Pırlanta
Siyah kadife kumaşın üzerinde irili ufaklı pırlantalar.Işığında yansımasıyla nasılda göz alıyorlar.
"Yazarın hayatı, kendi mezar taşını kazarken tırnaklarındaki mürekkep izlerini saymasıdır." — Franz Kafka (kurgusal)"
"Yazarın hayatı, kendi mezar taşını kazarken tırnaklarındaki mürekkep izlerini saymasıdır." — Franz Kafka (kurgusal)"
...
...
Trenin hareket etmekte olduğunu işte o zaman gördü adam. Nasıl da duymamıştı lokomotifin havayı yırtan düdük sesini!
“Bu trenin bir dönüşü olmalı, mutlak olmalı!” diye haykırdı. Artık koşuyordu da.
“Nerede? Ne zaman?”
Gerçekten ne kadar çok istiyordu orada olmayı.
Şehir var olduğu için kaleler vardı, yollar vardı bitmezcesine ve arabalarda varoluyordu böylece...
Çok yoğun duyguların yaşandığı bir akşamın kırıntılarının uyku içerisne serpiştirilmesi gibi bir şey
Ne zaman göç etsem
Önce içim boşaldı .
Bindiğim her otobüste
Yanım dolarken
Tabuların , savaşın ve ölümün olmadığı , Nuh’un gemisi gibi her cansızdan bir çiftin sığındığı yerde , bir sonraki savaşı beklemeye koyuldular . Hiç başlamasın istiyorlardı ama ne yazık ki tükenen ve sonra yeniden türeyen soylar savaşı unutmamışlard
Size birşey söyleyeceğim Sevgili, ben en az sizin kadar seviyorum sizin hayalinizi...
Rüzgarlar menekşeden, ayrık otuna doğru eserse menekşenin kokusunu getirirmiş. Bu kokuyu derin derin içine çekermiş ayrık otu , yüreğinin yangınını söndürmek için. Eğer ayrık otundan menekşeye doğru eserse bu seferde rüzgarla sevda mektupları, aşk şiirler
gidiyorum biliyorsun. uzun bir yolculuk olacak bu… art arda tebdil-i mekanlar yaşayacağım. seni bırakacağım bu şehre. hiç yaşanmamışlıklarımız olacak bizim. hep eksik bir şeyler kalacak bedenimizde.
Yüksel Caddesi,bu gece de her zamanki gibi…
Bugün de tanıdık misafirlerinden başka kimseler yok etrafta:Okulun bahçe duvarını kendilerine mesken tutmuş birkaç okul kıyafetli kalabalık,gitardan çıkan melodilere eşlik etmekte…Bayındır Sokak’ın köşesindeki bankı içki masasına çevirmiş ,önlerine doğradıkları birkaç meyveyle üçüncü sınıf şaraplarını yudumlayan ayyaşlar ve onlara eşlik
‘Seni seviyorum’ bile diyememişti. İçinde yitmek istediği gözlerdeki bakışlar yakmıştı onu...
Kadınca, kadın gözü ile, çeşitli kadınlarla yapılan görüşmelerin ortaya çıkarttığı yazıların ilki. Kadın gözü ve kadın duygusu ile kadınca paylaşımdır.
insan sevince ,aşık olunca nereye baksa sevgilisini görür ve zaman sevgilisi ile arasına kara kedi gibi girer isterki sabahtan akşama kadar onunla olsun isterki akşamdan sabah kadar sevgili ile olsun doymaz yanı doyumsuz bir şii
Güzeldin,
Önce bu yanın çekmişti beni kendine, büyülü bir yanı vardı gözlerinin, bakmaktan alıkoyamazdım kendimi. Bilmezdin sana olan zaafımı hayran hayran bakardım sana sen dostça sanırdın.
Saatlerce bıkmadan anlatır doğru dürüst hiçbir kelimeni dinley
Birden bire köprünün korkuluklarına doğru bir kız yaklaştı. Üzerinde siyah bir manto, başında hoş bir şapka vardı. Onu gördüğü andan itibaren titremeye başladı. Heyecandan yüreği sıkışıyordu. Nastenka’sı gelmişti sonunda.
Görmek istedikleri bu değildi.
Ama artık derin bakmıyordu.
Bu adam nasıl sevişirdi?
Herkes gibi, sıradan...
Yok, hayır.
Aşka en çok bahar yakışır değil mi? Oysa bir kış mevsiminde başlıyor bu düşsel aşk. Dışarıda kış, yüreklerde bahar... Kırlar yerine, yüreklerde açıyor papatyalar... Dışarısı soğukmuş, buz gibiymiş, ne gam? Yüreklerde güneş...
Ayrık Otu İle Menekşe'nin Aşkı; çok sevildi, çok beğenildi, tebrikler aldı...
Bunun üzerine bu öyküyü kaleme aldım. İnşallah bu bölümü de beğenirsiniz.