..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Osman AKTAŞ




26 Ocak 2022
Sahipsiz Devlet mi Sahipsiz Millet mi  
Osman AKTAŞ
Bir ana hasta çocuğu için sosyal medya da yardım istiyor, merhametli ve samimi arkadaşlar da bu ananın yardımına koşmaları için yardımseverleri uyararak önayak oluyorlar. Gerçekten çok güzel bir davranış. Duygulanmamak elde değil.


:FFC:
Bir ana hasta çocuğu için sosyal medya da yardım istiyor, merhametli ve samimi arkadaşlar da bu ananın yardımına koşmaları için yardımseverleri uyararak önayak oluyorlar. Gerçekten çok güzel bir davranış. Duygulanmamak elde değil.

Gel gör ki, ben her zamanki gibi, kendi vatandaşını dilenciliğe mecbur bıraktığı için konuyu devlete ve devleti yönetenlere bağladım. Bu durum devleti kutsal gören ve eleştirilmesinden rahatsızlık duyan arkadaşıma devleti savunma gerekçesi doğurdu doğal olarak. Ben de buna mukabil kendi tezimi üretmek ve ispatlamak durumu doğurdu.

Arkadaşım "Devlet de bir yere kadar. Biraz da yardımseverler yardım etmeli herkes ellişer lira verse kimse yoksullaşmaz" dedi mealen. Ben şuna dikkat çekmek istiyorum; devlet bir yere kadar değil, devlet her yere kadar... Hz. Ömer'in aç kalmış bir şehit ailesine sırtıyla yiyecek götürüp, "Ömer'i affet, o bu durumu bilseydi sizi çaresiz bırakmazdı" dediğini biliyoruz.

Devlet aldığı vergileri doğru yerlerde kullanmış olsa, bu insanlar sosyal medya dilenciliğine düşmeyecek. Vergiler yetersiz geliyorsa artırsınlar. Elinde avucunda bir parça zar zor parası olup işini çevirmeye çabalayandan haciz yoluyla vergi alan devlet, koskoca bir holdingin birikmiş vergisini almıyor, adına vergi affı diyor.

Üretime yönelik yatırım yapsın devleti yönetenler. Aksine yıllardır bu ülkede üretme değil, tüketim yönelik girişimler geliştirildi ve elde avuçta ne varsa, imar denilen betona gömüldü. Tek bir yatırım yok. Hükümet her sıkıştığında ya yerli uçak, yerli otomobil üretti ya da Karadeniz'de doğalgaz rezervleri buldu. Her nedense hiçbirine henüz ulaşmak nasip olmadı.

Ülkede özelleştirme (Özallaştırma) diyebileceğimiz bir çalışma başlatıldı, ama Özal'ın ömrü yetmediği için, onun başlattığı bu sektörü 1995'te Çiller kullanmaya başladı. O günden sonra satılmadık bir şey kalmadı.

KİT denilen "Kamu İktisadi Teşebbüsleri" liyakatsiz kişiler özellikle kurum yöneticisi yapılarak zarar ettirilip, satıldı. Oysa liyakat sahibi insanlar kurumların başına getirmiş olsalardı bütün bunlar yaşanmayacak, bu sektörler zarar etmeyecek devlet de ciddi oranda Kâr sağlayıp elde ettiği bu gelirlerle yeni teşebbüsler oluşturabilecekti. Nitekim yapılmadığı gibi yok pahasına yandaşlara pazarlandı.

Bu ülke hırsız ve arsız beslemeye adeta mahkûm. Bu garip varlıkları doyurabilmek için kurulmuş bir ülke, halk da bu garip varlıkların marabaları...

Tansu Çiller başbakan ve başbakan yardımcılığı yaptığı yıllarda dünya kadar araziyi kapatıp kendisine şato yaptırmıştı. Çiller'in askerliği sona eren Oğlunun teskeresini vermek için dönemin ordu mensupları İzmir barlarını arıyorlardı. Bu şöhretli şatonun kapı kolları, lavabo ve klozet musluklarının da altın kaplama olduğu söyleniyordu.

Mesut Yılmaz desen keza kardeşini ülkenin başına bela edip hiçbir gerekçe göstermeden zorla elektrik sayaçlarını değiştirmişlerdi. Bu sömürü tayfası somurtarak devletin iflasını utanmadan ilan edeceklerini medya önünde açıklamışlardı. Daha da garibi tıpkı bugünkü gibi o gün de Devlet Bahçeli denilen tuhaf varlık bu hırsız ve arsızlara aynı şekilde destek veriyordu. Bu devlet ne zaman bok çukuruna düşürülecek duruma gelse, devlet bahçeli denilen tuhaf varlık devleti tutuyormuş gibi yapıp arkadan bok çukuruna itiyordu. Ve hâlâ aynı... Eskiler derler ya "Huylu huyundan vazgeçmez" aynen öyle...

Bu hükümet yerli üretimin karşısına kendi komisyoncuları sayesinde yurda soktuğu ithal ürünleri pazarlayarak ülkede yetişen yerli ürünlerin dibine darı ekti. Şimdi ülkede ne hayvancılık kaldı, ne tarım kaldı, ne de bunlar için politika üretecek beyin. Cabası Kumu iktisadi teşebbüslerinin tamamı satıldı AKP hükümetince. Yanlış hatırlamıyorsam 2005 veya 2006'da Dönemin maliye bakanı Unakıtan (siz Kanakıtan da diyebilirsiniz), küstah bir tavır içinde neyi bulurlarsa satacaklarını bağıra bağıra söylemişti. Aynı yıllarda köy tavukları kuş gribi bahanesiyle toplatılıp yok edilmiş, Unakıtan'ın oğlu yurt dışından getirdiği pastörize yumurtaları piyasaya sürmüştü. Arkasından mısır üretimine bir darbe vurulmuş, yine pastörize haşlanmış mısır yine Unakıtan'ın oğlu tarafından piyasaya sürülmüştü. Bu olay medya da kendisine sorulduğu zaman "Ne olmuş yani, çocuklar birkaç yumurta ve bir miktar mısır satmışlarsa..." diye pişkin bir cevap vermişti. Eskiler derler ya "Biz balık hafızalıyız" hepsini unuttuk.

Yaylalar ve diğer turistik alanlar Araplara pazarlandı. Suriyelilerin yurda doldurulması ve önemli bir bölümüne alabilecekleri bir ev karşılığında vatandaşlık verilmesi de çok ayrı bir olay.

Şimdi devlet de nereye kadarı savunuyoruz. Devlet kendi üstüne düşeni hakkıyla yapacak olursa, ben on yıl hiçbir karşılık beklemeden karın tokluğuna çalışmazsam namerdim. Kendi vatandaşımızın derdine ortak olacak devlet bulamadığımızdan, farklı bir dilencilik sektörüne sevk ettiriyoruz ihtiyaç sahiplerini; sosyal medya dilenciliği. Sosyal medya dilenciliği hem devlet, hem millet için son derece onur kırıcı bir davranış. Elbette yardım güzel, ama yardımın isteyerek değil, istenmeden yapılanı güzel. Hastaneler, ilaçlar, ameliyatlar ve daha türlü tedaviler tamamen ücretsiz olmalı ki, bu halk ekran karşısında ağlamak zorunda kalmasın.

"İtibardan tasarruf edilmez" savurganlık ve israfı meşru göstermek kibrin en önemli göstergesidir ki, kibri en yüksek olan ve malıyla övünen kişi Karun'dur, akıbeti de ortadadır. Peygamber Efendimiz efendinin kim olduğu sorusuna "Efendi hizmet edendir" diyor, hizmet edilen değil. Karakteri ıslah olmamış kişiler asla yönetici olmamalı, yönetici liyakat sahibi olmalıdır.

Bizim oralarda derler ki, "Çoh türki bülirem de sesim getürmir." Allah bunları ıslah etsin. Devleti de, milleti de, devlet ve milleti yönetenleri de ıslah etsin.

26 Ocak 22
Gölcük



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
10 Kasım
Sefiller ve Sefilliğe Kefiller
Millet Olmak İçin Toplumsal Değerler
Çağın Ütopyası
Bu Vatan
Yusuf Kuyusu Ya da Milli Eğitim
Vicdansız Medya Cahil Toplum
Sosyal Medyada ve Tanıtım Panolarında Dilencilik
Büyüklerin Toprak Kapmaca Oyunu
Yusuf Tekin Tekke ve Zaviye Bakanı mı

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İslam ve Rejim
İrade ve Kudret
Kanlı Temmuz
Devrimci Bir Derviş: Mehmet Akif
"Kadın Şairler Aşktan Bahsettikleri Zaman" Üzerine Birkaç Söz
Göğüs Kafesinde Kuş Yetiştiren Şair: Şükrü Çanku
Yazar ve Şairlerin Değişen Anatomisi ve Sosyal Statüsü
Kanlı Temmuz
17 Eylül ve Ülke Kaderini Değiştiren İdamlar
Sabahattin Ali

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Veda Partisinde Veda Hutbesi [Şiir]
Düş Geçiti [Şiir]
Saat Gökyüzüne Yaklaşıyor [Öykü]
Efsun [Öykü]
Sevgi Ya da Aşk Algısı [Deneme]
"Korkma Sönmez... "" Şairi [Deneme]
Aşkın Tarifi [Deneme]
Doğanın Çılgın Yaratığı ve Aşk [Deneme]
Bugün 23 Nisan [Deneme]
Eros'a Rekabet [Deneme]


Osman AKTAŞ kimdir?

1965 Erzurum doğdu. Gazi üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, TDE bölümünden mezun oldu. Sırasıyla Van, Bartın, Antalya,Bursa, Ankara, Bodrum'da öğretmen olarak görev yaptı. Halen Kocaeli'bde görev yapmakta. yaklaşık 40 yıldır şiir,öykü ve eleştiri yazıları yazmakta. Eserleri: 1. ayArsız; Uludağ Yayınları 2007 (Şiirler) 2. bermudayı tek geçmek; Cinius Yayınları 2016 (Şiirler) 3. AsiMilat(ör); Cinius Yayınları 2017 (Politik Denemeler) 4. (D)OKU(N)MUŞTUK; Cinius Yayınları (Kitap Eleştirileri) 5. cennet cazgırları; Cinius Yayınları 2017(Şiirler) 6. çorak düşler ülkesi; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 7. Yağmur Yankıları; Artus Yayınları 2018 (Öyküler) 8. Sessiz Çığlık; Cinius Yayınları 2018(Kitap Eleştirileri) 9. dar vakitte aşk; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 10. Âşık Hüseyin Fizâhî; Cinius Yayınları 2018 (Şiirler) 11. Şuaraya Elhan Olmak; Cinius Yayınları 2019 (Şairler Üzerine Denemeler) 12. ναυάγιο αγάπης (enkaz-ı aşk): Cinius Yayınları 2019 (Şiirler)


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.