• İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
101
|
|
|
|
İsterken koşarcasına uzaklaşmak, bildiğini sandığın siluetlerden.. Ne doğru ne de yanlış aldığın haz yenilenen gelgitlerden.. Korku eteğini tutacak sanırsın, cesaret en derininden.. Beklediğin bir heyecan fırtınası alışılagelmiş, kaplıyor kökü geçmişten..
Dolanıp duruyor ayaklarına, engellemek istercesine.. Kuşkuları alevlendiriyor, terketmeyi bilircesine.. Arkanda bırakıp, gidercesine.. Elinden tutup, her şeyi unut diyen bir ezgiyi dinlercesine..
|
|
102
|
|
|
|
Ve bir güne sığdıramadığım masum hayallerimle, değiştiremediğim kaderimle, tutulup yaka paça dönmemek üzere bilinmeyene götürüldükten sonra.Kendim değil asla,barış olmak isterdim,masum çocukların ölmediği başka dünyalara.... |
|
103
|
|
|
|
Ucu kemirilen hayellerden arta kalan son umut kırıntıları... |
|
104
|
|
|
|
Üç-dört yaşlarındayken uçabilen her nesneye hayranlık duyardım. Kuşlar benim için dünyanın en talihli varlıkları idi. Evimiz şehrin dışında, sert ağaçlar ve uçurumlarla kaplı yüksek bir tepenin üzerindeydi ve kendimi hep o kayalıkların üzerinden gökyüzüne yükselirken hayal ederdim. Hatta bir keresinde alçaktan uçan bir helikopter görmüştüm de günlerce elimde bir kementle onun tekrar geçişini beklemiştim. Onu bir yakalayabilsem, uçan herhangi bir şeyi yakalayabilsem ve mavi göğün üzerinde süzülsem özgürce... Sanırım ilk hayalim uçmaktı. Ve ilk korkum da bu sıralarda ortaya çıktı: Düşmek... |
|
105
|
|
|
|
Siz gidin, ben gelmiyorum..Ne ardınızdan gelecek kadar sizin dünyanıza aitim ne de beni ardınızda bıraktığınızda aklınız ve ruhunuz bende esir kalacak.. |
|
106
|
|
|
|
Bardağın buğusuna bulutlardan inen melekler hayran kaldı zambakları andıran ellerine. Düşüme, hep ellerin girdi,suretin yerine. Sen çay perisi bi misil gül misal. Ben yokluğunun ateşinde tutuşan özge hâl. Behemahal seni düşünüyorum...
|
|
107
|
|
|
|
Bir kaç mum üflemiş, dilek dilemiş gerçek olmayacağını bile bile...
Bir dilek tutmuş gecede
|
|
108
|
|
|
|
Ne gördüğümü görmen için gözlerimi sonsuz sayıda sonsuz parçaya bölsen de, gözlerimde göremeyeceğin görmeği, |
|
109
|
|
|
|
Kim demiş!
Kim demiş aşk bağıra bağıra yaşanır diye
Seni gizli yaşamaktır aşkın en alası
Kimse bilmedi...
|
|
110
|
|
|
|
En kötüsü ne kaybettik biliyor musunuz? Gün geçti yaşama tutunmak adına "BİZ OLMAYI KAYBETTİK." Seni seviyorum demenin, zor bir söz olmadığını öğrenemedik.Gördüğümüz sevdiğimiz insanı son kez görecekmiş gibi düşünemedik. Hep yarını düşünüp, hep yarını yaş |
|
111
|
|
|
|
geniş bardaklar, ince parmaklar ve toz kokusuna övgü. |
|
112
|
|
|
|
Heyecanla tutuşuyor alevde kağıtlar... Sorgusuz kabulleniyor eski sözleri, ilham yaratırcasına... Yüreğinde yeni tanımlamalar, sessizce oluşuveriyor anılar...
Geçmiş, gelecek önemli değil, şu an hep yaşanılan... Seni moda sokacak sarsıntılar...
Geldiğin değil, bulunduğun yer önemli olan, güvenip ruhuna yeni bir yaşayışa taşıyan sınavlar...
|
|
113
|
|
|
|
Dev gibi bir ağaçtım
İki yıl asır gibi geçmiş,
Nedendir bilinmez,
Yaşlanmıştım.
Yine mevsim kış ..
Aylardan Ekimdi.
Bedenim soğuktan donmuş,
Yapraklarım dökülmüştü...
Bu ağaç çoktan kurumuş dedin ,
Zamanın farkında bile değildin!.
|
|
114
|
|
|
|
Rüyalarında görüyor musun? Ben ,o muhayyel beldenin kıyılarına her gece beyaz bir yelkenli yle uğrarım. Senin yüreğinin sahiline, yüreğimi bırakır usulca ayrılırım. Saçlarım uçuşur senin sahilinin rüzgârlarında. Göz yaşlarımı yıldızlardan saklarım. Yüreğim sana emanet ey muhayyel peri…
|
|
115
|
|
|
|
Menzilsiz otobüs yolculukları yapıyorum senin için.Üç seyyah yol şeritlerine gömülüyor : gece,ben ve sen... |
|
116
|
|
|
|
Giydiğimiz ateşten gömlek harmanladı ruhumuzu koynunda. Akkor hâline gelen yüreklerimiz birbirine karıştı aynı potada…
|
|
117
|
|
|
|
halt karıştırdıklarını sananlar sıçtıkları bokun genelde kokusunu duymayanlardır. Bu türler güzelim dünyayı kana bulayanlarla ortakdırlar...necmi dayan |
|
118
|
|
|
|
Ne zaman seni düşünsem; usuldan bir şiir başlar gökyüzünden, dökülür ağır ağır saçlarıma. Tepeden tırnağa mısraya batarım, tepeden tırnağa aşka... |
|
119
|
|
|
|
Zümrüt yeşili dağların, çağıl çağıl sularla kesiştiği; bulutların, yeşilin her tonuyla öpüştüğü bir güzel iklimde dillenen bir efsane kahramanıydı Çia. Yapraklarına düşen çiy damlarının başını döndüren gül, iffetin ve güzelliğin süslediği betüldü. Albeninin ve zarafetin zarfa bürünmüş hâli. Kaşları kâh yayı andırırdı kâh hilâli.
|
|
120
|
|
|
|
Nehir kokardı ellerin...birazcıkta sigara... /
Sizin hiç babanız öldümü? |
|