Rüya
Çok yoğun duyguların yaşandığı bir akşamın kırıntılarının uyku içerisne serpiştirilmesi gibi bir şey
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
Çok yoğun duyguların yaşandığı bir akşamın kırıntılarının uyku içerisne serpiştirilmesi gibi bir şey
gidiyorum biliyorsun. uzun bir yolculuk olacak bu… art arda tebdil-i mekanlar yaşayacağım. seni bırakacağım bu şehre. hiç yaşanmamışlıklarımız olacak bizim. hep eksik bir şeyler kalacak bedenimizde.
insan sevince ,aşık olunca nereye baksa sevgilisini görür ve zaman sevgilisi ile arasına kara kedi gibi girer isterki sabahtan akşama kadar onunla olsun isterki akşamdan sabah kadar sevgili ile olsun doymaz yanı doyumsuz bir şii
Yüksel Caddesi,bu gece de her zamanki gibi…
Bugün de tanıdık misafirlerinden başka kimseler yok etrafta:Okulun bahçe duvarını kendilerine mesken tutmuş birkaç okul kıyafetli kalabalık,gitardan çıkan melodilere eşlik etmekte…Bayındır Sokak’ın köşesindeki bankı içki masasına çevirmiş ,önlerine doğradıkları birkaç meyveyle üçüncü sınıf şaraplarını yudumlayan ayyaşlar ve onlara eşlik
Size birşey söyleyeceğim Sevgili, ben en az sizin kadar seviyorum sizin hayalinizi...
Rüzgarlar menekşeden, ayrık otuna doğru eserse menekşenin kokusunu getirirmiş. Bu kokuyu derin derin içine çekermiş ayrık otu , yüreğinin yangınını söndürmek için. Eğer ayrık otundan menekşeye doğru eserse bu seferde rüzgarla sevda mektupları, aşk şiirler
Tabuların , savaşın ve ölümün olmadığı , Nuh’un gemisi gibi her cansızdan bir çiftin sığındığı yerde , bir sonraki savaşı beklemeye koyuldular . Hiç başlamasın istiyorlardı ama ne yazık ki tükenen ve sonra yeniden türeyen soylar savaşı unutmamışlard
‘Seni seviyorum’ bile diyememişti. İçinde yitmek istediği gözlerdeki bakışlar yakmıştı onu...
Birden bire köprünün korkuluklarına doğru bir kız yaklaştı. Üzerinde siyah bir manto, başında hoş bir şapka vardı. Onu gördüğü andan itibaren titremeye başladı. Heyecandan yüreği sıkışıyordu. Nastenka’sı gelmişti sonunda.
Görmek istedikleri bu değildi.
Ama artık derin bakmıyordu.
Bu adam nasıl sevişirdi?
Herkes gibi, sıradan...
Yok, hayır.
Gündüşümü yakıp kavuran bu firak avuçları içinde daha ne kadar kanatabilirdiki beni ?
Nerelerdesin ?
Dizginlerini yitirdiğim kayıp zamanımdın sen....
Güzeldin,
Önce bu yanın çekmişti beni kendine, büyülü bir yanı vardı gözlerinin, bakmaktan alıkoyamazdım kendimi. Bilmezdin sana olan zaafımı hayran hayran bakardım sana sen dostça sanırdın.
Saatlerce bıkmadan anlatır doğru dürüst hiçbir kelimeni dinley
Ölüme yaklaştıkça, aşk ılık bir şarap gibi gırtlağından içeri akıyordu ve içini ısıtıyordu. "Bu kadar güzel olacağını bilseydim, yaşamaya vakit harcamazdım" diye düşündü. Hayatı boyunca aradığı aşkı, ancak hayatından vazgeçtiğinde bulabilmişti.
Uzaklarda bir deniz feneri. Görevi karanlıkta yolunu kaybedenlere yardım etmek değil midir zaten? İşte, yanıp sönen ışığıyla bir şeyler fısıldıyor.
Sevgimi anlatmak için yazdığım şiirim.Ama malesef anlatamıyorum çünkü insan, sevgisini anlatamaz sadece soyutlayabilir en fazla bende onu denedim.=)
Yusuf ki, bakıpta görmediğimiz... Yusuf ki; görüpte, kendi ar gömleğimizi iç fistan diye giydiğimiz için, gözümüzü sızıyla yumduğumuz... Yusuf ki, kuyularda kalabilen, Yusuf ki, kuyuların öz çocuğu... Yusuf ki, kuyulardan çıkmanın yegane vesilesine meftun... Yusuf ki, münacat eden sabr-ı cemil ile... Yusuf ki, su ile yaren... Suya hasret
Yoğun ve stresli iş ortamından uzaklaşmak için,kendisine önerilen iş seyahatini hiç düşünmeden kabul eden adam,uçak biletini almak üzere havaalanına uğradı.Biletini aldı ve evine doğru hızlı hızlı yürümeye başladı.
Serkan Karaismailoğlu