Sanat hem bir coþma, hem bir yadsýma iþidir. -Camus |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Romanýn kesin, ana hatlarýyla belirlenmiþ bir tanýmý yoktur herhalde. Roman, elbette her þeyi anlatabilir. Romanýn dünden, bugüne ve yarýna aldýðý yol, nice deðiþimden geçmiþtir. Hepsini biliyorum da söze dökemediðim o roman duygusu, romanlar için tek denektaþým olmuþtur dün de bugün de. Rahmetli Attila Ýlhan çoðumuzun ezbere bildiði þiirinde kendi roman duygusunu dile þöyle getirmiþ: “akþamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardý limandan bir gemi giderdi sen kalkýp ona giderdin” Bir zamanlar ben de hep “Üçüncü Þahsýn Þiiri”ndeki romanýn etkisi altýnda kalmýþtým. Akþamlar mý romana yakýn, roman mý akþamýn sona eriþiyle coþkun; iþin içinde bir kartpostal güzelliði olduðu muhakkaktý. Ya da jezabel kimdi? Kim olduðu merakýmý çekmekle birlikte, bir roman için ille “kan içinde” yatmasý gerektiðine inandýðým bir isim olmuþtu. Sonra ayrýlýk vardý; aþkýn çözülmüþlüðü vardý. –Üstelik, Ýlhan bu þiiri, her sabah divan otelindeki kafeye gidip gelirken yolda karþýlaþtýðý ve adýný bilmediði bir kýz için yazmýþ.– Zaten az ötemizde Attila Ýlhan romaný hep durur: Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrasý.. Özellikle bu ilk Attila Ýlhan romanlarýnda akþamlar sahiden roman duyuþlarýyla biter, þehirler çýðlýk çýðlýðadýr, serüvencil yaþamalarda birileri kahrolur, “yalnýzlar rýhtýmý”nda bir tango yükselir alçalýr… Romancýnýn özbe öz kendi dünyasýdýr bu… Sonralarý -ne çok!- roman okudukça ne çok dünya tanýyacaktým! Karmakarýþýk, oburca okumalardý bunlar… Nihal Yalaza Taluy’un Dostoyevski ve Tolstoy’un yaný sýra Puþkin, Gogol çevirileri arasýnda en çokta Dostoyevski’de büyük acýlar çekiyordum. Dostoyevski’nin 27 yaþýnda yazdýðý Beyaz Geceler günlerimi gecelerimi çaldý.. Daha ilk okuyuþumda Anna Karenina’ya, hem romana, hem Anna’nýn kendisine âþýk olmuþtum. Anne büyük dans gecesine biraz geç katýlýyor ve bir roman doðuyordu. Anne kar yaðan gecede trenden iniyor ve kar altýnda Vronskiy’le karþýlaþýyor. Anna operadan içeriye giriyor… Öyle art arda sahneler. Anna Karenina’yý tanýdýðým, görüþtüðümüz, canlý bir kiþiymiþçesine görebiliyor, gözümün önüne getirebiliyordum. Bu yüzden beyazperdedeki Anna Karenina’lar bende hep hayal kýrýklýðý oldu. Hatta, Handan’ý, Budala’yý, Kiralýk Konak’ý okuduktan sonra, Anna Karenina’yla birlikte, yalnýzca romanlara özgü, nasýl sýfatlandýracaðýmý hiç bilemediðim bir “kadýn kahraman” kimliðiyle baþbaþa kalmýþtým. Handan, Nastasya Filipovna, Seniha, Anna’nýn kýz kardeþleri sayýlamazlar mýydý? Bihter, Aþk-ý Memnu’un mutsuz kiþisi, bu gösteriþli kadýnlarýn yaný baþýnda, yazýk ki biraz sönük kalýr. Bihter’de, kýz kardeþlerinden biri sayabileceðimiz Emma Bovary’nin gönül çýlgýnlýðý daima örtük kalmaya yazgýlý býrakýlmýþtýr. Roman dünyasýný var eden kiþiler olabilir mi? Flaubert Madame Bovary’yi yazdýktan sonra bir “bovarizm”dir alýp baþýný gidiyor. Yakup Kadri, Kiralýk Konak’ýn Seniha’sýnda Madame Bovary’den esinlere rastlanmasýný gülümseyerek onaylarmýþ; Seniha’nýn bovarizmin pençesinde can çekiþtiðini söylermiþ. Roman kiþileri, bazen, baþka roman kiþilerine anne-baba olabiliyor gerçekten.. Attila Ýlhan Cumhuriyet’te makaleler yazarken ziyaretine gitmiþtim ikibinli yýllarda… Odaya girer girmez elini sýktým. Yüzüme bakýp: “Senin gözlerinin içinde tuhaf bir ýþýk var! Parlýyor gözlerinin içi! Bu sevinçten mi?, Beni gördüðünden mi? Bilgiye olan açlýðýndan mý?” diye sormuþtu… Dedim: “Sizi gördüðüm için gözlerim parlýyordur. Bugün ben size Jezabel’i sormaya geldim. Acaba Jezabel bir roman kiþisi mi?, Bir romandan mý esinlenme?” diye sormuþtum. Cevaben: “Bir deðil, kim bilir kaç romandan!” dediðini yine iþitir gibi oldum… Serüven romanlarý saymýþtý, yetinmemiþ, gençliðinde okuduðu Emile Zola’lara kadar geri dönmüþtü bu soru karþýsýnda.. Ama hep gençlikte, serüven romanlarý da Zola’lardaydý sanýyorum… Yirmi beþli, otuzlu yaþlarýmýzda etkilendiðimiz eserler belki bizimle düþe kalka, kiþilerini ardýmýza takarak, hangi yaþantýlarla kaynaþarak, günün birinde kendi düþsel dünyamýza yelken açýyordur. Kim bilir… Zamanlar geçti, denemeler, þiirler, iktibaslar yaptým ben de yýllarca… Ama roman sanatýnýn ýcýðýna cýcýðýna kadar gidecek bir yola girmeyi bir türlü göze alamadým. Çünkü romanýn bir teknik iþi olduðunu ben de artýk kabullendim… Ne var ki o dizedeki roman sýrlarýný hâlâ söylemez: “akþamlar bir roman gibi biterdi.” Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |