..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > seyfullah ÇALIŞKAN




3 Nisan 2011
Kuçiçane Partizan 2  
Yok

seyfullah ÇALIŞKAN


Arkadaşları ile birkaç parti kağıt oynadı. İkindi vakti eve dönerken pazardan biraz meyve ve sebze aldı. Elindeki poşetlerle evine giden dik yokuşu çıktı. Aldıklarını poşetleriyle birlikte buzdolabına yerleştirdi. İki soba kovasını odun ve tutuşturucu kırıntılarla doldurdu. Sokağa bakan küçük odasının sobasını tutuşturup divana uzandı. Uzandığı divandan bir daha uyanamadı. Birkaç yıldır sıkıntı yaratan kalbi duruvermişti. Sonsuzluğa doğru uzanan derin bir uykunun kollarında kalmayı seçti.


:BEGF:
KUÇİÇANE PARTİZAN -2 (Son)
Kimse savaşa ve her gün ölümle burun buran gelmeye alışamazdı. Hayatında bir tavuk bile kesmemiş onlarca genç ayrı ayrı kamplarda toplanmıştı. Bu gençlerin çoğu kendi isteğiyle partizanlara katılmıştı. Cemail ‘de aylar içinde o gençlerin heyecanına kapıldı. Bir gece baskını ile evinden zorla alındığını önemsemez oldu. Birkaç ay içinde okuma-yazma öğrendi. Hatta becerikli, usta bir asker, iyi bir partizan bile oldu. Diğer partizanlar onu çok seviyorlar ve güveniyorlardı. Ülkenin farklı yerlerinden toplanıp gelen bu gençler arasında saygın bir yer edinmişti. Ayrı bir din ve milliyetten olmasına da kimse aldırmıyordu.
Bütün silahlı çatışmalar, baskınlar ve uzun yürüyüşler geceleri yapılıyordu. Bazı gecelerde yakındaki kasaba ve köylerde, bazen de ormanlara gizlenmiş öteki kamplara gidiyorlardı. Bu toplantılarda bildiriler okunuyor, ülkenin her tarafından gelen haberler paylaşılıyor. Partizan grupları kendi faaliyetleri hakkında diğer grupları bilgilendiriyordu. Tito’dan gelen bildirilerin okunmasının ardından toplantılar sona eriyordu
Kuçiçane Cemail 1942 yılının başında partizanlara katıldı. Silah arkadaşları ve komutanları ona Kuçiçane diyorlardı. Gözünü budaktan esirgemeyen cesur bir partizandı. Cesaretin fazlasının insan yaşamına zarar verebileceğini partizanlığının altıncı ayında öğrendi. Alman ikmal katarına yönelik olarak giriştikleri saldırıda kulağını sıyırıp geçen kurşun ensesini bıçak gibi yarıp geçmişti. Ovanın ortasında mevzilenecek bir yer bulamadan makineli tüfek ateşi altında kalmışlardı. Neyse ki partizanlar arasında doktorlar vardı. Yarayı dikip, penisilin tozunu basınca kısa sürede iyileşti.
Kuçiçane Cemail partizanlığı boyunca onlarca belki de yüzü aşkın çatışmaya katıldı. Çentiklerin acımasızlığı ile Ustaşların dilim dilim doğrayıp geride bıraktığı cesetlerle karşılaştı. Kendi payına düşen iki avuç kuru mısırla günlerce süren açlığa göğüs gerdi. Altı kez yaralandı. Yedi kez kahramanlık madalyası aldı. Kendi akranı yüzlerce genç fidanın ölümüne tanık oldu. Şansı yaver gitti Almanların yenilgisini, Tito’nun altı eyaletli bağımsız bir Yugoslavya kurduğunu gördü. Savaşın ardından partizanlar yeni Yugoslavya’nın inşasında görev aldılar. Kuçiçana Cemail’i okula yazdılar. Yetişkinler için uygulanan programlarla eğitimden geçirildi. Meslek edindirme kurslarına katıldı. Ülkenin bütün gençlere ihtiyacı vardı. Cemail önce nüfus memuru, sonra orman muhafaza memuru, sonra polis olarak görev aldı. Bin dokuz yüz altmış yedi senesine kadar doğduğu topraklara canıyla , kanıyla, bütün gücüyle hizmet etti.
İzmir Çobançeşme’deki gecekondusunun balkonunda yaptığımız uzun sohbetlerde hiçbir zaman partizanlık günlerini anlatmadı. Savaştan ve gece baskınlarından söz etmeyi sevmezdi. Birkaç madalyasını da tesadüfen oğlunun oyuncakları arasında görmüştüm. İştip’ten, Kutsa’dan bahsedildiğinde, çobanlık günlerinden söz edildiğinde, babasının ortağı olduğu değirmenden konuşulduğunda keyiflendiğini bilirim. Bin dokuz yüz altmış iki senesinde bütün köyü boşalanca, hatta babası da kalkıp Türkiye’ye göç edince çaresiz kalıp o da göç kervana katılmış. Aslına bakarsanız onun Yugoslavya’da iyi bir işi ve saygın bir çevresi varmış. Devlet Baba o tarihteki göçmenlere üç ilde ikameti yasaklamış. İstanbul, Ankara ve İzmir… İzmir’deki akrabalarına yakın olabilmek için gelip Manisa’ya yerleşmiş. Hatta İzmir’de bir akrabasının inşaatında elektrik işi yaptığı için para cezası bile ödemiş. “Ben olsam o cezayı ödemezdim. Böyle kanun mu olur,” diyenlere hiçbir şey söylemezdi. Çünkü göç etmeden önce Yugoslavya’da komünist parti üyesiymiş. Türkiye’de bu durumun başını ağrıtmasından çekiniyormuş. Bilmem ne kadar doğru?
     Camail bir süre Manisa’da oturduktan sonra, yasak unutuldu ve İzmir’e taşındı. Gültepe’de elektrik ve su işleri yapan küçük bir dükkânı vardı. Eşiyle birlikte gece gündüz çalışıp yeniden bir hayat kurdu. En son Basmane’deki bir şehir hamamında çalışarak sigorta süresini tamamlayıp zar zor emekli olabildi. Ama Yugoslavya ile bağını hiç kesmedi. Birkaç yılda bir gidip eski arkadaşlarını ve orada kalan akrabalarını ziyaret ediyordu. Tito’nun ölümünün ardından kanı pahasına kurdukları devlet parçalandı. Makedonya bağımsız bir devlet olduktan sonra devlet Cemail’i hatırladı. Ona ayda yüz elli Euro’ya yakın bir gazilik maaşı bağlandı. Son yıllarda her yaz gidip hem maaşını alıyor, hem de eski arkadaşlarını ziyaret etmeyi sürdürüyordu.
Kuçiçane Partizan Cemail, Tito’nun ölümünden sonra bir daha orasının eski Yugoslavya olmayacağını çok iyi biliyordu. Onca çabaya, ölüme ve kana karşılık bir çırpıda bütün ülkenin Amerikancı bir dönüşüm geçirmesi onu kızdırıyordu. Kocaman bir hayal kırıklığı yaşadığından hiç şüphem yok. Mavi gözlü Koca Partizan dokuz mart günü evinden çıkıp kahveye gitti. Arkadaşları ile birkaç parti kağıt oynadı. İkindi vakti eve dönerken pazardan biraz meyve ve sebze aldı. Elindeki poşetlerle evine giden dik yokuşu çıktı. Aldıklarını poşetleriyle birlikte buzdolabına yerleştirdi. İki soba kovasını odun ve tutuşturucu kırıntılarla doldurdu. Sokağa bakan küçük odasının sobasını tutuşturup divana uzandı. Uzandığı divandan bir daha uyanamadı. Birkaç yıldır sıkıntı yaratan kalbi duruvermişti. Sonsuzluğa doğru uzanan derin bir uykunun kollarında kalmayı seçti.
Kuçiçane Partizan Cemail hiç bilmediği, anlamadığı, isteyerek katılmadığı ikinci dünya savaşı kahramanlarından biriydi. Savaş yıllarını hiç anımsamak ve anlatmak istemezdi. Yaralarını açıp övünerek hiç kimseye göstermezdi. Bütün yaşamı boyunca becerisi ve alın teriyle ekmeğini kazandı ve yedi. On Mart günü Buca Kaynaklar Mezarlığında toprağa verildi. Aynı anda orada on kadar ayrı kalabalık, on kadar ayrı cenaze vardı. Hiç kimse ölenin kim olduğuna bile aldırmadı.
Seyfullah
Bursa Mart 2010




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın deneysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki
Daldır Kaşığı Yahniye, Sorma Etini Bahri"ye - 2 (Son)
Gelincikler Ağlar mı?
Yağmur, Kar, Değermen Çöreği ve Orçun Abi
Selver
Rakı Şişesinden Ejderha Olduk –ıı -
Daldır Kaşığı Yahniye, Sorma Etini Bahri"ye - 1
Gökçeada 3
Öyküler Sokaklara Yağar

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tabanca
Saman Altından Aşk Yürürse
Rakı Şişesine Ejderha Olduk
Gökçeada 3
Ben İşin Kitabını Yazmıştım
Nataşa, Mavra ve Rakı
Güvercinli Yazı - 1
Emekleye Emekleye Emekli
Çaki, Çakmak, Bıcak, Tarak
Acemi Çapkın

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Başka Türlü Bir Şey [Deneme]
Canan [Deneme]
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır [Deneme]
Zaman Sen Yalansın [Deneme]
Nisan"ın Şuçu [Deneme]
Bahar, Badem, Çocuk [Deneme]
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar [Deneme]
Mevsim Türlüsü 2 [Deneme]
Bir Fırtına Tuttu Bizi [Deneme]
Delikanlıyı Bozan Yazılar [Deneme]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.