• İzEdebiyat > Deneme > İstanbul |
1
|
|
|
|
Şimdi saat sabahın dördü. Hava sert. Rüzgar esiyor. Ha yağdı yağacak bir hava var gökyüzünde. Balkonum soğuk, bu soğukluk sanki onu hüzünlendirmiş, hani bir şeylerden korkup çekiniyormuş gibi bir ruh haline bürümüş… |
|
2
|
|
|
|
bu yazımda da siz değerli okurlarıma kalp kirliliğinin hayatımızda büyük kayıplara sebep olduğunu ve elimizden varımızı yoğumuzu alan bu kirlilikten bir an önce arınmamız gerektiğini anlatmak istedim ve sizler için elimin yettiğince dilimin döndüğünce bir şeyler karaladım umarım sizlere faydalı olabilirim |
|
3
|
|
|
|
Taksim Meydanı’nda sıra konakların, Bağdat Köşkü’nün çinilerinin, Baruthane Deresi’nin, Kozyatağı’ndaki arabacılar kahvesinin, suyu akan çeşmelerin İstanbuludur bu dizelere ruhunu estiren… Kendi dünyasından bir anı sonraki nesiller için sonsuzlaştırmıştır dizelerinde şair. İstanbul, dinmeyen bir esinti ve bir devam ediştir…
|
|
4
|
|
|
|
Bir gidiş gittin ki, her taraf sis içinde, göz gözü görmüyordu. Dünya dönmüyordu. Acım dinmiyordu. /
/
ERDEN ERKİN |
|
5
|
|
|
|
Oysa kadının elinin değdiği yer güzelleşirdi. Kadın, erkek hiç farketmiyor teröre her kim bulaşmışsa insan asla değil. İnsan dediğin merhametlidir. Bunlar ise cani. |
|
6
|
|
|
|
Davullar, zurnalar, halaylar, oyunlar, Grup Yorum, Kardeş Türküler...Babaların omuzunda çocuklar..Bebek arabası süren anneler..Derdini anlatmak isteyen, kesinlikle 1.000.000 çok üstünde insan. Konuşmalar başladı, miting bitecek, Gümüşsuyu, Saraçhane, Mecidiyeköy kolları hâlâ uzayıp gidiyor. Gezi alanı da hıncahınç. |
|
7
|
|
|
|
Fatih’in merkezinde bir sokaktayım. Saati söylemeli miyim? Evet söylemeliyim. Saat gece: 03:15 günlerden 7 Ağustos Cuma. Buraya Yedi Emirler Sokağı diyorlar. Bu sokak, Anadolu’nun merkezine açılan bir kapı! Öyle Akmerkez ya da onun militanı Mayadrom gibi Avrupa’nın merkezine açılan kapılardan değil… |
|
8
|
|
9
|
|
|
|
kaç milyon hayatı taşıyorsun içinde istanbul... kaç hayatı birleştiriyorsun... ve kendini büyütüyorsun hep... istanbul büyüyor.. çocukluğundan cıkıyor... acılarıyla... mutluluklarıyla... ama tüm ihtişamıyla büyüyor.. ve uzaktan kör topal... izlemek koyuyor seni istanbul... |
|
10
|
|
|
|
Biraz öteden acayip bir gümbürtü başladı, davullar trampetler, haykırışlar. Bu zavallı üç kızın çaldığı gürültüde kaynıyor. Gürültüye gittim. İstanbul Percussion bilmem ne grubuymuş. Of, ne iştahla çalıyorlar görmeliydiniz. |
|
11
|
|
|
|
Gençler edepsizce özgürleşmiş mi, yoksa, “Onu yapma, şunu içme, el ele tutuşma, elini sevgilinin omzuna atıp parkta oturma” diyenlere inat, yeni başkaldırı yöntemleri mi geliştirmiş, anlamadım. Metronun yürüyen merdiveninde, ayakta duran sevgilisinin beline bacaklarını, boynuna kollarını dolayıp yapışarak inen genç kızı görünce, benim yorumum yolunu şaşırdı, afalladım kaldım. |
|
12
|
|
|
|
Nasıl ki bütün çiçekler biraz gül ise, bütün şehirler de biraz İstanbuldur aslında. İstanbul deyince akan sular durur, şair yanım tutar yine. |
|
13
|
|
|
|
İstanbul gülüşünde, İstanbul gözlerinde, İstanbul bizi biz eden ne varsa tam içinde!
|
|
14
|
|
|
|
Bebeğini ev gezmesine gidip ondan kurtulmak için onu orada unutan anne mi?
Hunharca katledilen kadınların aslında hunharca kaydedilmediği gerçeği mi?
Yoksa yıllardır değiştirmediğiniz kafamızın içindeki kalıplar mı?
Siyasete bakışımız; diğerleri daha iyi mi sanki!!!
Krize bakış açımız; Kriz mıriz yok AVM’ler insan kaynıyor.
Adalet düşüncemiz; Mutlaka bir şey yapmıştır? Boşuna mı içeride!! |
|
15
|
|
|
|
Sokaklarında dilendirdiğin, çıplak ayaklı, okul formalı ilkokul çocuklarına benzedin şimdi... Yada makyajı akmış, yorgun bir sokak fahişesine... Neden böyle oldun İstanbul? |
|
16
|
|
|
|
Sen ucu bucağı var bir şehirsin, bense sonsuzluğu taşıyorum içimde... |
|
17
|
|
|
|
Mahmut Bey, elimi bırakmadığı gibi bir de yemek davetini İstanbul’un en güzide otellerinden birine "davet etme" cüretkarlığını da göstermişti. Asansörün yedinci kata gelmesi ile elim bir yabancının elinden kurtulmuş oldu. İşte o an var ya Leo, ben sana, o kadar içerlemiştim ki, anlatamam. |
|
18
|
|
|
|
Uluslararası emperyalizmin İstanbul üzerinde yoğunlaşan rant hırsının, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına olan yansımalarına değinmek istedim. |
|
19
|
|
|
|
Böylece tarihteki ismi “Hrisopolis” yani “Altın Şehir” olan Üsküdar’a “Altın Şehir” dedikleri için ne kadar haklı olduklarını anlamıştım.
|
|
20
|
|
|
|
İstanbul’da bir insan olarak solumak ne zor imiş. Elbette bir bedeli var bu memlekette yaşamanın üstelik bedelini nefeslerimizle ödüyoruz. Çünkü, yaşamlarımız, beklenmedik çizgiler arasında zikzaklar çizen bir oyun bu şehirde. Bir anda yükselişler, inişler, bir anda seslenişler ve susuşlar, bir anda yaşananların iyiliği kötülüğü ve yine beklenmedik yahut düşünülmedik garip, ani, ölümler… Yani, hayat bir var, bir yok İstanbul’da… |
|