..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Yûşa Irmak




24 Ocak 2021
"Acemoğlu Köprüsü’nü Bir Melek Beklermiş"  
Yûşa Irmak
Zaman denen girift bilmecenin bir dönemecinde Sancak Merkezi olan Kemah’tan Erzincan’a doğru giderken, hemen yanınızda size vefalı bir dost gibi Fırat Nehri refakat eder. Bu ahbaplık; mevsimine göre kabına sığmayan acele ve köpüklü sularındaki ürperti veren korkuyla olabildiği gibi, yorgun ve durgun akışındaki kemaliyle ömrünün hazanını yaşayan bir piri faninin irfanı ve ümranı şeklinde de olabilir.


:ABDJ:
Zaman denen girift bilmecenin bir dönemecinde Sancak Merkezi olan Kemah’tan Erzincan’a doğru giderken, hemen yanınızda size vefalı bir dost gibi Fırat Nehri refakat eder. Bu ahbaplık; mevsimine göre kabına sığmayan acele ve köpüklü sularındaki ürperti veren korkuyla olabildiği gibi, yorgun ve durgun akışındaki kemaliyle ömrünün hazanını yaşayan bir piri faninin irfanı ve ümranı şeklinde de olabilir.

Bu irfandan istifade, biraz da kişinin iliklerinin hamurunda coşkun akan böyle derelerin, çayların suyunun bulunmasına bağlıdır. Toprak kokan elleriyle sıktığı taşın suyunu çıkaran yiğit köy delikanlıları vardır ya, işte öyle birşey. Bizim meşhur “Soğuk Suları” geçtikten sonra Güvercinlik Deresi’nin yıllar yılı bin sabırla açtığı vadinin üzerine küçük bir hile ile konduruluverilen köprüden geçer, karayoluyla demiryolunun kapı komşusu olduğu Kazantaşı mevkiine gelirsiniz. Asırlardır insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen yolculuklarından mütevazi birini yapıyorsunuzdur haddizatında. Kim bilir sizden önce kimler geçti bu yollardan? Sizden sonra geçecek olanlardan başka..

Belki bir zamanlar katar katar deve kervanları “Kazancın çoğu ticarette” deyip sıra sıra Cenup’ tan Şimale bu yolları arşınlayıp başka iklimlere, başka coğrafyalara sefere çıktılar. Siz hayalhanenizdeki bu tasavvurlarla hem dem olurken, birden nazarınıza çarpan, Acemoğlu’nun boynunda bir gerdan zarafetiyle duran bir taş köprünün füsunuyla irkilir ve kendinize gelirsiniz. Kocaman bir tepenin tam ortasından, sanki Hz. Ali’nin Zülfikar’ıyla ikiye bolünmüşçesine azametli bir yarın koynundan akan nehrin üzerine dantela gibi işlenmiş, tarihin evladı, ismi bile kendi kadar tarih olan bir taş köprü..

Kim bilir üzerinden nice düğün alaylarıyla kınalı gelinler geldi geçti. Kaç Koçyiğit delikanlı, altından akan azgın ve kükreyen suların aman vermez girdaplarında bilinmezlere doğru kanatlanıp uçup gitti. Emeği, estetiği ve sanatı asırların ötesine taşıma kabiliyeti olan “Taş” var ya; işte ondan yapılma. Namını da banisi Acemler’den almış bu Acemoğlu Köprüsü. Sadece estetik ve hoş bir nazarı okşayan değil, altından akan bulanık suyu bile mest edip etrafında döndürecek kadar bir zarafet abidesi. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hususu ismine istinaden Acemlere dayandırılan, 12 asrın şahidi, cağların yükünü hiç yorulmadan sırtında taşıyan bir bilge..

Bir Köprünün İsyanı ya da İntiharı

Fatih Karagümrük’te bulunan Cerrahi tekkesinde bir büyüğümüzün köprülerle ilgili; “Her köprüyü bir melek beklermiş” sözü hala kulaklarımda çınlar…

Şüphesiz bu irrasyonel ve metafizik kaide bizim Acemoğlu için de geçerli olsa gerek. Zamanında kervan yolu için yapılan bu köprü, bugünün trafik ve ulaşım vasıtalarına da tonajına ve hacmine bakmaksızın bir Eyüp sabrıyla günümüzde hala tahammül etmekte. Bu tahammül ve takatte biraz da nöbetçi meleğin tasarrufu ve muaveneti olduğu söylenir halk arasında.

Sanıyorum ya 2003 ya da dört yılında Türkiye’yi motosikletimle gezme fikrimi pratiğe döktüğüm yıl içinde köprünün adını sanını bilmeden ilk geçtiğimde içimde garip duygular oluşmasına sebep olmuştu. İnanır mısınız bilmiyorum ama köprünün hikayesini bilen bir yerliden duymak için tam 3 saat boyunca oralarda gezindim durdum. Bir zaman sonra bir araç durdu. Selam verip bir problem olup olmadığını sordu. Giyiminden kuşamından ve plakadaki resmiyetten bir bürokrat olduğunu anlamıştım ama neci olduğunu tam olarak anlayamamıştım. Güzelce selamlaştık. Kelamlaştık…

Dedim efendim 2-3 saattir bu köprünün hikayesini bilen birinden duymak için beklerken karşıma Allah, sizi çıkarttı.

Anlatır mısınız nedir buranın hikayesi?

Köprünün 12 asırlık bir köprü olduğundan, Acemler tarafından yapıldığından bilindik tarihinden bahsettikten sonra 22 Nisan 1996 günü, 14 vatan evladı Mehmetçiği bu köprüden Fırat’ın azgın sularına kaptırdığı anlattı ağlayarak…

Şehitlik mertebesine yükselen bu delikanlıların kim bilir hangi hevesleri kaldı kursaklarında, hangi hayalleri vardı hülyalarında? diye düşünüp gözyaşı dökerken Kaymakam Bey’in o askerler içinde akrabasının da olduğunu bilmiyordum…

Bundan evvel toprak ve sudan mürekkep naçiz ecsadını bile geri alamadık ki, gariplerimin hülyalarını, heveslerini bilebilelim diye mırıldandım…

Vazifemiz mesul aramak değil ama, sorumluluğun ne köprüyü bekleyen Melek’te, ne Karasu’da, ne de kadim köprü Acemoğlu’nda olduğu kanaatindeydim.

Belki bu, bir köprünün isyanıydı; ya da asrın insanına anlayacağı lisanda elemli bir ihtarı, bir tembihiydi. Çünkü bu modern bilginin artık kullanıldığı çağda insanlar ancak bu vahametteki hadiselerden sonra gerçek bilgiyi deneyimlemiş olabiliyorlar. Gerçi bu tarz düşüncelerin de artık pek bir işe yaramadığı “Enformatik Cehalet” tabiri ve tahkiriyle dile getiriliyor bazı büyüklerimiz tarafından…

“Allah bizleri bir daha böyle yürek burkan bir isyan ve ihtarın muhatabı olmaktan korusun Kaymakam Bey dedim.
Amin dedi… Amin… Amin…
Sizden bir istirhamım var Yuşa bey; “Lütfen yolunuz bu köprüden bir daha geçerse ismini ve memleketini dahi bilmediğiniz, size meçhul bu 14 askerimize, Fatiha, ya da bildiğiniz bir duayı okuyup geçin hatta bu olayı anlatın da dostlarınızı da bunu başkalarına anlatsın bu yayılsın ve güzel bir işe hep birlikte imza atalım” – dedi.
Evet dostlarım, kardeşlerim, unutmayın ki, onların hiçbirinin suçu ve günahı yoktu Mehmetçik olmaktan başka… Allah hepsine gani gani rahmet eylesin.
Teknolojinin kullanılabildiği bu zaman diliminde hem kaymakam beye olan sözümü geç de olsa tutma adına yaymış olayım. Rabbim şahittir ki her gezgin arkadaşıma konusu açıldığında bu köprü ile olan hislerimi aynen böyle anlatmışımdır…
Sözümü tuttum.
Aha bu yazı da şahit olsun…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
İki Burçlu Bir Kale: Zaman!
Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'nin Düşündürdükleri
Dünyaya Açılan Yol
Kendini Anlatma Şekli
Boş Çerçeve
Sesler
"Güzel"in Anadilini Konuşursak Ne Olur?
Yürek Evinde Oturmak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Sonbahara Birlikte Yürümek
Yağmurda Koşamayanlar
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Eşek Edebiyatı
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.