Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Kendi kendime soruyorum (size değil ey AKP'liler); biz ülke olarak hangi konuda iyiyiz? Ben cevap veremiyorum. Acaba Size sorsam, sağlıklı bir cevap alabilir miyim? Bu soruların cevaplarını kendimce vereyim, sonra size soracağım söz. Eğitim alanında ne durumdayız? Arkadaş bu konu hakkında 2010 yılından beri sürekli yapılan hataları ve çözüm yollarını yazmaktayım, ancak bu sürç içinde dünya değişti, coğrafyalar değişti, bakanlar değişti, ama bizim eğitim bakanlığımızın ne zihniyeti, ne kuralları değişti, gelen "Odunumun parası" diyerek gelip, “Kömürümün külü” diyerek gidiyor. Ne ilkokul kaldı, ne ortaokul kaldı, ne lise kaldı, ne üniversite... Şeker pancarını bitir gibi bitirdiniz ülkede eğitimi. Şimdi eğitim milli mi, killi mi, pilli mi, zilli mi belli değil? Hayatında on tane kitap okumamış, bir tane telif eser yazmamış, sağdan soldan arakladığı yazıları birer cümle ile birbirine bağlamış, yarım yamalak tezlerle profesör yaptığınız adamların yetiştirdikleri kişilerin elinde oyuncağa dönen nesiller yetiştirdiniz. Adına da Asım’ın nesli dediniz. Size inanıp peşinizden sürüklenen topluluktan bir Allah'ın kulu çıkıp, “Kim bu Asım?” diye sormadı, soramadı. Çünkü cevabı zaten yoktu. Bu da yetmezmiş gibi, şimdi de bir fakülteye dekan ya da bir üniversiteye rektör adayı olabilmek için profesör olmak gerekmez yasasını çıkardınız. Dün nasıl FETÖ dediğiniz piçin adamlarını aynı kararlılıkla kurumlara yerleştirip, bu ülkenin başına bela edip, şimdi (sözde) çalışarak toplayamıyorsanız, aynı yolla yerleştirdiğiniz bu adamlar da yarın, aynı ihaneti gerçekleştirecekler ve yine bir şey yapamayacaksınız. Akademisyenliği ve öğretmenliği bitirdiniz ortalık bağışıklık kazanmış haşere kaynıyor. Durmadan övgüyle söz ettiğiniz sağlık konusuna bir bakalım: Osman Durmuş denilen yaratığın devrettiği bakanlıktan hastalık kokusu geliyordu. Sayenizde hastalar değil, doktorlar hasta oldu. “Aile hekimliği” adı altında gerçekleştirdiğiniz ve aile hekimlerine ödediğiniz paralarla akademik düzeyde doktor kalmadı ve hepsi aile hekimi olarak atandı. Tıp fakülteleri çapulculara kaldı. Baktınız, bu tutmadı, döner sermaye ödeneğinin kullanımını azaltıp, bu defa da performansı çıkardınız. Ne kadar hasta, o kadar para... Doktorlar ne yapacaklarını bilemediler. Hastanın şikâyetini bile dinlemeden reçete yazmaya başladılar. Artık ne halk doktora, ne doktor hastaya güven duyacak duruma geldi. Sonra hastalar kendiliğinden özel hastanelere yönlendiler. Niye? Çünkü özel hastanelerin kurucuları ve işletmecileri tarafınızdı. Hani diyordunuz ya "Tarafsız olan bertaraf olur". Evet, kendinizden olmayanları bertaraf etmeye sağlıkta bu şekilde başladınız. Günden güne devlet hastanelerindeki doktorlar bir bok bilmiyor, özel hastanelere gidelim, furyası başladı. Hani bu bir rant ya, gelsin şehir hastaneleri... Hem de yıllık hasta garantili... Hasta sayısı düşerse, hastane sahibine ya da işletmecisine zararını karşılama garantisi... Gerekçe ne? Taraf olmak... Ordunun durumu malum… Kıvrıkoğlu denen kişinin sizi mağdur göstermesi beni bile etkilemiş ve ne yazık ki, sizin savunuculuğunuzu yapmıştım. Oysa hemen arkasından "Sarıkız, Ayışı, Balyoz ve Ergenekon adları altında ordu içinde darbe hazırlıkları var” denilirken, ne kadar güvenilir, vatansever subay varsa, hepsini toplattınız. Yaşadıkları bu travma sebebiyle gururuna yediremeyip, kimi hastalandı, kimi intihar etti, kimi de çok sevdiği askerlik mesleğinden soğuyup, bırakmak zorunda kaldı. Sonrası malum. Onların yerine atadığınız her subayın, 15 Temmuz sürecinde, sizlere karşı, darbe girişiminde bulunan hain olduğunu söylediniz. Sonra da bunları ayıklamaya başladınız. Yani orduya karşı da bir güven sorunu yaratmayı başardınız. Hatta kozmik oda fatihini de yirmi bin lira maaşla saraya danışman yaptırarak. Tarım alanına gelelim: Unakıtan denen kişinin kurduğu pastörize yumurtaları sattırabilmek için “Kuş Gribi” diye bir hastalığı bahane ederek, köy tavuğu bırakmadınız köylünün elinde. Şeker pancarının ekimine getirilen yasak, şeker fabrikalarının satışı ve kapatılması, ardından İsrail’den alınan tek ekimlik tohumları köylüye dağıtıp, kendi organik tohumunu yok ettirdiniz. Domates, mısır, şeker pancarı, patates, soğan gibi tarım ürünlerinin ekim alanlarını kısıtladınız ve engellediniz. Köylüyü, topraklarını ucuz, pahalı demeden sattırıp, şehirlere taşınmaya mecbur bıraktınız. Rant için yaktırılmasına göz yumulan ormanlar da cabası... İmar bakanlığının çalışmalarına bakalım: “Kentsel Dönüşüm” adı altında kurulan TOKİ işletmesi (tabiri caizse), verdiği ihalelerle, ayağında ayakkabısı olmayanları bile müteahhit yaptı. Hâlbuki bu adamlar, sair zamanlarda inşaat amelesi bile olamayacak kimselerdi. “Ucuz etin tiridi olmaz” derler. Her siteye bedava bir cami ve külliye istenmesi yüzünden site kuranlar da, malzemeden azaltarak, halkın kendi yaptığı binalardan daha dayanıksız binalar yaptılar. Sadece dışı boyalı, gösterişli binalar... Bununla yetinmeyen bu sektör, ormanlık arazileri de kıyımdan geçirerek, yerlerine yeni imar alanları yarattı. Doğa bir şey ifade etmiyor, getirisi olan şeyler üzerinde yoğunlaşılıyordu. Ulaştırma bakanlığının çalışmalarına göz atalım: Yapılan dört şerit yollar ülkede kırılmadık orman bırakmadı. Evet, uzaya bile dört şerit yol yapabilirsiniz, ama doğadaki bütün canlıların akciğeri sayılan ormanları yok derseniz, yaptığınız yolları kullanacak hiç bir canlı bulamazsınız. Yazık ki, sizde böyle bir dert yok. Siz günübirlik yaşıyor ve bunu düşünüyorsunuz. Gelecek sizi çok da ilgilendirmiyor, değil mi? Kurdurulan köprü ve hava alanları da bu katliamın birer parçalarıydı, hâlâ da öyle. Enerji bakanlığı çalışmaları: Ya nükleer santraller kurup, milleti zehirlediniz, ya hidroelektrik santralleri kurup, doğanın ekolojik dengesini bozdunuz. Bu da yetmezmiş gibi yabancı ülke şirketlerine “Maden arama” adı altında ülkede orman ve ağaç bıraktırmadınız. Dağı taşı yok ettirdiniz. Hâlâ da devam ettiriyorsunuz. Üç liraya alınan enerjinin halka yüz liraya vermeniz de, ayrı bir vicdani sorumluluk… Maliye bakanlığına bakalım: Ülke ekonomisi 2500 lira asgari ücreti kaldıramazken, işçi ve memurlar yılda %6’dan fazla zam alırlarsa, ekonomi çökerken, ihtiyat parasının yarısı kullanılmak üzere hazineye aktarılırken, cumhurbaşkanının maaşına yaklaşık %30, milletvekillerinin maaşlarına buna yakın zam verildi. Üstüne üstlük her bayram da birer maaş ikramiye verilmesi maliye bakanlığının bir başarısı sanırım. Zaten Eski enerji bakanı damat gösterdiği olağanüstü başarıdan(!) dolayım aliye bakanlığına terfi ettirildi ya… Acaba maliye varlığını sürdürebilmek için ülkede satılmadık bir şey bıraktı mı marketlerdeki poşetler de dâhil. Çok fazla öteye gitmeye gerek yok. Bir seçim kazanabilmek için “Apo” denilen 30 bin kişinin katili ile işbirliğine girilip, Osman Öcalan denen örgüt lideri birinin devlet televizyonunda konuşma yapması da politik bir başarı. Ayrıca Abdullah Öcalan’ın mektubunun ulusal kanallarda okutulması da... Sanırım artık AKP ve yandaşları vatansever, diğerleri vatan haini… Bu ülkeye yaşattığınız bu felaketin ve çöküntünün hesabını sormaya bizim gücümüz yetmez. Sizi Allah'a havale edeceğim, ama Allah'ın da bu kirliliğe karışacağını pek sanmıyorum doğrusu. Çünkü Allah İsra Suresi 13. Ayette “Herkesin kaderini kendi çabasına bağladık” diyor. Şimdi sormak istiyorum: “Ey fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür …” AKP’nin genç, orta ve ileri yaş mensupları! Vatan dediğiniz ne, ondan geriye ne kaldı ve nerede? AKP bu ülkeye güzel ve olumlu ne yaptı? Hangi alanlarda başarılı? Benim gibi karanlık görüşlü birini ampullerinizle aydınlatırsanız çok sevinirim. 2 Ağustos 19 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |