Bir Parça Kağıt Bir Parça Zaman
Seni öldürmemiş olsam, gelir konuşurdun, biliyorum. Benim için konuşan olmadı, ben zaten ağzımı açmadım. Mahkeme dağıldı, kararı duymadım.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Seni öldürmemiş olsam, gelir konuşurdun, biliyorum. Benim için konuşan olmadı, ben zaten ağzımı açmadım. Mahkeme dağıldı, kararı duymadım.
O görmese de iki hırsız onu çoktan görmüştü. Bıçağı çeken bir hırsızın ihtiyarın üzerine yürümesiyle, zavallı ihtiyar şok geçirmişti. Yalvaran bir sesle, ağlayan yüz ifadesiyle 'Aslan evladım ben namaza yetişeceğim, siz işinize bakın. Allah işlerinizi artırsın, size kolay gelsin' demesi bile boşuna bir çaba olmuştu. Korkunç gözleriyle haplanmış
"BİR"in Hikayesi
Buzdolabından çıkardığım kokusu bozulduğunu belli etmeyen sütü lıkır lıkır içtim ayna karşısında, sonra birden gözgöze geldik gözlerimle.
Hangi kentin hangi yüreğinde yaşadık, sevda dediğimiz yanlışları? Artık hatırlamıyorum.
Aklıma geldikçe canımı yakan bir şeyler var hâlâ. Neler olduğunu asla öğrenemeyeceğim sorulara eklenen, kime olduğunu çoktan unuttuğum özlemler.
içimizde biriktirdiklerimiz bizim ön yüzümüz.
Bir konağın, bir Gül Goncasıydım ben önce, çok önce. Eteklerimi sallandıra sallandıra yürürdüm konakta, yeşil boyalıydı konağımız, beyaz çerçeveli pencereleri, annecimin elleriyle işlediği beyaz işlerle hayat bulurdu. Cumbalı misafir odasıda görülmeye değerdi doğrusu, diğer konakların hanımları pek kıskanırlardı anacımın elişlerini, kanaviçelerini, sarma işlerini, hasetle bakarlardı her geldiklerinde. Banada
Akşam okuldan dönerken içimde bir his bu gece garip şeyler olacağını söylüyordu bana. İşte servis şoförümüz Harun şu sivilce suratlı 6.sınıf öğrencisi Mehmet’in ukalaca konuşmalarına fitil olmuş dalgınlıkla yola çıkan zavallı kara bir kediyi tekerlekleri altına almıştı bile. Ayrıca köşe başındaki dilenci amca her zamanki yerinde değildi. Eve
Gece,ucuz ve nahoş rayihalarla doluyken ay işveli ve oynak bir kadın edasında tavırlar sergiliyor ışığı müstehcen ve davetkar öpücükleri yolun kıvrımlarında arsız bir sırıtışken bir de yağmurun sesleri rüküş havanın kokoşluğunda kendine yer ediniyor anıların fısıltıları rüzgarın kahkahalarında boğulurken adamın adımları unutulmaya yüz tutmuş birininki gibiydi.
Sonra da yeniden aramaya başlıyorum, seni.
Seni suçlayamam.
Vefasızmış, diyemem.
Sensiz de yaşayamam, inan...
Yorulmadan, usanmadan seni seviyorum.
... Hani uzun süredir görmediğin bir dostla karşılaşmış gibi, öyle sarıldık o özlediğimiz benliğimize... İŞTE O ÇOCUK HİSLERİMİZİN UYANDIĞI BİR ARKA BAHÇEDE ELEKTRİK TELLERİNE TAKILDI UÇURTMALARIMIZ VE BİZ KAYBETTİK AŞKI...
Yaz gelince yüklüklere kaldırılan ağır yorganlar gibi gökyüzü de tüm ağırlığını bir sonraki yıl kullanmak üzere kışa bırakmıştı. Gökyüzü açık bulutları ile sere serpe uzanmışlar gibiydi. Onlar da sanki ince bir pikeyi bile kaldıramayacak kadar özgür ve hafif olmak istiyorlardı.