ZAMAN, MEKÂN-PATATES, SOÐAN¬- 5
     Saat tam on bir de Hürriyet Mahallesinin iki kafadarý aylardýr sözcüklerle sürdürdükleri sidik yarýþýný gerçekte test etmeye karar verdiler. Hülagi’nin arabasý Ferdi’nin arabasýný koyun postu gibi peþinden sürükleyebilir mi? Kahvedeki müþterilerin bu gereksiz çekiþmeden artýk anasý aðlamýþtý. Kahve sakinlerinin en yaþlýlarýndan biri, “Yeter be, Halep orda ise arþýn burada…” deyince günlerdir süren bu anlamsýz çekiþmeyi test etmek kaçýnýlmaz olmuþtu. Ertesi gün herkesin gözü önünde, hatta kahvenin önündeki sokakta arabalarýn kýç kýça baðlanmasýna karar verildi. Ýki uyanýk hemen ortalýktan toz olup sanayiye koþturmuþlardý. Hülagi doðan görünümlü kartal arabasýnýn yaðýný ve bujilerini deðiþtirtti. Hatta karbüratörünü temizletti. Depoya otuz beþ liralýk benzin koydurttu. Çünkü tüp arabayý çekiþten düþürüyordu. Ferdi de ayný marka arabasýnýn kabak lastiklerini bir arkadaþýndan ödünç alarak takviye etti. Kýz gibi olarak tanýmladýðý arabasýnýn zaten baþka bir bakýma ihtiyacý da yoktu.
Saat tam on bir de mahallenin bütün aylaklarý, meslek lisesindeki dersleri kýrmýþ öðrenciler, civar semtteki seyyar satýcýlar caddeye üþüþtüler. Dün öðleden beri fýsýltý gazetesi hiç durmadan canla baþla çalýþmýþ, yarýþmayý yedi mahalle öteye çoktan duyurmuþtu. Arþýn Halep teorisini ortaya atan yaþlý adam hakem tayin edildi. Arabalar arka þasilerinden saðlam bir halatla birbirine baðlandý. Ýki arabanýn arasýndaki boþlukta eþit mesafeye kiremit ile bir çizgi çizildi. Arabalar çalýþtýrýldý. Motorlarýn ýsýnmasý için birkaç dakika izin verildi. Boþ viteste gaza basýldý. Karbüratörler kükredi, egzozlar mahalleyi dumana boðdu. Yaþlý hakem üç, iki, bir geri sayýmýný yapýp mendilini aþaðýya indirdi. Yorgun otomobillerin egzoz dumanýn ile lastik dumaný sokaðý doldurdu. Yollar mart kedileri gibi aðlayýp inlemeye baþladý. Bakkal Cevat; “Salak bunlar. Ýkisinin de diferansiyeli daðýlýr, millete eðlence çýkmýþ” dedi. Kendi sesi sokaðýn gürültüsünden kendi kulaklarýna bile zor ulaþtý. Arabalar bütün gürültüsüne raðmen birbirlerini sürükleyemediler. Biraz ileri biraz geri kapýþýp durdular. Beþ dakika geçti geçmedi Hülagi’nin arabasý su kaynattý. Radyatör panjurundan dumanlar çýkmaya baþladý. Araya giren yaþlý hakem yarýþmayý bitirdi. Tam olarak kimse galip gelememiþti. Ferdi kazanmaya daha yakýn kalmýþtý. Çünkü onun arabasý hala rekabet edebilecek durumdaydý. Öteki mücadele dýþý kalmýþtý.
Gün ortasýnda saat tam on iki de kapalý çarþýda genç bir oðlan dalgýn dalgýn gezen kadýnýn çantasýný kaptýðý gibi kalabalýðýn içinde gözden kaybolmuþtu. Esnafý bir yana býrak kadýn bile ne olduðunu anlamamýþtý. Çarþýdan çýkýp Cumhuriyet Caddesine inen kapkaççý birkaç saniye içinde gözden kaybolmuþtu. Kapalý çarþýda bu tür olaylar neredeyse hiç olmazdý. Çünkü upuzun çarþýyý boydan boya insan seli içinde koþarak geçmek, gözden kaybolmak kolay deðildi. Daha önce buna benzer giriþimde bulunanlar çarþý esnafý tarafýndan kýskývrak yakalanývermiþti. Kadýn önünde durduðu kuyumcuya girip hemen polisi aradý. Ve hemen arkasýndan da kocasýnýn iþyerini… On veya en fazla on beþ dakika içersinde, kapalý çarþýya önce kadýnýn kocasýn, ardýndan da polisler damladý. Atý alan çoktan Üsküdar’ý geçmiþti. Gelseler ne olacaktý? Kuyumcu Orhan buna tepki gösterdi. “Polisler neden lazým olduklarýnda ya hiç ortalýkta yokturlar. Ya da iþ iþten geçtikten sonra gelirler,” dedi. Polis memuru kaþlarýný çattý. Bir þeyler söyleyecekti ama son anda vazgeçti. Þimdi tartýþmanýn hiç zamaný deðildi. Memurlar kadýna çantasýnda bulunanlarý sordular. Çantasýnýn rengini ve þeklini tarif ettirdiler. Çantada Yüz elli lira para, cep telefonu, ince bir altýn künye, kredi kartlarý, nüfus cüzdaný, sürücü belgesi vardý. Kadýnýn kocasý Ali Karadeniz çantada hýrsýzla beraber giden cep telefonunu aradý. Birkaç kez çaldýktan sonra cep telefonu bir erkek tarafýndan açýldý.
- Alo…” dedi. Alooo… Ne istiyorsun?
- Ben Ali Karadeniz, Leyla haným yok mu?
- Sittir git oðlum iþine. Ben hýrsýzým. Sen de çantasýný çarptýðým salak kadýnýn kocasýsýn. Anlamadým mý sanki zurna?” dedi.
- Tamam, eyvallah, yemedin. Bak birader, Çantanýn içinden ne istiyorsan al. Kimlikler bize geri ver. Onlar senin iþine nasýlsa yaramaz.
- Bana uyar, çantayý Þehreküstü tren istasyonunun giriþindeki çöpe tenekesine atacaðým. Ýster alýn ister almayýn.”dedikten sonra telefon kapandý.
Karý koca önde, polis arkada koþa koþa gidip çöp tenekesindeki çantayý aldýlar. Polis çantayý, kadýný ve kocasýný karakola götürdü. Parmak izi için gerekli araþtýrmalar yapýldýktan sonra içini açtýlar. Cep telefonu, cüzdandaki paralar, altýn künye gitmiþti. Kredi kartlarýna ve kimliklere dokunulmamýþ olmasýndan dolayý sevindiler. Çantasý çalýnan kadýn ve kocasýnýn ifade verip karakoldan çýkmasý akþamý buldu.
Gün ortasýnda saat tam on iki de Teleferik semti üzerine Uludað’a týrmanan çelik halatlarýn gölgesi parkýn yukarýsýna týrmanýn yolu kalýn iki çizgiyle býçak kesiyordu. Sarhoþ Hamdi birkaç gündür rakýyý býrakmýþ ayýk geziyordu.
Seyfullah
2011 Ocak
Bursa