Dilsiz Fahişe - 8 (Son)
Hikaye/roman kahramanlarının hayali birer varlık olduğunu düşünmeyiniz, onlar belki de anlatıcı kadar canlı kanlı yani somut birer varlıktırlar!
"Bana bir kitap verin, bir de kahve; gerisi zaten kendiliğinden saçmalayacak." – Dorothy Parker (kurgusal)"
"Bana bir kitap verin, bir de kahve; gerisi zaten kendiliğinden saçmalayacak." – Dorothy Parker (kurgusal)"
Hikaye/roman kahramanlarının hayali birer varlık olduğunu düşünmeyiniz, onlar belki de anlatıcı kadar canlı kanlı yani somut birer varlıktırlar!
Ugandada 7 kadınla evlenen adam herkesi şaşkına çevirdi. İkisi kız kardeş olmak üzere aynı gün 7 kadınla evlenen Ssaalongo Nsikonenne Habib Ssezzigu isimli hekim, yaşadığı Bugereka kasabasında yerel halkı da şoke etti. Ayrıca Ssezzigu, eşlerine düğün hediyesi olarak ise araba verdi. BASINDAN
Ugandada akıllara durgunluk veren
Yağış uzun süre devam etmedi. Yağmur kesildi, kasvetli bulutlar yavaş yavaş dağıldı, karanlık yerini aydınlığa bıraktı çünkü güneş yüzünü gösterdi.
Ahmet Altan
çoğalıyordu. Ayağımın üzeri küçük küçük noktalarla dolmuştu. Zamanla bu noktalar birleşiyor ve kocaman bir yumru oluşturuyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Yumru büyüdükçe, bot da ayağıma dar gelmeye başlıyordu.
Iskadro denilen bu siğillerin yakmakla geçtiğini biliyordum. Erkekse geçer; yok dişi ise çoğalır, artar. denilmişti. Benimkisi çoğalıp artan türdendi.
Şeftali bahçesindeki sohbetleri bazılarının gözünden kaçmamıştı.
Coşkun, o gün incir bahçesine incir toplamaya gelmemişti ve Songül eve dönerken dayanamamış, çiftlik evine gelmişti,
Dar sokaklardan ilerliyoruz. Minibüs, yolcu alıp indiriyor. Bu nedenle sık sık duruyor ve hareket ediyor. Yolcuların büyük çoğunluğu yabancı. Minibüste genellikle hep İngilizce konuşuluyor. Türkçe konuşan yok denecek kadar az.
Şoföre:
-Ne kadar kaldı? diye soruyorum.
-Daha var, gelince ben size söylerim,
Zarife, üst katta odaları temizliyordu. Kızların seslerini ve gülmelerini duydukça seviniyor, içi bir hoş oluyor, içine ormansı bir ferahlık iniyor; ama o ıslak bezi sert sert öfkeyle ahşaba sürerken çılgın bir isyan hissediyordu, bu ahşabın da evin de küfür ediyordu içinden. Evin hanımı Hayriye temizlik konusunda hastalıklıydı, her
Ben, her ihtimale karşı, saha kenarındaki seyyar satıcılardan köfte de almıştım. Öyle ufak tefek şeylerle doyacak biri değildim.
Sahaya erken girmemize rağmen, etraf mahşer günü gibiydi. Saha içi seyircilerle daha şimdiden dolmuştu. Tüm seyirciler, tezahürat ederek takımlarını destekliyordu. Ama bırakın saha içini dışarısı da öyleydi. Ana
Ai̇le......kurmak Ve Kötülük...
İlişkiler, kırık aynalarda başlar; hepimiz kendimizi ararken, bir başkasının yaralarını sararken asıl yüzümüzü keşfederiz. Aşk, Kierkegaard'ın dediği gibi, kendini ötekine adamaktır.
Tabancayı kaldırıp raylara atmayı düşündüm. Fakat bu düşüncemden vaz geçiverdim. Bir kadın bağıra bağıra telefonla konuşuyordu. Ona yaklaşıp tabancayı uzattım. Kadın soru dolu gözlerle bana baktı. Gelen metroya atlayıp oradan kaçtım. Telefonla konuşan insanlar genellikle kendine uzatılanı alıyorlar. Bunu daha önce arkadaşlarıma şaka için defalarca yapmıştım.
Selim İleri