Sevgi sabýrlý ve yürektendir, sevgi kýskanç ve övüngen deðildir. -Ýncil |
|
||||||||||
|
ZAMAN MEKAN, PATATES- SOÐAN 1 Evden çýkýp otobüs duraðýna yöneldiðimde saat tam sekizdir. Birkaç adým bile atmadan köþedeki bakkalýn kepenkleri açýlýr. Aytaç Sitesinin kapýcýsý badem býyýklý Rüstem iki küçük çocuðunu caddenin karþýsýna geçirir. Ayný saatte kentin uzak bir noktasýnda emekli öðretmen Cemile Haným geceliðinin üzerine giydiði uzun hýrkasýyla kimseye aldýrmadan etrafýna topladýðý sekiz kedinin karnýný doyurmaktadýr. Yaþlý tekir artýk karnýný doyurmak için eskisi kadar hevesli davranmamaktadýr. Cemile Haným ona her bakýþýnda “Kedilere nankör derler. Laf ola beri gele. Yalan iþte… Bunlar insanlardan daha vefalýdýr. Ýnsan, bir kedi kadar baðlý sevdiklerine baðlý olamamýþtýr. Þu koca dünyada, yazýk” diye mýrýldanýr. Saat tam sekizde iki karga Pazaryolu üzerideki büyük çýnardan havalanarak sitenin üzerinde uçmaya baþladýlar. Uçarken biri sürekli ötekine dalaþýp duruyordu. Öndeki karga havada bir yay çizerek bahçenin taþ döþeli zeminine bir ceviz býraktý. Ýkisi ayný anda dalýþa geçtiler. Ceviz bahçe zemini yerine kýrmýzý otomobilin tavanýna düþtü. Otomobilden sekerek yerde yuvarlanmaya baþladý. Kargalar birden otomobilin yanýnda bekleyen adamý fark ettiler. Hala yerde yuvarlanmaya devam eden cevizin peþini býrakýp yeniden havaya yükseldiler. Apartmanýn çatýsýnýn üzerinden uçup gözden kayboldular. Adam uzun uzun arabasýnýn tavanýný gözden geçirdi. Elini kaportanýn boyasý üzerinde gezdirip öfkeyle bahçe kapýsýna seslendi. “Hadi ama beril, bütün gün seni mi bekleyeceðim?” diye baðýrdý. Küçük kýz babasýnýn sesindeki öfkenin nedenini anlayamadý. Çünkü o kargalarýn arabanýn üstüne býraktýðý cevizden ve tavanda loþun küçücük bir noktaya benzeyen çizikten habersizdi. Neredeyse arabanýn rengindeki kýrmýzý paltosu üzerine astýðý sindi resimleriyle süslü okul çantasýyla koþarak gelip arabaya bindi. Saat tam sekizde Bursa Nilüfer’deki E tipi cezaevinde beþ aydýr tutuklu bulunan Simitçi Nazmi gardiyanýn gürültüyle açtýðý demir kapýdan avluya çýkarak mahkûmlarý adliyeye götürecek araca bindi. Bu gün ilk duruþmasýna çýkacaktý. Arkadaþlarýndan ödünç aldýðý takým elbiseyi ve gömleðini giymiþ bir de boynuna kravat baðlamýþtý. Hayatýnda ilk kez kravat takýyordu. Ve ilk kez bu sabah kendini bu puslu aynada takým elbiseli ve boyalý ayakkabýlarla görmüþtü. Evlendiði, damat olduðu gün bile kravat takmamýþtý. Aynaya ilk baktýðýnda gördüðü resmin kendisi olduðuna inanamamýþtý. Saat tam sekizde cezaevi aracýna binip duvarlarýn dýþýna çýktý. Minibüste jandarmalarla birlikte altý kiþi vardý. Küçük parmaklýklý pencerelerden sokaklar, parklar ve insanlar görünmüyordu. Hiçbir þey görmese bile dýþarýda olduðunu bilmek onu keyiflendirmeye yetiyordu. Savcý ve hâkimleri, mübaþirleri ya da kâtipleri düþünmek istemiyordu. Þu anda kutu gibi kapalý bir yerde olsa bile yollar arabanýn tekerlekleri altýndan akýyordu. Köprülerden geçiyor, sokaklarý dolaþýyor ve trafik lambalarýnda duruyordu. Dýþarýda olmak ne güzeldi. Saat tam sekizde 6F numaralý belediye otobüsü týka basa dolu geçti. Durakta bekleyenlerin sadece bir kaçý zar zor arka kapýdan içeri sýðmayý baþardýlar. Otobüs kartlarý elden ele geçirilerek þoför mahallindeki cihaza dýtlatýlýp geri gönderildi. Otobüs kartlarý elden ele geçirilirken omzuna çantasýný asmýþ ayakta bekleyen uzun çizmeli kýz kulaklýðý ile yine müzik dinliyordu. “Bunu ileri uzatýr mýsýn?” diyen yolcularý duymadý. Yol boyunca sýkýþ tepiþ otobüste Heykel’e kadar gidip zorunlu kalmadýðý sürece kimse ile göz temasýnda bile bulunmadý. Uzun, dalgalý saçlarýyla yol buyanca oynayýp durdu. Ellerini baðlasalar, saçlarýna dokunamasa kim bilir neler olurdu? Sonraki otobüse zorlukla binip Altýparmak’taki iþ yerime ulaþtýðýmda artýk saat sekiz buçuðu çoktan geçmiþti. Kapýdan içeri adýmýmý atar atmaz þefimiz Kel Tarýk ile göz göze geldim. Niye geç kaldýn diye soracaðýndan adým gibi emindim. Sormadý. “Bu gün çalýþamýyoruz. Dün geceden beri bu sokakta elektrikler kesikmiþ. Akþama kadar da gelmez.”dedi. Utanmasam sevinçten adamýn kel kafasýndan öpecektim. Ýþ yerindekiler söyledi. Akþamki yaðmurda mahalledeki trafo patlamýþ. Ne güzel olmuþ. Þirketin binanýn arka kýsmýnda küçük bir jenarötörü vardý. Sadece aydýnlatma saðlayabiliyordu. Bilgisayarlarý çalýþtýrmaya yeterli olmuyordu. Zaten elektrikler yüzünden internet baðlantýsý da sürekli gidip geliyormuþ. Yaþasýn trafoyu patlatan yaðmur, yaþasýn gidip gelen internet baðlantýsý. Seyfullah Aralýk 2010 Bursa
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |