Sizde Küçük Şeylerden Mutlu Olabiliyor Musunuz?
Sadece beklediği için mutluydu. İşte o derece seviyordu onu.
Sadece beklediği için mutluydu. İşte o derece seviyordu onu.
Karşılaşmaları yağmurlu bir ilkbahar günüydü. Giray pencerenin önünde oturmuş yağan yağmuru seyrediyordu. Evlerinin önünden geçen yol işlekti. Acı bir fren sesinden sonra yuvarlanan bir aracın sesine fırlayarak hızla evden çıkmıştı.
Bana bakmak ne kadar acı bir bilsen. Kirli sokaklardan hikayelerin ağarmasını beklemeden şiirsel ağıtların küf koktuğunu, koridorlarda çürüyen cesetimin hiç mi hiç gülmediğini bir bilsen
Aynı kentin aydınlattığı iki genci anlatır bu öykü serisi. Kısmen bakışan, hiç görüşmeyen ama yürekleri kenetlenmiş iki genç... Aşka aşık olan bir kadın, hayal dünyasında kavrulan bir adam. Günlerin tükendiği yerde dünler en lezzetli yiyecektir.
Bütün eskiler sofrada yerini almış. Ortaya da beşbuçukyıllık bir yiyecek konmuş. Eller çenede bakıyoruz "önce kim yiyecek" diye. Bir an için fısıldıyorum kendi kendime;
Sizce de gururun fazlası zarar değil mi?içimde saklı kalan hayal ötesi hikaye ama gerçeğin tam ortası aslında
Seher rüzgârı misk kokulu eser. Seherlerde pencerelerini açık tut. Alnına dökülen saçların açıldıkça, o güzel saçlarının kıvrımlarından ciğerlerine gül kokusu yayılır. Sana gelen yolun konaklarında nasıl istirahat edebilirim ki?
İkinci katın terasında demleniyorlardı.
Öğle vakti, hava tutuşmuş, yanıyor.
Sanki bu yangın yetmiyormuş gibi terasa önceden düşmüş gölge gide gide kısalıyordu. Biraz sonra terasın zevki kaçacak.
Aşağıda masmavi deniz…
Ufukta nokta nokta gemiler.
Ölüme yaklaştıkça, aşk ılık bir şarap gibi gırtlağından içeri akıyordu ve içini ısıtıyordu. "Bu kadar güzel olacağını bilseydim, yaşamaya vakit harcamazdım" diye düşündü. Hayatı boyunca aradığı aşkı, ancak hayatından vazgeçtiğinde bulabilmişti.
Hoşça kal diyor gözleri…Yağmur yağıyor…O ağlıyor…Ben ağlıyorum…Hoşça kal diyorum…Ağlıyor gözlerimiz…Damlıyoruz birbirimizin gözlerinden…Düşüyoruz…
Beklemek çaresiz bir duruşu resmetmiyor, gözyaşı tadında bir yutkunuşu konuşmuyor düğüm düğüm boğazda. //Beklemeye devam ediyorum sanki senin çatının altındaymış gibi, beklemeye devam ediyorum sanki senin adını taşıyormuş gibi ve beklemeye devam ediyorum sanki beklediğimi unutmuş gibi…
Kar yağıyordu o gece. İki küçük kalbin içinde paylaşılan ,soğuktan korkmayan ,ama titrek bir alev.
Yazan benim.
Yazdıran yaratıcı.
Yazan kalemim.
Cemre yok…Emre yok…Onlara iftira atanlar yok…Bunları izleyen O hala var.Hala şahit…Onların hikayesini yazmama şahit. Emre…
Yüreğimin gurbeti.
Biliyorum, bu plağın sahibi bir kadındı. Ve o kadın şimdi yaşamıyordu. Atar mıydı yoksa böyle sokaklara tamamlamadan o sözcükleri.
Ayaklarımın yerden kesilmesinin hemen ardından, birden taş zemine basmam arasında sıkışıp kaldığımda, yatağında başka biriyle bana şaşkın ve telaşlı gözlerle bakıyordu.