"Hayat, bir kitabın en sıkıcı bölümüdür; ama neyse ki sonu genellikle tatlı bir uykuyla biter." – Franz Kafka"

Öykü

Piraye

Hangi kentin hangi yüreğinde yaşadık, sevda dediğimiz yanlışları? Artık hatırlamıyorum.
Aklıma geldikçe canımı yakan bir şeyler var hâlâ. Neler olduğunu asla öğrenemeyeceğim sorulara eklenen, kime olduğunu çoktan unuttuğum özlemler.

Gri: Saydam Bölüm 3

Gece,ucuz ve nahoş rayihalarla doluyken ay işveli ve oynak bir kadın edasında tavırlar sergiliyor ışığı müstehcen ve davetkar öpücükleri yolun kıvrımlarında arsız bir sırıtışken bir de yağmurun sesleri rüküş havanın kokoşluğunda kendine yer ediniyor anıların fısıltıları rüzgarın kahkahalarında boğulurken adamın adımları unutulmaya yüz tutmuş birininki gibiydi.

Gulet Olacaktım...

Cılız ışıklar ardından gelen yoğun ışıklar, aralarına girmiş karanlık bir boşluk. Deniz varsayıyorum boşluğu. Kapkara bir gece, kapkara bir deniz. Ben denizim, deniz benim, denizde bir tekneyim.

Gece Yarısını Beş Geçe

Akşam okuldan dönerken içimde bir his bu gece garip şeyler olacağını söylüyordu bana. İşte servis şoförümüz Harun şu sivilce suratlı 6.sınıf öğrencisi Mehmet’in ukalaca konuşmalarına fitil olmuş dalgınlıkla yola çıkan zavallı kara bir kediyi tekerlekleri altına almıştı bile. Ayrıca köşe başındaki dilenci amca her zamanki yerinde değildi. Eve

Tamara

Fırtınalı gecelerde kıyıya vuran dalgalarda bir sevdanın sesi yankılanır hala: “Ah Tamara! ”...

Başa Dön