Bir Anne...
Aklımdan geçiyordu. Düşünmeden yapamıyordum o küçük kızı.. Birden ansızın büyüyüverdi..
Aklımdan geçiyordu. Düşünmeden yapamıyordum o küçük kızı.. Birden ansızın büyüyüverdi..
"Şimdi yaşayan kaç kişi duyuyor onu, kimler kulak veriyor diye sorarım sık sık kendime? Birçok kişi senin gibi düşünüyor evlat. Sen daha çook gençsin ama onlar çoktan bir zombiye dönüşmüş gibi gelir bana."
Ahmetin suratı, yukarı doğru çekilen kulaklarının acısıyla yamuk bir hâl almıştı. Öğretmen kulağını bıraktığında kulak memesine kadar kan oturmuştu. Tahtaya geçip arkadaşların karşısında mahcup bir halde önüne baktı. Öğretmen, Bir daha sol elle yazmayacağım. diye, tekrar etmesini istedi. Ahmet, mırıldayan sözlerle tekrar etti. Öğretmen, bunu beğenmedi. Bir kez
O kadar da yalnız değildim canım, sokak tarafından arkadaşlarım vardı. Yine de bazı şeyleri, içten yapmak gerekir.
Kahredici karanlık artık güneşin yeryüzüne ışık silsilelerini yalatması ile kayboluyordu.
Kısa boylu siyah saçlı çocuğun, küçük hanımın ve Eylül'ün Anadolu'ya dönüşen öyküsüyle olayı biraz kalbinizde yaşayacaksınız.
Ölüm bu topraklarda yaşayan kadınların ikiz kardeşi gibiydi.Sanırım uzun yıllarda böyle kalacak gibi gözüküyor.Çünkü saygın katillerin! Yaptıklarının bedelini ödetecek alt yapı oluşturulamadı.Son teknolojiyi kullananların beyninde insanlığın nüvelerini oluşturamadığımız için de kadının insan olduğunu öğretemiyoruz.
Kutsal kitaplardaki metinlerin satır aralarında belirtilmiştir. Tanrı bazı güçlerini ister istemez peygamberleri ile paylaşmıştır. Onlar yeryüzünde ki temsilcilerdir. O gücünü bu aracılar vasıtası ile diğer insanlara gösterecektir. Bir elin parmaklarını geçmeyen peygamberlerin sayısının azlığından olacak ki bazı güçlerini de mürşidi kamillere dağıtmaktan çekinmemiştir. Bunlar dinimizde Allah dostu olarak
Bazı anlar ,hiç beklemediğiniz bir zamanda ,beklemediğiniz bir olay, alır sizi, yıllar önceki yaşanmışlıklara götürür.
Ülkemizde yaşanan makam, mevki düşkünlüğü ve bu makamlara gelebilmek için kimlere yüz suyu döküldüğü malum. Bu hikâyedeki Tâli Bey bir prototip.Nice nice Tâli Bey'ler kimlere nice taklalar atıyor...
Yol bitmek bilmiyordu bir türlü, uzadıkça uzuyordu... Ne kadar yürüdüğünü kestiremiyordu Sultan, yalnızca ayaklarının sızladığını hissediyordu. Hava kararmaya başlamıştı, yol bitmiyor aksine uzuyordu gitgide. Gökteki yıldızlar bir bir parıldamaya başladı. Ay gökte asılı bir lamba gibi aydınlatıyordu yolunu. Hızlandı birden, içine tarifsiz bir korku sinmişti.
Tanitalim gayrı
Yaziyi okuyun yiter:)
Bana katıyorsaniz sevinirim :)
Hem katilip hemde yorumuzla desteklerseniz,
O zaman deme keyfime:)
Koşarken nefes nefese kalmışlardı. Arabaya bindiler ve uzaklaştılar. Bütün planları suya düşmüştü. Planlarında bir hata vardı. Allah ın bütün diğer günleri dururken neden Cuma gününü seçmişlerdi ki! Tabii ki işe yaramazdı. Herkes, ellerini dua için açtığı anda onlar, günah işlemeye yeltenmişlerdi.
Meryem, bir taraftan orayı burayı silip süpürürken, konağın penceresinden de İbrahim Ağa’nın yolunu gözetliyordu. Gayesi ne temizlik yapmak ne de pencereden bakmaktı. İbrahim Ağa’ya ne diyecek onun gazabından bu kez nasıl kurtulacaktı. Bu düşüncesini dağıtmak için oyalanıyordu. İbrahim Ağa, çakmak taşı kadar sert, biber gibi acı biriydi. Bu
Üretim kurallarını anlatmaya başlamadan önce kuşların yağlanmasının önüne geçilmesi gerektiğini belirtmek isterim
Adeta bir mıknatıs çekermişcesine o insanlar, aileler o sokağa gelip yerleşir. Sokağın apartman isimleri de bir hayli ilginç sayılır. Ahu apartmanı ya da Gül, Lale , Yonca, Papatya adları eskilerin Beyoğlu pavyon isimlerini aratmaz. Sanki onlarla yarış halindedir bu evler...
"Sana bir silah mı yahut uyuşturucu mu lazım, yapacağın iş için adam mı lazım, bulunduğun vilayetteki en yakın bir roman mahallesine git, orada bir kahvehaneye gir otur çay söyle. Seni kimsenin tanımasına gerek yok, yeterki paran olsun, daha çayını bitirmeden yanına gelirler.Merak etme sen adamım"