• İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm |
241
|
|
|
|
Acılarımı, çektiklerimi bir başkasına nasıl anlatacağım? Anlatabilsem, o beni anlayabilecek mi? Anlasa ne olur, ne değişir. Bir iki “ah, vah” çeker; onun da samimi olup olmadığı şüpheli. |
|
242
|
|
|
|
Münakaşa eden iki kişinin bağırışlarını duyunca ayağa kalktım. Az ötemdeydiler. Birbirlerini iteleyip çekiştirmeye başladılar. Aralarına girip kavgaya engel olmak istedim. İçlerinden biri bu hareketime kızmıştı, karnıma inen yumruğu bunun kanıtıydı. Acıdan iki büklüm oldum. Sonra doğruldum, bütün gücümü sağ yumruğumda toplayıp gözüne bir tane çaktım. |
|
243
|
|
|
|
Serpil ile olan evliliği Cafer Aga'nın dört yıl sürmüş. Bir gün Menekşe bacı kızını getirdiği gibi çekip almış Cafer Aga'nın elinden ve götürmüş. Tekrar satmış başkasına. Kime mi? Serpil'in eski kocasına. |
|
244
|
|
|
|
Ninemin evindeki eşyaların hepsi bu kadardı. Ev kapısının ne içinde ne de dışında kilit vardı. Gündüzleri bir yere giderken çoğunlukla kapı açık kalırdı. Gece yatarken bazen ninemin kapının arkasına komislayı dayadığını görmüştüm. |
|
245
|
|
|
|
Hava rüzgârlı ve yerler yaştı; gece yağan yağmur henüz kurumamıştı. İleride üç çocuk havası inmiş bir plastik topla oynuyorlardı. |
|
246
|
|
247
|
|
|
|
Ahırı iyice incelemeden önce kapıdan girince sol duvarın yanındaki saman balyalarının arkasına saklandım. Saman balyaları ile duvar arasında bırakılan boşluk tam benim girebileceğim kadardı. Çok keskin bir gözün bile burada saklanan canlıyı görmesi zordu. |
|
248
|
|
|
|
Bu yaşadıklarım aynı günün olayları mıydı yoksa farklı günlere mi aitti? Birkaç saatlik zaman diliminde defalarca gece ve defalarca gündüz olabilir miydi? |
|
249
|
|
250
|
|
|
|
Cafer Aga, gerçekten de miskin, tembel bir adam. Bütün gün mevsim kışsa tuvaletin içindeki odada, havalar iyi ise dışarıdaki bankın üzerinde hiçbir iş yapmadan oturup duruyordu. |
|
251
|
|
|
|
Cafer Aga, gençliğinde çok iyi klarnet ve darbuka çalan bir sanatçıymış. Düğünden düğüne, davetten davete dolaşırmış. Tabii tek başına değil; diğer müzik ekibi arkadaşlarıyla. |
|
252
|
|
|
|
Uykum geldi. Hayret! Gözkapaklarımın üzerine bir ağırlık çöktü; sanki kilolarca yük binmiş gibi. Kapattım gözlerimi, açmak istiyorum açamıyorum. Beynim faaliyette, gözlerim uykuda. |
|
253
|
|
|
|
Benimkiyle bu dünya birbirinden çok farklı. Şu dünya iyi ya da bu dünya kötü, demiyorum. İkisi de iyi veya ikisi de kötü olabilir. Kavramlara anlam yüklemiyorum, algıların farklılığı bu kabule zorluyor beni. |
|
254
|
|
|
|
Bence, denizlerinde martıların uçmadığı, çöplüklerinde tavukların eşelenmediği, kırlarında eşeklerin debelenmediği, göllerinde mandaların yüzmediği bir dünya yerin dibine(!) batsın. Ben böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum. |
|
255
|
|
|
|
Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur. İtiraf edin ki, güzel, hoş olarak yaptığınız ne varsa, hepsini bu deliliğe borçlusunuz.Ben bir dünya vatandaşıyım, herkese ama herkese bir yabancı olarak bilinirim. |
|
256
|
|
|
|
Bu adı bana Kenan Baba koydu. Benim ilk adım -belki de gerçek olan odur- Kalo idi. Kalo çingenece bir kelime; siyah, kara demek. |
|
257
|
|
|
|
Okulların açıldığı ilk gün, bu ilkokulun bahçesine girdim. Burada öğrenciler kantinden aldıkları yiyeceklerin bir kısmını ya doyduklarından ya da zil çaldığı için yemeye vakitleri kalmadığından sağa sola atıyorlardı. Ben de herkes derse girince bunlarla karnımı doyuruyordum. |
|
258
|
|
|
|
Önümdeki duvarın içinden ses geliyor. Biri bağırıyor. Şimdi yumruklamaya başladı duvarı. Ve duvarlar eski yerlerini alırken tavan da yükseldi. Meğerse odam ne kadar genişmiş. |
|
259
|
|
|
|
Ve... Gözleri kör edebilecek şiddette bir ışık ile kulakları sağır edebilecek bir gök gürültüsü... Kendimi yere attım. Üzerime yıldırım düştüğünden eminim, yer sarsıldı, ama ne bende ne de yerde ateşin en ufak bir izi bile yok. |
|
260
|
|
|
|
Daha sonra hastanenin kapısının dışına dev bir pankart asıldı. Pankarttaki yazı şöyleydi: “HASTANEMİZDE KARANTİNA UYGULANDIĞINDAN HASTA VE ZİYARETÇİ KABUL EDİLMEMEKTEDİR. MÜDÜRİYET” |
|