Şeb - İ Yelda
Bir zamanlar hükmettiğim kelimelerimi sana gönderdim. Şimdi onlarsız bir yitik kandilim. Onlarla birlikte gitti, tüm bildiklerim.
Bir zamanlar hükmettiğim kelimelerimi sana gönderdim. Şimdi onlarsız bir yitik kandilim. Onlarla birlikte gitti, tüm bildiklerim.
Bir ülkeye savaş ilân eder gibi, bütün hesaplarımı gözden geçirmiş, cephaneliğimi kontrol etmiş, bütün hazırlıklarımı tamamlamıştım. Birkaç defa yutkunup boğazımı çalıştırdım. Gereksiz biçimde öksürdüm. Derin bir nefes alıp verdim, ancak tam en iyisini seçtiğime karar verdiğim o büyülü sözleri söyleyecekken nedense son anda karar değiştirdim ve ağzımdan şu
Karanlık bir şehirde eski bir ağacın altında can çekişen umutları ölüyordu kucağında. Menzili yoktu sevdalı gözlerin, bir damla yaş olur akardı mevsimlerin sonbaharı. Saatler hüznü vururken sevdaya hazırlanan bir kadındı hazan.
Haftanın sekizinci gününe sığar ayrılıklar,şubatın otuzuna ve hislerim ücyüz altmış beş gün altı saatin o altı saatinde can verir senden uzak geçen her senede...
İnce bilekleriyle, gece saçlarıyla rüzgar güneşe yalvardı doğmaması için. Tek isteği gecenin yıldızlı yorganlarının altında koca çınara sarılıp derin uykulara dalmaktı. Mutsuzluğun dokunamayacağı tek varlıktı sevdaları. Yüreklerindeki çaresiz boşlukların adı bile kalmamıştı. Ne kadar acıklı olsa da unutuşlar, bu ıstırabı ruhlarından çıkarıp attılar. Çaresizliklerin karşısında dimdik durarak minik
Ardına kadar açık olan kapının eşiğinde kalakaldılar. Ne Ayşe bir adım yanaşabiliyordu ne de Ali. İçeriden yabancı bir koku geliyordu. Ali’nin burnunu sızlatan, Ayşe’nin midesini bulandıran yabancı bir koku...
Sonrasızlığa öncelik tanıyan eksik bir teşebbüs aşkımız.. Bir köprünün iki ayağı gibiyiz; bir araya gelsek, yıkım olur!
Görmek istedikleri bu değildi.
Ama artık derin bakmıyordu.
Bu adam nasıl sevişirdi?
Herkes gibi, sıradan...
Yok, hayır.
... Hani uzun süredir görmediğin bir dostla karşılaşmış gibi, öyle sarıldık o özlediğimiz benliğimize... İŞTE O ÇOCUK HİSLERİMİZİN UYANDIĞI BİR ARKA BAHÇEDE ELEKTRİK TELLERİNE TAKILDI UÇURTMALARIMIZ VE BİZ KAYBETTİK AŞKI...
çokca aldatmaların aşandığı bir aman da bende aldatıldım ve aldatan ucuz insana yazdığım bir şiir...
Hiç dokunmasa da sonbahara, o haince ilerliyordu bedeninin yeşermemiş bahçelerinde… Ömrünün her deminde gece bakışlı, bu esmer mevsim çok zordu. Kurumuş yaprak gibi döküldü Sevda hanım’ın umutsuz elleri iki yana… Kanayan gözyaşı yağmur oldu, bezgin nefesi yaralı bir rüzgar. Gecelerce inledi kalbi kırık sızıları, yalnız yatağında. Soldu gözleri
Önce sen yok olursun;senden sıçrayan bir kıvılcımla ateş alır tenim,etlerim başlar dökülmeye,erir yüreğimin zırhı göğüs kafesim,için için yanarım mağmayı görmeden bir yanardağ ağzında...Hem yanar hem kanarım,çığlık çığlık dağılır sesim dağlarında.Sen kül ben duman uçururuz bir rüzgarın esintisiyle ve belki bir yerde buluşuruz.Bir buluşma ihtimali var ya;ne kadar gözyaşı
gidiyorum biliyorsun. uzun bir yolculuk olacak bu… art arda tebdil-i mekanlar yaşayacağım. seni bırakacağım bu şehre. hiç yaşanmamışlıklarımız olacak bizim. hep eksik bir şeyler kalacak bedenimizde.
Kaybetmiş miydi? Gerçekten…
-Hayır, kaybetmedim, kazandıklarım daha fazla!
-Kendimi kazandım, kendi değerimi anladım, yüreğimin nasıl da sevgiyle dolu olduğunu gördüm.
Dedi içsesi.
-Belki de, sorun aşkımı verecek kadar değerli biri ile karşılaşamamam dedi.
Aradan bir saat geçmişti... Mutfak boştu artık. Masadaysa üzerinde bir şeyler yazan bir mutfak listesi ve karşılıklı duran iki boş çay fincanı vardı...
Yoğun ve stresli iş ortamından uzaklaşmak için,kendisine önerilen iş seyahatini hiç düşünmeden kabul eden adam,uçak biletini almak üzere havaalanına uğradı.Biletini aldı ve evine doğru hızlı hızlı yürümeye başladı.
Uzakta olmanı isterken en yakınım ol diye dua ediyorum...
Beni sevdiğin zaman senden uzak,yokluğunda senle yaşıyorum..
bazı gerçekler vardır saklanması lazımdır, bazı değerler vardır kaybetmeyi göze alamayacağınız... hayatda hiç birşey gözüktüğü gibi değildir, önemli olan gizemin arkasındaki gerçekleri göre bilmektir...