların beyaz gölgesi gibidir. Simit kokar vapur iskelesi, uyku mahmuru sokaklarda, sabah güvercinleri. Gençliğimin en deli, en taze sabahlarını anlatır.
Gözlerinden, yüzünden, veya saçlarından söz etmek istemiyorum. Aynaları kızdıracak   bir gülüşün bile yok bende. Öfkelerine yabancıyım, kızgınlıklarına ve inadına... Yinede ortak birşeyler var aramızda. Yol yol yanmış çeltik anızlarına  yüksek bir tepeden bakarken birlikte susmak gibi. Akşam güneşinin gümüşe boyadığı derede büyülenmiş bir durgunluğun kollarında yatmak gibi...
Bütün yazdıklarını okuyup senin için rüyaya yattım. Daha kabuk bağlamamış yaraların vardı. "Kimdi o, şimdi nerede" diye sorsam. Kanayacaklardı ve sen ağlamaya başlayacaktın. Demedim... "Sen çay severdin değil mi?" dedin. Telaşla kalktın, geç kalmışçasına... Mutfağa giderken  yüzünde çok bildik, çok alışılmış  gülümsemeni de götürdün. Gazete eşantiyonu iki fincanla geri geldin. Konuşacak, konuşmaya başlayacak bir laf arıyorduk. Bulamadık, sustuk...  
"Yanılıyorsun, bu ilk karşılaşmamız değil." Daha ikindi vakti ayazın indiği bir dağ köyündeydik. Evin taş duvarına yaslanmış isli ocakta  meşe kütükleri yanıyordu. Duvara asılı gaz lambası ışığında yoksulluğu konuşuyorduk. Başında ağaç baskı kenarları iğne oyalı beyaz bir yazman vardı. Görünmez, usul adımlarla ocağa gelip, çömlekteki fasulyeyi karıştırıyordun. O zamanlar eve gelen yabancılara bakmak günahtı. Bakmadın... Yeni yeni uzak, ıssız köylere salgın bir hastalık gibi göç sevdası düşmüştü. Bütün gelinlik kızlar kendilerine şehirli bir kısmet çıkmasını düşlüyordu. Bütün delikanlılar asker dönüşü fabrika işçisi olmayı kuruyorlardı. Uykunun dipsiz derinliklerinde zengin oluyorlar, araba alıyorlar, bahçesi çiçeklerle bezenmiş bir apartmanın üçüncü katında oturuyorlardı... Sabaha kadar, geceler boyu, uzun zemherilerde...
“Seni herkesten çok tanıyorum. Bana öyle şaşırmış gibi bakma.” Ben görmemiş olmanın, gizemin merakında çoğaltıyorum seni. Çaresiz, merakımın her gün mayaladığı bir dağ oluyorsun. Eteklerinde denizleri kucaklıyorsun, dalgaları okşuyorsun her sabah. Gördüğüm her insandan bir tutam alıyorum. Her sabah yeniden sevdasına canlar telef edilecek tanrıçayı yaratıyorum. Bakışların Munzur’da  kırk göz ışık, kırk göz pınar olup, ovalara koşuyor nefes nefese.
“Bu kadar çabuk kızılır mı?  Övgüler yazmayı bıraktım işte.” Her şeyi yazmadığıma aldırma. Bir haftadır tırnağında gezen Hint Mürekkebi’ni de seviyorum. Sandık başkanı sana torpil geçmiş. Neredeyse bütün parmağını boyamış. Bir tahminde bulunayım mı? Sen yine derse geç kalmışsın. Ne zaman telaşlansan burnunu üstünde birkaç damla ter birikir. Süveterinin yakası bozulur, çantan omuzundan sırtına kayar.  Yalnız ve telaşlı olduğunda yürürken başını çok sallıyorsun. Buna biraz dikkat etmelisin. Seni çok hantal gösteriyor. On yıla varmaz sen kel kalırsın. Dikkatini derse verdiğinde yada okurken saçınla çok oynuyorsun. Benden söylemesi...
Ben usta bir yalancıyım. Kardan konserve olmaz, yağmurdan sigara kağıdı... Taş yerinde ağırdır, sevda acemi bir yürekte. Boşuna üzülme, kuşlar bu bahar yine dönecekler, yaz meyve yüklü dallarıyla güneşe gerinecek. Her fırtına sonrası denizler ipek ışıltılarına yeniden sarınacaklar. Tek gerçeği ömrümüzün; ıssız gecede uzun uzun eceli çağıran baykuş ile annemizin kucağından bir ninninin sıcaklığına yeniden sarılmaktır.
Seyfullah Kasım 2002
Deniz Fenerinin Güncesinden

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ............
Gönderen: Kâmuran Esen / ,
21 Ekim 2014
Harikaydı. Yakaladığıma sevindim. Bu sayfaya nasıl geldim, bilmiyorum.İyi ki gelmişim. Sevgiyle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevsim Türlüsü 2
Mevsim Türlüsü
Yitirilmiş Akıl Hükümsüzdür
Kel Başa Arap Saçı
Ben Daha Çok Napolyon'um
Aç Tokun Halinden Anlamaz
Grip, Televizyon ve Terlik
Ne Güzel Hiç Bir Şeyimiz Yoktu
Midyat
Poyraz,yağmur ve Sonbahar

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Başka Türlü Bir Şey
Canan
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır
Zaman Sen Yalansın
Nisan"ın Şuçu
Bahar, Badem, Çocuk
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar
Bir Fırtına Tuttu Bizi
Delikanlıyı Bozan Yazılar
Romantizm Delikanlıyı Bozar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Tabanca [Öykü]
Saman Altından Aşk Yürürse [Öykü]
Rakı Şişesine Ejderha Olduk [Öykü]
Gökçeada 3 [Öykü]
Ben İşin Kitabını Yazmıştım [Öykü]
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe [Öykü]
Nataşa, Mavra ve Rakı [Öykü]
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki [Öykü]
Güvercinli Yazı - 1 [Öykü]
Emekleye Emekleye Emekli [Öykü]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.