Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapýsý deðil bu kapý. / Nasýlsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Benim de en çok hoþuma giden bu muhabbetin kaktüslere verilen adlarla sürdürülmesi… Yani bu kaktüslerden el gibi enlisi olaný da var, uçlarýnda kocaman dikenleri çatallý çatallý olaný da… Adýn ne dese beðenirsiniz? Evet “Kaynana dili”. Hele bir topuzlu olaný var ki, mübarek sanki Osmanlý gürzü. Onun adý da “Görümce yumruðu”. Bu kadýnlar, nereden bulurlar, nasýl yakýþtýrýrlar böyle þeyleri anlamam.. Kaynana – gelin üzerine ne fýkralar dolaþýyor sosyal medyada TV’lerde, kitaplarda.. Pazarcýlar bile ürün almayana “Kaynanan ölsün!” diyebiliyor… Eskiden kamyonla yolcu taþýrlardý köyden, þehre. Para toplarken edilen muhabbet bile: “Para veren altýn, vermeyenin de kaynanasý ölsün!” denirdi. Adamýn biri hýz limitini aþmýþ ve haklý olarak trafik polisi radara girdi diye durdurmuþ. -Hayrola memur bey demiþ ne suç iþledik? -Hýz sýnýrýný aþtýnýz. Mümkünü yok be abi, demiþ. Çünkü ben kaynanama gidiyorum!!! Gelin kaynana kavgalarý eksik olmazdý, eskiden. Rivayete göre þimdilerde aralarý daha iyiymiþ. Neden iyi olmasýn ki? Eve gelen gelin yok artýk, gelin haným olarak kendi evine gidiyor. Görmeye de valide haným geliyor. O da gelirse… Hem gelmiþken þöyle bir ev temizliði de yapýveriyor kaynana, nasýl olsa ömrü bu iþlerde geçmiþ alýþkýnlar. Hem kenarda köþede, koltuklarýn altýnda, televizyon sehpasýnýn arkasýnda, perdelerin gerisinde saklanan tozlarý avlamaya çok da heveslidirler. Adlarý toz avcýlýðýna çýkmýþtý bir zamanlar kaynanalarýn çünkü titiz mi titizlerdi bu konularda. Bu yüzden evin soðan erkekleri de nicedir toz sopalarýndan, ýslak yer bezlerinden nasibini alýyor hamdolsun… Hal böyle olunca da doyumsuz eski gelin kaynana muhabbetleri fazla kalmamýþ vesselam. Bu anlatacaðým eskiden kalma bir örnek. Vakti zatýnda gelin ve kaynana gene aralarýnda muhabbet ederlerken, gelin çalýmlý, çalýmlý: -Geldiðimde eviniz kokuyordu! demiþ. Muhabbeti dinlemekte olan kayýnpeder, dayanamamýþ ve araya girmiþ: -A benim güzel gelinim! demiþ, o koku gene var da senin burnun alýþtý. Þaka bir tarafa da gerçekten pek çok þeye burnumuz alýþtý dostlarým. Yýllar yýlý o güzelim Haliç’in kokusuna milyonlarýmýz alýþmýþtý ve üzerinden geçerken gösterdiðimiz tepki, belki doyasý içimize çekmemekti o kadar. Allah’tan birileri bu kokuya aldý da þimdi gene dünyanýn en güzel yerlerinden biri oldu. El atanlarýn ellerine saðlýk! Çevrimiz birer birer yok edildi alýþtýk. Hele ormanlarýmýz. Þimdi yerlerinde yeller esiyor. Haliyle yaðmurlar da yaðmaz oldu. Ýnen yaðmurlar da sel olup yelin savurmasýndan arta kalan bitek topraklarý denizlere sürüyor. Bir yandan yel alýyor, öbür yandan sel süpürüyor… Hepsine alýþtýk. Mahallenin namusu, mahallenin gençlerinden sorulurdu. Namus, haysiyet, þeref… Bunlarýn defterlerini dürdük, þimdi para eden þeylere bakýyoruz. Onlara da alýþtýk! Hem öyle güzel bir de sunumumuz var ki demeyin gitsin… Bir fýkra var anlatmam lazým.. Birer kýz çocuðu sahibi iki aile bir gün misafirlikte sohbete baþlamýþlar. – Eeee sizin kýzdan ne haber? Valla iþte ne olsun biliyorsunuz, iþe girdi geçen sene. Baþýný kaþýyacak vakti yok. Ýlk baþlarda geceleri fazla mesai yapýyordu. Sonra hafta sonlarý da çalýþmaya baþladý. Patronu çok sevmiþ her iþi ona veriyormuþ. Derken Ankara seyahatleri baþladý. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iþ böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalýþýyor evladým. Eee, peki sizinki ne alemde? Valla bizim kýz da kötü yola düþtü ama ben sizin kadar güzel anlatamýyorum. Artýk bu gibi halleri kimseye yadýrgamýyor. Kokusu da çýkmýyor zaten. Ne de olsa burnumuz alýþtý. Aile içi muhabbetlere burnumuz alýþtý. Ailecek seyredilebilecek programlar ayrýmý yapýlýrdý. Þimdi buna gerek kalmadý. Nasýl olsa her türlüsüne alýþtýk artýk. – Bir manimiz yoksa bu akþam size gelecektik? Buyursunlar, buyursunlar. Bu tür muhabbetler yok artýk. Kendi özel hapishanelerimizde yalnýz yaþamaya alýþtýk. Sohbetle birbirimizle paylaþacak neyimiz kaldý ki? Farzý muhal bir yere gittik diyelim, bir atýmlýk barut gibi iki çift sözümüz olur, o da bitiverir. – Eee! Daha daha nasýlsýn falan. Allah’tan þu internet ve televizyon denilen meret imdada yetiþiyor! Gene herkes kendi aleminde, kendi havasýnda.. Böyle böyle komþuluðu tükettik ve buna da alýþtýk. Saygý ve sevgiyi tükettik, her dem canlý tutup üretemedik, haydi eski kurullar katýydý diyelim, ama yerine yenilerini ikame edemedik ve saygýsýzlýða, sevgisizliðe alýþtýk. Kapýda karþýlaþtýðýmýz çoðu kýz öðrencilerimiz üzerimize çýkacak gibi üstümüze üstümüze geliyorlar. Bir kenara çekilip onlara geçiþ üstünlüðü saðlamaya alýþtýk. Ölçüsüzlüðe alýþtýk. Hasbiliklerimiz kalmadý, hesaplý olmaya baþladýk. Olur olmadýk þeylere nice bedeller ödedik ve alýþtýk. Yanlýþ ödeme yapmýþsýnýz diyerek para üstü iade ettiðinizde, hatalý bir tavýr içinde olduðunuzu telmih edecek tuhaf bakýþlara alýþtýk. Deðerlerimiz aþýndý, yiv set tutmaz oldu. Her þey yalama edilmiþ durumda. Alýþtýk artýk! Geleneksel tutanaklarýmýz birer birer koptu, tutunacak dal kalmadý. Birey olmanýn özgürlüðüne erdik dedik. Ýpinden kopmuþ danalar gibi saða sola zýpladýk, bir bok olamadýðýmýz çok daha iyi anlaþýldý. Buna raðmen ipsizliðe, kopukluða da alýþtýk. Bu benim yaptýðým aslýnda bir edebiyattýr. Bu edebiyatý geriye doðru özlem duyup da yapmayan da yok hani. Cahiliye devri þairlerinden Lebid de bir þiirinde; “Himayesinde yaþananlar göçtü gitti Ben uyuz deri gibi kaldým geri” demiþ.. Hem; “Zaman kötü…” edebiyatýna herkes katýlmýyor mu? Bakýn Seyrani Baba: “Eyiler alemden göçtü gitti Biz zamanenin piçine kaldýk.” demiþ. Eminim ki yarýn gelecek nesiller de ayný muhabbeti sürdüreceklerdir. Bence aslýnda insanlýk deðiþmiyor. Her biri özlemleriyle, umutlarýyla, tutkularýyla, saplantýlarýyla, korkularýyla, ihtiraslarýyla, iyilikleriyle, kötülükleriyle, sevaplarýyla, günahlarýyla þöyle ya da böyle hayatýna devam ediyor. .. Ýnsan olmak, mutlu olmak, oysa bizim elimizde..
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |