Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers |
|
||||||||||
|
En son Antalya da işlenen cinayet... Adam on sekiz yaşındaki bir fidanın başını kesip bedeninin üzerine koyarak bu yaptığıyla iftihar eden slogan atacak kadar küstah ve pervasız. Bu bir cinnet değil, akli dengenin bozukluğu da değil, bu devletin görevini yerine getirmediğinde kendi korkak ve namussuzluklarını gidermek ve topluma göstermek için girişilen bir davranış biçimi. Şimdiye kadar yaşananlara baktığımızda, biri satırla baş kesiyor, biri samuray kılıcıyla kendisine karşı koyamayacak bir kadını kesiyor, biri geline ve torununa tecavüz edip torununu öldürüyor. Biri çocuğunun yanında bir kadının gırtlağını kesiyor, biri kendi evinde hizmetçisine taciz ve tecavüzde bulunuyor, bu olay çevrede duyulmasın diye kadını öldürüyor, birleri suçsuz günahsız bir kızı kendi isteklerini yapmamasından dolayı balkondan, çatıdan atıyor. Devlet ne yapıyor? Devlet seyrediyor. Bu devlet kimler tarafından yönetiliyor? Çok ilginç, ülke yönetiminde Adalet ve Kalkınma Partisi var. Adalet suçluları korumak suretiyle mi tecelli ediyor acaba diye soruyorum? Bir kravat, gömlek ve takım elbise ile mahkemede de pişmanlığını söylemesi nasıl oluyor da yaşama hakkı elinden alınmış birisi göz ardı edilerek bu namussuzlara ceza indirimi uygulanabiliyor. Acaba suça meyilli hâkimler mi yetiştiriliyor ki, maktulü değil, katili koruyan hükümler veriliyor? Bu hakimlerin vicdani kanaatleri suçluları mazlumlara karşı koruyup yüreklendirmek mi? Dün baklava çalan bir çocuk tutuklanırken bugün ne oldu, ne değişti de bütün suçlular korunur oldu? Yirmi yıllık tek başına bir iktidar nasıl oluyor da ceza kanunlarını düzenleyip işlevsel hale getiremiyor? Engel ne? Acaba muhalefet mi kanunların düzenlenmesini engelliyor? Ceza kanunları düzenlenmesinde, anayasa değişikliğinde olduğu gibi meclis çoğunluğu gerektirmediğini biliyordum, acaba yanlış mı biliyorum? Biliyorum, birtakım kimseler beni de belki cani olarak göreceklerdir, ama ben derim ki, bu namussuz katillerin yakalandıktan sonra, adil bir yargılama süreci sonucunda suçları sabit görülenlerin organ bekleyen hastalar için organları kullanılmalı ki, verdikleri zarar karşılığında birkaç insana en azından istem dışı da olsa, yarar sağlamış olsunlar. Bunların yeni suçlar işlemeleri için toplum içine döndürülmeleri kesinlikle adil ve insani bir şey değildir. Ülke yöneticilerini, ülke ceza kanunlarını sosyal ihtiyaca, ahlak normlarına, insanların zulme maruz kalmayacakları şekilde düzenlemeye; hâkim ve savcıları ise, vicdan, merhamet ve sevgi kavramlarını kullanırken suçu işleyene göre değil, zulme maruz kalana göre kullanmaya davet ediyorum. Ülke yöneticileri, hâkim ve savcılar, kötü ile iyi hep var olmuş ve var olacak. Kötüyü kötülükten alıkoyamazsınız. Bizim toplum olarak sizlerden beklentimiz; mazlumu zalime ezdirip, siz de zalimlerin zulmüne ortak olmayın. Ben sürç-i lisan eylemiş olabilirim, umarım sizler sürç-i vicdan eylemezsiniz. 8 Aralık 21 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |