'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 21 Nisan 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
'Ay bu fakirler çok aç, çoook yazýk.' Sesine acýma duygusunu adeta 'acýsso' tadýnda yükleyen 'beyaz leydi' bir yandan salýncakta sallanýrken bir yandan da tavuklarýný, yani fakirleri besliyor. 'Gel bili bili, gel bili bili, gel bili bili…(Sonra kadýnýn çýngýraklý þuh kahkahasý duyuluyor, týpký aptal liseli kýzlar gibi sürekli gülüyor...) 'Ayyyyyy, burasý çok eðlenceli canýýýýýým'. Çekirdekleri kapmak için eðilip koþuþturan, eþelenen, birbirleriyle itiþen insanlara bakarak, yüzünde belirgin bir tiksinti duygusuyla, sanki biraz önce tavuklarýný besleyen o deðilmiþ gibi, yanýndaki adamlara dönerek emir vermekten de geri kalmýyor.'Ah, bu arada, þehrin kenarlarýndaki sefil barakalar yýkýlacak ona göre'. Sanki hiçbir þey olmamýþ gibi ýlgýn ýlgýn salýncakta sallanmaya devam eden Natella Abaþvili hazretleri. Yani, saygýdeðer valimizin kýymetli eþleri.
|
|
Hayata, Ölüme ve Zamana Meydan Okuyan Sanatçý : Aygün Arslan
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Nisan 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Eski tahta kapýlar, bir zamanlar en güzel elbiselerin, bayramlýklarýn asýldýðý ahþap dolaplar, kullanýldýðý dönemlerde taze güzellerin karþýsýnda süzüm süzüm süzüldüðü sýrlarý dökülmüþ aynalar, çeyizlerin, dantel çamaþýrlarýn lavanta kokularý içinde saklandýðý þifonyerler hatta merdivenler. Dinleyecek bir izleyici, daha doðrusu yalnýzlýklarýný paylaþacak, yarenlik edecek birilerini bulduklarýnda ne hikayeler anlatýyorlar. Artýk yaþamýný tamamlamýþ, tüketim dýþý kalmýþ ve geçmiþimize tanýklýk etmiþ bu nesneler, bu çok konuþan, konuþkan tablolarda yeniden hayat buluyor. Metayý ‘tüketim dininin’ esasý kabul eden modern zamanlarda, inadýna yaþayarak, bu konuþkan tablolarda tekrar hayat buluyor ve dikkatle bakan gözlere çok zengin öyküler anlatýyorlar. |
|
Sanatçýlar, Uluslararasý Kapadokya Sanat Kampýnda Buluþuyor.
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 29 Mayýs 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Karlýk Evi, yöre halkýna sanatý tanýtmak ve sevdirmek istiyor. Çünkü onlarýn dedeleri de duvarlara çok önemli duygularý taþýmýþlardý. Sadece coðrafi ve tarihi deðeri ile tanýnan yörenin, farklý yönlerinin ön plana çýkarýlýp dile getirilmesini istiyoruz. Hitit döneminden miras kalan çömlekçilik, boyama ve bezeme, oya ve nakýþ yapan ismi bilinmeyen sanatçýlarýn varlýðýnýn keþfedilmesini istiyoruz. Düþ kurmanýn, her ne olursa olsun beynimizde resmedebildiðimiz her bir karenin, gerçeðe dönüþtürülmesinde ne denli önemli olduðuna inanýyor ve bunu daha da geniþ kitlelerle paylaþmak istiyoruz. |
|
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 12 Mart 2004 |
Toplumsal Olaylar |
| |
Tuvaletten çýkan sýrayý arkadaþýna devrediyor.
Bu arada olan, bizim gariban yolculara oluyor.
Beklerken altýna yapanlar mý ararsýnýz?
Orasýný burasýný tutarak, twist yapar pozisyonlarda dolaþanlar mý?
Çok sýkýþmýþ bir yýðýn kýzgýn yolcunun müdü |
|
Tiyatroya Heves Edenlere Ýlaç Gibi Gelecek…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 20 Mart 2004 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Adam ön sýrada oturuyordu, ‘oyun kötü’ diye sinirlendi ayakkabýsýnýn tekini çýkarttý, sahneye fýrlattý. Bir baþkasý kalktý, sahneye çýktý ve perdeyi tutup kapatmaya kalktý. Yani, oyun o kadar beðenilmemiþti. |
|
Ýç Savaþ Sürecinde Türkiye : Birinci Bölüm
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 26 Mayýs 2004 |
Türkiye |
| |
Okuyacaðýnýz çalýþma, Türkiye’ yi de konu alan uzun soluklu bir planýn günümüze uzanan süreç içersinde geçirdiði evreleri kapsýyor. Bu plan, zaman içinde geliþtirilerek, günümüz koþullarýna ve stratejilerine uygun olarak yapýlan eklemeler ve düzeltm |
|
Sanat Dünyasýndan Bir Yýldýz Kaydý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Haziran 2004 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bu yýl, 18. Uluslar arasý Ýzmir Festivali buruk baþlayacak. Çünkü festivalin ve sanat camiasýnýn üzerinden bir yýldýz kaydý. Pýrýl pýrýl yüreðiyle, aklýyla, gittiði yeri aydýnlatan, entelektüel tavrýyla sanatý ve sanatçýyý tüm kalbiyle destekleyen sanat h |
|
Tanrýlarýn Takýlarý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 1 Eylül 2004 |
Toplumbilim |
| |
Sýnýf, yapýlan savaþ ve kazanýlan Osmanlý topraklarý ile ilgilenirken ben bütün utanmazlýðýmla, küpenin çok hoþ olduðunu ve beyaz elbiseme de çok iyi gideceðini düþünmekteydim.
Yavuz Sultan Selim hakkýndaki o anda edindiðim ilk kaný, çok zevk sahibi old |
|
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 20 Þubat 2005 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Yaþlý, koca göbekli, kel kafalý, obur, içkici, üstelik kadýn düþkünü bir Kazanova. Beþ parasýz kalan Falstaff, koca göbeðine ve ilerlemiþ yaþýna bakmadan iki soylu kadýna aþk mektuplarý göndererek, zengin kadýnlar vasýtasýyla kocalarýnýn paralarýndan fayd |
|
Gülmekten Öldüren Terör…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 13 Aðustos 2005 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Dünyanýn hiçbir oyununda, vahþete ve teröre bu kadar çok gülünmemiþtir. Ve hiçbir oyunda bu kadar çok insan ve bu kadar çok kedi katledilmemiþtir. Kan gövdeyi götürürken biz seyirciler, cehennem zebanileri gibi kahkahadan kýrýlýyoruz. |
|
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Mayýs 2006 |
Söyleþi |
| |
Biz çok þanslýydýk. Çünkü Ankara’da çok güzel bir konservatuar binamýz vardý. Bugün Mamak Belediyesi olarak kullanýlan bu bina, çelik kapý ve pencerelerle ses yalýtýmý çok iyi saðlanmýþ bir yapýydý. Ne kadar müzik çalýþýlýrsa çalýþýlsýn, baðýrýlýrsa baðýrýlsýn dýþarýdan ses duyulmazdý. Sabah saat 3’de kapýlar açýlýr. Bu nedenle 3’den önce kalkar kuyruða girerdik. Kapýlar açýlýnca, bir koþu kendimize bir oda kapar sabah 7.30’a kadar aralýksýz çalýþýrdýk. O dönemde, sabah kalkýp oda tutmak için koþanlarýn hepsi bugün bir yerlere geldiler. |
|
Marquez'in Þu Hüzünlü Orospularý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 9 Ekim 2005 |
Yazarlar ve Yapýtlar |
| |
Ancak bu kadar olur. 90’ýnda hayata yeniden baþlamak böylesine incelikli ve duyarlý bir dille anlatýlabilir. Alaycý yaklaþýmýndaki zarafet mi yoksa akýcý yazýlýþýndan kaynaklanan kolay okunuþu mu bilemiyorum ama Gabriel Garcia Marquez’in ̵ |
|
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 16 Aralýk 2005 |
Eðitim |
| |
Bir varmýþ bir yokmuþ, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ülkenin birinde, köylerde yaþayan çocuklarý eðitmek ve meslek edindirmek için kurulmuþ okullar varmýþ. Bu okullarda, aydýnlýk yüzlü insanlar, yüreðinin ve aklýnýn pýrýltýsý gözlerine vurmuþ çocuklar yetiþtirirlermiþ. Akýl ve vicdan birlikteliði esasýna dayanan eðitimde amaç, bu aydýnlýk ülkenin insanlarýný güvenli bir geleceðe taþýyacak aydýnlýk insanlar yetiþtirebilmekmiþ. |
|
Ruhi Su Ýle Birlikte 40 Yýl : Sýdýka Su
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 3 Ocak 2006 |
Söyleþi |
| |
Yanýk bir türküde anmak onu. Yokluðunun keskin kokusu hala havadayken. Sonra, paylaþýlan porselen gaz lambalarýnýn titrek ýþýðý. Ýnatla, inançla dünya görüþünden ödün vermeden sürdürülen mücadele yýllarý. Demokrasiye aç, adý konmamýþ kitleleri bir araya getiren görkemli konserler. Sevenleri, hayranlarý ama en unutulmazý, insanýn içini titreten o sesi. Yumuþacýk kadife içinde açan bir kartalýn uçuþu gibi öylesine insaný yüreðinden kavrayan o gümbür gümbür çaðýldayan sesini. Ýþte bu sesi bir kez daha anýmsýyor insan. Ruhi Su’nun eþi Sýdýka Su ile konuþurken. |
|
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Ocak 2006 |
Politika |
| |
‘Ben Herostratus. Artemis Tapýnaðýný ben yaktým. Benim adým çaðlar boyunca anýlacak ama sen Kleon, Efes kentinin baþ yargýcý. Seni kim hatýrlayacak? Hayýr, sen de beni yargýladýðýn için anýlacaksýn.’ |
|
Marullar ve Bezelyeler Savaþý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 18 Ocak 2006 |
Söyleþi |
| |
Kadýn erkek iliþkilerini anlamýnýn en kolay yolu, marullar ve bezelyelerin davranýþ biçimlerini incelemekten geçiyor. Tarihten de eski bu can alýcý meseleyi hala kavramadýysanýz, size naçizane sürücü ehliyet kurslarýnda okutulan trafik kitabýný tavsiye edeceðiz. Hala mý týk yok. Çaresiz, baþ rollerini Þebnem Doðruer ve Gürol Tonbul’un paylaþtýklarý ve Behiç Ak’ýn kaleme aldýðý ‘Ayrýlýk’ oyununa gideceksiniz demektir...
|
|
Taþra Dergiciliði Ýstanbul Dükalýðýna Karþý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 22 Nisan 2006 |
Modern Þiir |
| |
‘Gavur Topraklara’ da ancak böylesi yaraþýrdý. Üstelik serde Homeros’un çocuklarý olmak da var. Hem muhalif olacaksýn, hem çatýr çatýr her yanýndan muhaliflik akan Taþra Dergileri çýkaracaksýn, hem de Homeros’un çocuðu olacaksýn. Üstelik, insanýn kanýný kaynatan bu ‘gavur topraklar’ üzerinde yaþayacaksýn. Eeee kardeþim þair olmayacaksýn da ne yapacaksýn? Elin mecbur, cümle alem þairi bir araya toplayacaksýn. Ne demiþler ‘aklýn yolu bir’. |
|
Ademin Adý, Artýk Tol!
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 7 Mart 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Adam bizi bize baðýrýyor.
‘Bana hayatýmý geri verin.’
Spartaküs de ayný þekil de baðýrmamýþ mýydý? Binlerce yýl sonra, baþka bir coðrafyada ve baþka bir hayatta, bir adam, týpký Spartaküs gibi bizler, sizler, onlar ve ötekiler için ayný çýðlýðý atýyor.
|
|
Tiyatro Topluluklarýna Yeni Bir Seçenek : Tepekule Sahnesi
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Mayýs 2006 |
Toplumsal Olaylar |
| |
Sahne boyutlarý, mükemmel akustiði, dijital kontrollü ýþýk sistemleri, sanatçý soyunma odalarý, kulisleri, sahne dekor asansörü, sahne mekaniði ve yangýn güvenlik önlemleriyle Tepekule Sahnesi, 13 Mayýs’tan sonra tiyatro topluluklarýný ve sanat severleri aðýrlamaya hazýrlanýyor. Yapýmý 9 yýl süren Tepekule Sergi ve Kongre Merkezi, baþta tiyatrolar olmak üzere konserler, dans gösterileri, sergilerle Bayraklý’da bir sanat merkezi haline gelecek. |
|
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 16 Mart 2006 |
Söyleþi |
| |
‘Askerlik saçma bir þeydir. Hiçbir genç kýzýn baþýna gelmez. Örneðin Leyla’nýn hiç askerlik sorunu olmamýþtýr. Niçin askerde karavanayý sürekli Kelami taþýyor? Kelami olmasa Türk Silahlý Kuvvetlerinin durumu ne olacak? Leyla sevgilim.’ |
|
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 21 Mart 2006 |
Söyleþi |
| |
Kazýk kadar olmasam bende soluðu sahnede alacak, insanýn aklýný çelen þu kuklalarý doyasýya mýncýklayacaðým ama nerede…Ýnsan, yaþýný baþýný alýnca maalesef yetiþkinliðin getirdiði sorumluluklardan olsa gerek ancak poposunu kýrýp oturmakla yetiniyor. Gözlerim beni çocukluðumdan kavrayan kuklalarda, kulaðým Keloðlanda, suratýmda ay dede gülüþüyle, Ýzmir Sanat’ýn koltuklarýna yayýldýkça yayýlýyorum.
|
|
Üç Kadýn, Üç Ressam, Üç Özgür Ruh
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 12 Aralýk 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bakan ama görmeyen insanlardan farklý olarak, bu üç kadýn dünyayý akýl ve gönül gözleriyle görüyorlar. Bu üç kadýn, sokakta yürürken bu aðaçlar, bu evler nereye doðru gidiyor; görüyorlar. Gölgeler nereye doðru uzar; biliyorlar. Resmettikleri nesnelerin nereden ýþýk aldýðýný yüreklerinde hissediyorlar. Þimdi sokakta yürürken görerek, inceleyerek dolaþýyorlar. Hayatý resmin penceresinden yaþýyorlar.
|
|
Ýyi Tiyatro, Kaliteli Oyun, Büyük Bir Þiirdir.
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 1 Nisan 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Garcia Lorca gibi önemli yazarlarýn, oyunun atmosferini yakalayabilmek için seçtiði imgeler, sahnede harekete dönüþür. Bu, Anton Çehov’un oyunlarýnda kendini içsel bir þiir olarak gösteriri. Çehov, oyunun dinamizmini bu içsel þiirle yakalar. Çehov’un oyunlarýnýn içine girdikçe, daha derin ve daha þiirsel bir yapýyla karþýlaþýlýr. Lorca, Çehov, Yeats ve Synge oyunlarýnda, þiirsel teyatral bir dil yakalamýþlardýr. Oyunlar, düz yazý olarak kaleme alýnmýþtýr ama þiirsel bir yapý taþýr. Ýçsel dinamizmi, derinleþen bir þiirsellikle birlikte büyülü bir atmosfer yakalarlar. |
|
Þiir ve Öyküden Sonra Sýra Romanda Mý?: Fikret Hakan
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 24 Nisan 2006 |
Söyleþi |
| |
O benim çocukluðumun siyah beyaz filmlerinin vazgeçilmez jönüydü. Kimi zaman mahallemizin harbi delikanlýsý, ailemizin beyefendi oðlu ve çoðunlukla genç kýzlarýn uðruna beyaz mendiller eskittiði yürek deleni. Hangi koþulda olursa olsun hep hayallerimizin kahramaný, filmlerin esas oðlanýydý. Cikletlerden çýkan artist fotoðraflarýnýn en kýymetlisi. Kartlarý deðiþ tokuþ ederken bir yerine üç fotoðraf aldýðýmýz kýymetlimiz. Tabii o zamanlar Yeþilçamýn harbi delikanlýsý Fikret Hakan’ýn þair ve öykücü olduðunu bilmiyorduk. Ýþte çocukluk deyin, cahilliðimizi hoþ görün. Romana soyunduðunu ise yeni öðrendik. |
|
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 1 Haziran 2006 |
Söyleþi |
| |
Kulaklara tahta sokmaca lay, lay, lom. Burun koparmaca, lay, lay, lom. Beyin patlatmaca lay, lay, lom. Dil koparmaca, lay, lay, lom. Göz oyulmaca lay, lay, lom…(Tanrým, çok eðlenceli lay, lay, lom. Kendini kaptýranlar için özel olarak eklenmiþtir, lay, lay, lom ) Eðer kendinizi kaptýrýp koyuverirseniz, bu nakarata katýlmamak elde deðil. Ýnsanýn içindeki karanlýk tarafýn aydýnlýk tarafla olan o ezeli mücadelesi bundan daha açýk nasýl anlatýlabilir. Gülerek, þarký tonunda söylenen iþkenceler, olayýn aðýrlýðýný hafifletirken, gerçeklik duygusunu da kýrýyor. Gerçek ve sanal dünya arasýna sýkýþýp kalan ve her iki dünyaya da eþit mesafeden bakan ‘übüler’ için gerçekliði kýrýlmýþ ve hafifletilmiþ bir iþkencenin ne zararý olabilir ki?
|
|
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 15 Haziran 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bu yýl 20.si düzenlenen Uluslararasý Ýzmir Festivali, 12 Haziran – 20 Aðustos tarihleri arasýnda gerçekleþtiriliyor. Ýzmir Kültür Sanat ve Eðitim Vakfý (ÝKSEV)’in son 20 yýldýr büyük bir baþarýyla yürüttüðü festival kapsamýnda bu yýl görkemli bir kutlamayla sanat severlerin karþýsýna çýkýyor. Beþ ayrý festival mekanýnda 645 sanatçýyý festival izleyicisiyle buluþturacak olan Uluslar arasý Ýzmir festivali bire ilke daha imza atarak ilk defa bu yýl üç aylýk bir zaman dilimine yayýlýyor. |
|
Keþanlý Ali Destaný"ndan Antigone"ye
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 11 Temmuz 2006 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bana sorarsanýz, Antigone ilk bakýþtan beri, ezelden beri, bebek Odipus çobana teslim edildiðinden beri, bir yol hikayesidir. Seslerin ve sessizliklerin, ýþýklarýn ve gölgelerin, yaþayanlarýn ve ölülerin, yerin altýnýn ve üstünün, kozmosun ve kaosun karþýlýklý iki yanýna dizilip, birbirini süzdüðü bir yol hikayesi...Yolun iki yanýnda, bir film þeridi gibi akýp geçen dünyalar 2500 yýl öncesine göre daha mý temiz, daha mý kirli? Ölümün gölgesi koyulaþtý mý, koyulaþmadý mý? Yaþlý tanrýlarýn sunaklarýna genç kan damlýyor mu hala hiç durmadan? Benim cevaplarým önemli deðil. Önemli olan, Antigone koþuyor. Ardýnda ölüleri. Önünde belirsiz bir ufuk. Ayaklarý kan ve çamur içinde. Koþuyor Antigone. Çünkü þairin dediði gibi:
‘Ne gelir elimizden insan olmaktan baþka’’
|
|
Caz Fotoðraflarýna Aþýk Bir Usta : Aykut Uslutekin
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 20 Temmuz 2006 |
Söyleþi |
| |
Bir solo çalýþýn ardýndan alýnan alkýþ, müziðin en üst notalarýna çýkarken duyulan haz, saksafonda oktav arayýþý yapan sanatçýnýn yay gibi gerilen bedeni, fotoðraf karelerine yansýdýðý zaman izleyenlere çok þey anlatýyor. Konsere gitmeseniz bile, fotoðrafa baktýðýnýz an neredeyse müziði, sanatçýnýn çaldýðý enstrümanýn sesini, notalarý duyabilirsiniz.
|
|
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Temmuz 2006 |
Söyleþi |
| |
Hatta bu sorunlarýn, bir kene gibi kan emerek ve giderek güçlenip toplumun sýrtýna oturmuþ olduðunu ve bu bizim kanýmýzý emen kenelerin de daha o zamanlarda kanlanamaya baþladýðýný anlamýþ oluyoruz. Dolayýsýyla, oyunun bugüne kadar bu kadar canlý olarak yaþamasýnýn sebebi acýdýr.
|
|
Bütün Dünya Hýzla Übüleþiyordu, Birinciliði Pop Starlara Verdiler
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 29 Temmuz 2006 |
Toplumbilim |
| |
Alfred Jarry, Kral Übü karakteriyle, hýzla übüleþen bireylerin kimliklerine de göndermeler yapar. Kitle psikolojisinden, burjuvaziye, süslü sloganlar altýna saklanan vahþi kapitalizme kadar bir dizi renkli ve bir o kadar çetrefil olgularý, ustalýkla bir birine baðlayarak bize çok renkli bir kolaj sunar. Onda, izleyiciye her þeyi hazýr lop verme alýþkanlýðý yoktur. Okuyucu ya da izleyiciyi öykünün içine davet eder. Anlama, düþünme ve üzerinde kafa patlatmalarý için zorlar. Elinde kamçýsýyla, kürek mahkumlarýnýn tepesine dikilen zebaniler misali kýrbaç yerine kullandýðý kelimelerle zihnimizi kýyasýya dövmekten hiç çekinmez. |
|
Ýnsanlýðýn Ar Damarý Çatladýðýnda, Antigone"lere Daha Çok Ýhtiyaç Duyulur...
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 5 Aðustos 2006 |
Tarihe Yön Verenler |
| |
Boynunda emziði ile acýdan kastý kesmiþ çocuk cesedine bakarken ‘keþke binlerce Antigone olsa’ sözünü anýmsamadan edemiyorum. Savaþa, katliamlara, çocuk katillerine, insaný sömüren her türlüðü aç gözlülüðe ve insani deðerleri meta üzerinden suistimal eden bütün habis yüzlere karþý duracak, onurlu ve cesur Antigone’lere o kadar çok ihtiyaç var ki. Hem de bu günlerde. Ortadoðu’da kan gövdeyi götürürken ve insanlýðýn ar damarý çatlamýþken.
|
|
Ýnsana Yatýrým Yapan Yazýbaþý Kültür Þenliði
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 12 Aðustos 2006 |
Toplumsal Olaylar |
| |
Yazýbaþý, bu haklý ününü asla yaþlanmayan gençlerine borçlu. Bir nesilden diðerine bayrak yarýþý gibi aktarýlan bu deðerler, Yazýbaþý beldesinde titizlikle korunuyor. Çünkü bu köyün gençleri, aydýnlanmanýn sanattan geçtiðini erken yaþlarda aðabeylerinden ve ablalarýndan öðrenmiþler. Þairleri, akademisyenleri, tiyatrocularý, karikatüristleri, yazarlarý ve müzisyenleri bir araya getirmeyi ve halký bire bir sanatçýlarla ve aydýnlarla buluþturmayý amaçlayan Yazýbaþý Kültür Þenliklerinin asýl hedefi, ‘bilinçli bir kuþaðýn’ yetiþtirilmesidir. Bu þenlik, geleceðimiz olan ve Cumhuriyeti emanet edeceðimiz gençlerimizi, 'ruhsal ve beyinsel' beslenmelerini saðlayacak olan sanatçýlarla, aydýnlarla ve bilim adamlarýyla tanýþtýrmayý hedefliyor.
|
|
Yücel Aþkýn, Yazýbaþý Kültür Þenliðinde Halkla Söyleþti
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 25 Aðustos 2006 |
Toplumsal Olaylar |
| |
‘Sizin yaþlarýnýzda bize, eðitimden önce ailemizin bize verdiði öðreti, ‘bu topluma karþý borçlarýmýzýn olduðu yolundaydý’. Bu toplum, bizi sýnýrlý kaynaklarýyla var etmiþtir. Sizin de buna karþýlýk, bu topluma vermeniz gereken þeyler vardýr. Bu resmi bir politika olmuþtur. Bunu evde de, ilkokulda da söylemiþlerdir. Ben sizin sorduðunuz soruyu hayatýmda kendime hiç sormadým. Benim için yurt dýþýna gidip yerleþmek imkaný vardý. Ama ben kalkýp Ýstanbul’dan 16000 km. ilerde Van’a gittim ve oradan geriye dönmek bana ‘ihanet’ gibi geldi. Bu bir seçim, bir yaþama tarzý. Biz hiçbir þeyi baþkalarýndan beklemedik. Toplumun tümünün belli bir noktaya gelmesi için çalýþmayý amaç edindik. Bana sorarsanýz ben bunu yapýn derim.’
|
|
Mustafa Kemal'in Latif'i
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Aralýk 2006 |
Söyleþi |
| |
O hiç bir zaman sýradan olmadý. Sorbonne'da hukuk okumak, 5 dili konuþabilmek, Paþanýn yaverine bir kraliçe edasýyla; 'Çekiliniz, Paþayý göreceðim, ne için olduðu ise sadece Paþayý ilgilendirir' diyebilmek ve bütün bunlarý 22 yaþ deliþmenliði, cesareti ve bir hanýmefendi zarafeti ile yapabilmek. Ne kadar baþ döndürücü deðil mi? Babasý Uþakizade Muammer Bey'in dediði gibi 'Biz erkekler Latife, senin gibi bir kadýn profilini içimize sindirebilmek için en az beþ yüz yýllýk gelenekler ve kurallarýn aðýrlýðýný üzerimizden atabilmeliyiz.' Çaðlar ötesine ait baskýn bir kiþilik. Ve 'Kurtuluþ Savaþý'nýn' en civcivli anlarýnda, yollarý kesiþen iki olaðanüstü karakter : Latife Uþakizade ve Mustafa Kemal. |
|
Yazýyla, Resimle ve Fotoðrafla Geçen 60 Yýl: Fikret Otyam
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 19 Ocak 2007 |
Söyleþi |
| |
Türkiye’nin diðer yüzü, çorak topraklar, mevsimlik iþçiler, diz boyu sefalet, yoksulluðun içinde yüreklere umut kývýlcýmlarý düþüren kocaman gözlü çocuklar. Daha moda olmadan çekilen belgeseller, sahici insanlarýn, sahici hikayelerini anlatan, sahici bir adamýn Fikret Otyam’ýn 60 yýllýk serüveni yansýyor “Gözler ve Yüzler” sergisine. Ýçinden hüzün akan fincan gibi iri gözleriyle Anadolu kadýnlarý, sevimli keçileri, beyaz Ankara kedileri, þahmeranlarý, halk destanlarý ile bize farklý bir dünyanýn kapýlarýný aralayan yaðlý boya tablolarý ve hayvanlarýn gözünden dünyaya bakan konuþan fotoðraflarý ile ‘Gözler ve Yüzler’ sergisi izleyenleri yüreklerinden vurdu. Ýþte bu serginin en civcivli anýnda yakaladýk Fikret Otyam’ý.
|
|
Kýsa Filmlerin Gönül Çelen Büyücüsü : Sayoko Kinoshita
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 25 Ocak 2007 |
7nci Sanat (Sinema) |
| |
Kýsa filmler benim için tek kelime ile ifade etmek gerekirse ‘þiir’ gibidir. Kýsa film denince, ben Japon Þiirlerinden esinlenirim. Çok kýsa, çok güçlü anlatýmý olan ve vermek istediði mesajý derinlemesine, açýkça anlatan þiirlerdir bunlar. Ýþte ben de filmlerime bu düþünceyle yaklaþýyorum. |
|
Tiyatroya Adanan 60 Yýl. : Prof. Dr. Özdemir Nutku
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 17 Haziran 2007 |
Söyleþi |
| |
Özdemir Nutku – Bir gün anneannem bana, “sen tiyatro nedir biliyor musun?” diye sordu. Hayýr, bilmiyorum deyince, iþte bu hikayelerde anlatýlanlar insanlar tarafýndan canlandýrýlýyor dedi. Peki, görmek ister misin deyince tabii, görmek isterim dedim. Biz o zamanlar taaa, Kadýköy Acýbadem’de oturuyorduk. Oradan bir arabaya biniyor, Haydarpaþa iskelesine gidiyorduk. Oradan vapura biniyorduk. Karaköy’e geliyor, Karaköy’de tünele biniyor. Tünel’den tiyatroya gidiyorduk yani, yani benim için uzun bir “Ay Yolculuðu” gibi bir þeydi. Ýþte, o ilk tiyatroya gidiþimde, ilk defa Tünele binmiþtim. Orada, Tünel’de çok zangýrtýlý gürültülü bir þeydi, bayaðý korkmuþtum. O da bana ayrý bir serüven olmuþtu. Sonra, gece ayný serüveni ben bir kere daha yaþamýþtým. Daha ilkokul birinci sýnýfa gidiyordum ve benim için çok maceralý bir gün olmuþtu.
|
|
Parola Vatan, Ýþareti Namus: Attila Ýlhan"ýn Son Ýzmir Konuþmasý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 17 Haziran 2007 |
Türkiye |
| |
Vakit artýk sabaha yakýndý. Sabah olmak üzereydi. Hasan Fehmi Efendiyi, Hatice Binnaz Hanýmý, oðlu Esat Efendiyi ve yanaþmasý Boþnak Mehmet’i kapýnýn önüne dizdiler. Kurþuna dizeceklerdi, durum onu gösteriyordu. Fakat o zaman ilk hedef gibi görünen Esat Efendiyi kurtarmak için babasý önce ‘beni’ dedi. Önce onu mu yoksa ötekisi mi tartýþmasý olurken kimsenin aklýna gelmeyeceði bir þey oldu. Kýþla istikametinde kasabadan gelen bir otomobil geçiyordu. Otomobildekiler olayý görünce durdular. Otomobilin içinden bir Fransýz zabiti indi. Ve oraya doðru geldi. Sonradan anlaþýldý ki bu Fransýz Zabiti, mütareke komisyonuna mensup bir kiþidir ve Menemen’deki olay üzerine oraya gönderilmiþtir. Aileyi kurþuna dizmek üzere olan Yunanlý subaya bazý sorular sordu. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisi ‘Mahkeme ettiniz mi?’dir. ‘Mahkemesi yapýldý mý? Kurþuna dizmeye kalkýþýyorsunuz? Ne suç iþlemiþlerdir?’ |
|
Rüzgara Býrakýlan Þiirler: "Ýpek Yarasý" ve Ahmet Günbaþ
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Haziran 2007 |
Söyleþi |
| |
. Söze, “Halk Hançeri”nden baþlarsak; binlerce yýllýk Anadolu Kültürünü, söylenceleri, destanlarý ve masallarý ile Gýlgamýþtan ve Babil tabletlerinden alýp günümüze getiriyor. Halk masallarýna deðiniyor, Alaaddin, Kýrk Haramiler, cinler gibi masal motiflerine gizlenmiþ, çocuk tekerlemelerinin arasýna sýzan binlerce yýllýk bir sözel tarihten bahsediyor. Bu sözel tarihin ana temasýný haksýzlýk, adaletsizlik, istilacýlar, barbarlar giderek sömürgeciler, emperyalistler ve kapitalistler oluþtururken, “Halk Hançeri”nde halkýn bunlara karþý verdiði savaþ anlatýlýyor. Sürekli kanayan ve kanatýlan hassas coðrafyalarda ýrk ve mezhep ayrýmcýlýðýný sorgulayan, altýný çizen, çok güçlü bir anlatým görüyoruz. Yeni dünya düzeni baþlýðý altýnda sunulan ýrk ayrýmýna, medeniyetler çatýþmasýna ve sürekli körüklenen mezhep ayrýlýklarýna çok ciddi göndermeler var.
|
|
Türkiye"de Gerçek Manada Müzik Eleþtirmenliði "Yapamýyoruz": Önder Kütahyalý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 24 Haziran 2007 |
Söyleþi |
| |
Nadir Nadi döneminde, Cumhuriyet Gazetesi’nde, Cumartesi günleri yazan bir müzik eleþtirmeni vardý. Bir gün Nadir Nadi, bu müzik eleþtirmenini çaðýrýr ve ‘Bak oðlum, sen müzik üzerine yazacaksýn ama bizim Türkiye’de klasik müzik sanatýný yaymamýz gerekiyor. Onun için kendini tut. Öyle acý, kaka eleþtiriler yapma. Olumlu þeyleri yaz’ diye öðüt verir. |
|
Helios : Güneþe Adanan Sokak Tiyatrosu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 30 Haziran 2007 |
Söyleþi |
| |
Efsaneye göre, baþlangýçta güneþ kaostan yaratýlmýþ olan bir yumurtadan doðar. Bu yumurtadan çýkan Helios bütün parlaklýðý ile gökyüzünde yükselir, bütün bir günü gökyüzünde geçirdikten sonra tekrar yumurtasýna geri dönerek batar. Helios doðuþ ve batýþ arasýndaki bir günlük süreci efsanelerde geçen ritüeller yardýmýyla anlatýr. Güneþin batýþý da doðuþu gibi görkemli olur, bir anda gökyüzünde patlayan havai fiþekler karanlýðý ýþýða boðar, gecenin içinde saklanan sýrlarý açýða çýkarýr. |
|
Ýçinden Kýrmýzý Balonlar ve Bisikletler Geçen Resimler : Ahmet Rüþtü Doðan
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 11 Aðustos 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Mavi deniziyle körfez, üzerinde beyaz kuðular gibi süzülen vapurlarý, kavurucu yaz sýcaðýnda püfür püfür esen rüzgarýnda sýðýnýlan serin eski ahþap binalarý ile güzelim ‘Ýzmir Evleri’. Dar sokak aralarýnda, duvar dibine park edilmiþ bisikletler. Hani biraz sonra gelip de binilecekmiþ havasýnda öylesine rahat bir tavýrla duvarýn dibine dayanmýþ. Kýrmýzý balonlarý, simit satýcýlarýný, koz helvalarý, mavi denize dalýp çýkan ve vapurlarla yarýþ eden yunuslarý gördüðüne yemin edebilir insan. Hatta þu sokak bizim oturduðumuz sokaða benzemiyor mu? Bak, ‘çocukluðum salýncaða biniyor þu parkta’ diyesi geliyor insanýn Ahmet Rüþtü Doðan’ýn düþsel bir masal havasýnda anlattýðý çocukluðumuzun ‘Ýzmir Resimlerini’ görünce.
|
|
Fotoðraf ile Edebiyatý Kaynaþtýran Adam : Tayfun Kocaman
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 19 Aðustos 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Can Yücel þiirleriyle insaný ‘vurur’. Fotoðraf da öyledir. Ýyi fotoðrafýn insaný ‘zýnk’ diye yerinde ‘durdurma gücü ’ vardýr. O fotoðrafý gördüðünüz anda olduðunuz yerde ‘kalýrsýnýz’. Burada amaç, insanlarý ‘durdurmak’, ‘sarsmak’, ‘düþündürmek’, ‘bir þeyler anlatmaktýr’. Fotoðraf size düþündüklerini, ‘en kýsa’ ve ‘en çarpýcý’ yoldan anlatmaya çalýþýr. Öyle, fotoðrafýn karþýsýnda kala kalýrsýnýz. Ýþte, bu fotoðrafýn ‘vurucu’ gücüdür. Ayný ‘vurucu’ gücü, Can Yücel þiirlerinde görebilirsiniz. Ben bir yazar olsam düþüncelerimi anlatmak istediðim zaman 100 sayfalýk bir kitap da yazarým ama bunu fotoðrafta bunu tek bir kare ile anlatýyorsunuz. Þiir de ise çok kýsa bir dörtlükle de söylemek istediðinizi anlatabilirsiniz. |
|
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 24 Aðustos 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
‘‘Sinarit Baba’ öyküsünde balýkçýlar vardýr. Bir kayanýn olduðu yere demir atarlar ve Sait Faik onlara denizin altýndaki Sinarit Baba’nýn hikayesini anlatýr. ‘Sinarit Baba’ artýk çok yaþlanmýþtýr ve ölmek istemektedir. Sinarit Baba, ‘öyle bir balýkçýnýn elinde öleyim ki hem bu ölüm anlamlý olsun, hem de bu balýkçý beni hak etmiþ olsun’ der. Tek tek bütün balýkçýlarýn zokalarýný koklar, kusurlarýný bulur, kendisini yakalamayý hak etmedikleri kanýsýna varýr. Birdenbire, bu balýkçýlardan bir tanesini gözü tutar. Onun iyi taraflarýný görür. Ve o balýkçýnýn zokasýný bilerek yutar. Ve zokayý yutar yutmaz anlar ki bu adam da aslýnda onu hak etmemiþtir. Çünkü balýkçýnýn olumlu gibi gözükmesinin nedeni daha önce hiç ciddi bir sýnavdan geçmemiþ olmasýndandýr. Ben, ‘Sinarit Baba’ gravürünü deniz altýndaki maðaralarda deniz dibinde yaþayan ‘Sinarit Baba’nýn görsel, estetik deðerlerini ortaya çýkarmak için yaptým.”
|
|
Taþa Þiirler Yazan Adam : Malik Bulut
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 30 Eylül 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Öylesine deli bir cesaretle atölye açtým ki, taþ bulamadýðým dönemler oldu. Mesela, ‘Ýstanbul’da patlamýþ kaldýrým taþlarýný sokaktan toplayarak heykel’ yaptým. Kaldýrým taþlarýndan heykel yaptýðým günlerden bugünlere geldim. O kadar kendi heykelimi yapamamanýn verdiði hýrs ve birikimle doluydum ki, düþündüðüm ve gerçekleþtiremediðim her projenin heykelini yapmaya baþladým. Birden aklýma çocukluðumda ‘o çam aðaçlarýnýn iðne yapraklarýndan yaptýðým zincirler’ aklýma geldi. O zamanki oyunlarýmdan biriydi. Herkes soruyor ‘bu zincirler nerden aklýna geldi?’ diye. Ben de bu ‘zincir’ tutkusunun temellerinin, çocukluk dönemlerinde ‘çam aðaçlarýnýn iðne yapraklarýyla’ oynarken atýldýðýný düþünüyorum.”
|
|
Edebiyatý Bale Sahnesine Taþýyan Koreograf : Andre Prokovsky
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 30 Eylül 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Çocukluðumda Fred Astaire’in dans ediþine büyük bir hayranlýk duyuyordum. Onun klasik tarzýna tek kelimeyle bayýlýyor ve onun gibi dans etmek istiyordum. Babam neden klasik baleyi denemiyorsun? Bak, Fred Astaire de klasik baleden geliyor dedi. Aslýnda, bu doðru deðil. Fred Astaire hiçbir zaman için klasik bale yapmadý. 13 yaþýmda, Paris Konservatuarýnda klasik baleye adým atýnca, balenin büyülü dünyasýndan çok etkilendim ve sonra Fred Astaire de unutuldu gitti.
|
|
Bekçiler Kralý Murtaza : Tansu Biçer
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 22 Ekim 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Gördüm kurs, aldým sýký terbiye amirlerimden, sen de görseydin kurs, alsaydýn amirlerinden sýký terbiye, böyle cayýl cayýl konuþmaz idin” diyor Murtaza. Yanlýþlara tahammülü olmayan tavrýyla. Kafasý çok mu kýzdý, kendi bildiðince resti çekiyor. “Yukarda Allah, Ankara’da devlet ve hükümet, burada da ben”. Hadi bakalým, kolaysa karþý çýkýn, iþine tutkuyla, ölesiye baðlý olan bu adama. Orhan Kemal’in ölümsüz eseri Murtaza, Iþýl Kasapoðlu’nun yönetiminde, Semaver Kumpanyasý’nda harika bir müzikalle bir kez daha hayat buluyor. |
|
Kibele"nin Oyuncu Kýzý "Ben Anadolu"da" Hayat Buluyor
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 27 Ekim 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Ben Anadolu, Tanrýçalarýn Anasý, türlü diller söylettiler, hiç ayýrmadým. Zamanýmýz binlerce yýl, sahnemiz bütün Anadolu. Ben bir oyuncuyum. Deðiþerek ancak ayakta kalabiliyorum. Ben oyuncuyum. Bir varmýþ bir yokmuþ, küllerinden doðan ben oyuncu, yüreðinizden tutuþan kývýlcýmlarla, yeniden doðabilmek için eðiliyoruz önünüzde |
|
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 15 Kasým 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Yurtdýþýndan döndüðümde, Ahmet Adnan Saygun, Ýstanbul’da AKM’de verilen ilk konserime gelmiþti. Konserin sonunda, Ahmet Adnan Saygun’u tanýmayan görevliler kendisini yukarý býrakmamýþ ve hocam içeri girememiþti ve o yaþta büyük besteci kapýda beni beklemiþ. Ahmet Adnan Saygun o gün bana þunlarý söyledi. “Atatürk, bunu bana 1936 yýlýnda söylemiþti. Þimdi de ben sana söylüyorum. Bu ülkede çok büyük iþler baþaracaksýn sen oðlum” dedi ve bana sarýldý. Ahmet Adnan Saygun’un bana söylediði bu söz, yaþantýmda aldýðým en büyük madalyadýr.”
|
|
Su Gibi Akan Bir Opera: Saraydan Kýz Kaçýrma Operasý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 2 Aralýk 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Eserin sonunda Selim Paþa’yý oynayan Suhan Arslan “Ýyilikle kazanamadýðýn insanlarý kendinden uzak tut” der. Ve her nedense barbar Türkler olarak bilinen kuralý bir Osmanlý Paþasý bozar. Bir zamanlar esir düþtüðünde çektiði acýlarý þimdi esir aldýðý düþmanýn oðluna yaþatmak istemez. Yüce gönüllülükle onu salýverirken uygar batý dünyasýna da bir insanlýk dersi verir. “Konstanze’ni de al ve vatanýna doðru yelken aç. Elime düþtüðünü ve sana özgürlüðünü baðýþladýðýmý babana söyle. Bunu da yapýlan bir haksýzlýða, iyilikle karþýlýk vermenin, kötülüðü kötülükle ödemekten çok daha zevk verici bir þey olduðunu göstermek için yaptýðýmý söyle. Vatanýna dön ve babandan daha insancýl ol!”. Nokta.
|
|
Sýnýrlarý Aþmak!
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 10 Aralýk 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Iþýkla yýkanan eller, hep birden çýrpýnan, el çýrpan, tempo tutan, tek ses, tek yürek, ýþýldayan eller. Her bir el çýrpýþta, kalbin ritmi gibi yanýp sönen, kalp gibi atan bir ýþýk. Olmaz. Iþýk sýnýrlarý kýrar, gerginliði yumuþatýr, eritir. Duruþlar bile erir gider ýþýk karþýsýnda. Bu donuk bedenler erirse? Iþýk onlarý eritirse? Sonra biri diðerine “gerçekten” dokunursa. Daha çok, daha fazla dokunuþ. Birileri birbirlerine dokunursa, dokunmaya baþlarsa. Bu bulaþýrsa. Sýnýrlar nasýl “korunur”? Sýnýrlarý kim “korur”?
|
|
Özgür Kelebeðin Aydýnlýk Yüzlü "Can Çocuðu" : Hadi Çaman
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 21 Aralýk 2007 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Usul usul bize namuslu, vicdanlý, ahlaklý olmayý küçük kelebek dokunuþlarý öðretti. Ýnsanlarý kýrmanýn, incitmenin neden kötü olduðunu, sahtekarlýk yapmamak gerektiðini, yüzünde maskeyle sýrýtýrken ýsýrmanýn kötü bir þey olduðunu biz hep kelebeklerin kanat çýrpýþlarýnda anladýk. Yüzümüze doðru huzurla esen o kelebek kanatlarýnýn rüzgarýnda “görünüþte o an yenilsen de, eðer tuttuðun yol doðruysa, vicdanen ve aklen haklýysan, uzun vadede sen kazanýrsýn” fikrini biz, her daim taze kalan o “kelebek mevsiminde” edindik.
|
|
Bir Sait Faik Güzellemesi : Semaver Kumpanya
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 15 Ocak 2008 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bir ömür kadar uzun, bir nefes alýp verme süresi kadar anlýk bir bakýþ. Tek bir kaçamak bakýþa kaç öykü sýðar? Hangi hayatlar gelip geçti bu gri sarýya dönmüþ siyah beyaz fotoðrafta. Zamanýn yýkýcý etkisine karþý kaç hikaye sessizce takýlý kalýr o yarýsý yenmiþ týrtýklarda. Silkelesen kaç umut, kaça neþe, kaç hayal dökülür bu fotoðraftan? Kulaðýmý dayasam repliklerin fýsýltýlarýný duyar mýyým? Sanki kadýnýn dudaklarý oynar gibi, sol köþedeki adamýn gözlerindeki parýltýlar. Hani dile geldi gelecek derken…
|
|
Çocuklara ve Yüreði Her Daim Çocuk Kalanlara Masallar: Fýndýkkýran Balesi
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 18 Ocak 2008 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Lapa lapa yaðan kar, parlak kaðýtlara sarýlý yýlbaþý hediyeleri ve Fýndýkkýran Balesi. Ýþte yeni yýlý simgeleyen üç belirgin özellik. Yeni yýl geldiðinde, dünyadaki bütün bale topluluklarý normal programlarýný askýya alýr. Ne yapar eder, Fýndýkkýran Balesini sahneye koyarlar ve bu masal balesi kýþ sezonu boyunca sahnelenir. Neden mi? Çok basit. Fýndýkkýran Balesi yeni yýlý simgeler de ondan. Hatta klasik, cývýl cývýl yapýsýyla Fýndýkkýran Balesi daha çok çocuklara bir armaðan olarak düþünülür ve dünyadaki bütün bale topluluklarý tarafýndan hemen Christmas öncesinde sahneye konur ve Aralýk ile Ocak aylarý boyunca sahnelenmeye devam eder. Bizde de bu gelenek bozulmadý ve Ýzmir Devlet Opera ve Balesi, Fýndýkkýran’ý çocuklara yeni yýl hediyesi olarak hazýrladý.
|
|
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 1 Þubat 2008 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Ayhan Sicimoðlu aþký modern zamanlara ve Latin ezgilerine uyarlamýþ. Dantel mendiller eskiten içli bir aþk þarkýsý beklerseniz, inanýn daha çok beklersiniz. Þarkýnýn adý “oynama, kaynana, kaynama, kaynatma, oooooh, oynama, kaynama, kaynatma, kaynana…” Nasýl yani? Ayhan Sicimoðlu bizi merakta býrakmadan “içli” aþk öyküsünü anlatmaya baþlýyor. “Bu varoþlarda yaþayan punkçý, fýrlama bir oðlanla bir kýzýn aþkýný anlatýyor. Genç bunlar. Daha 17-18 yaþ civarý. Oðlan kýzla çýkýp gönlünce arkadaþlýk etmek istiyor. Yani ortada masum bir gençlik ateþi var. Bu ateþe su dökende bizzat kýzýn anasý. Hadi evlenin, evlenin, evlenin diye çocuða baský yapýyor. Bizim punkçý velet de “yaaaa, kaynana, kaynama, kaynatma diye bir þarký düzüveriyor.” Ýþte size aþkýn özü, sözü. Gelelim melodilere. Bu öyküyü Küba ezgilerine dökünce ortaya muhteþem bir parça çýkýyor. Bütün salon ayakta, oðlan tarafý olarak kaynanaya bir aðýzdan sesleniyoruz. “Ooooh, oh, oh, kaynama, kaynatma, kaynana, oh, oh, yandan kaynana…” |
|
Ruh Çatlaðýndan Sýzan Renkler: Habip Aydoðdu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 21 Þubat 2008 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Kendi döngüsü ve kurgusu içinde sýkýþan, boðulan, debelenen ruhlara iyi gelecek ruh çatlaðý. Ruh çatlaðýndan sýzan renkler hayata bir güzelleme. Arada ceee diyen küçük beyaz lekeler. Yaramaz çocuklar gibi siyahlarýn koyu karanlýklarýn ardýndan göz kýrpýþlar, diðer renkleri sobelemeler. Hep þu yaramaz beyaz lekeler. Karanlýk ruhlara iyi gelecek ruh çatlaklarý. Ne kadar çok olurlarsa o kadar iyi. Ne kadar derin açýlýrsa aðýzlarý ne kadar sýzarsa hayata o kadar iyi.
|
|
Sivas Pir Sultan Abdal"a Mezar Olacak! Cumhuriyet Sivas"ta Kuruldu, Sivas"ta Yýkýlacak!
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 7 Temmuz 2008 |
Türkiye |
| |
“Sivas 93” günümüz Türkiye’sinin geçmiþte çekilen bir fotokopisi gibi duruyor. Bu nedenle, kamu vicdanýnda söyleyecek sözü olan herkesin, bu oyunu bir deðil birkaç defa izlemesi gerekir. “Sivas 93” oyunu, sadece 2 Temmuz tarihinde Madýmak Katliamýnýn her yýl dönümünde, adet yerini bulsun diye anýlacak sonra da rafa kaldýrýlacak bir oyun deðildir. Bugünün, þimdinin, yaþadýðýmýz þu anýn Türkiye’sini yakýndan ilgilendirir. Gelecek kuþaklara ibret olmasý bakýmýndan geniþ kapsamda deðerlendirildiðinde “tüm zamanlarýn oyunudur”. Bu nedenle, günümüz Türkiye’sinde yaþanan olaylara kaynaklýk ettiði dikkate alýnarak, “akýl ve vicdan birlikteliði” içinde düþünülmelidir.
|
|
"Cazca" Konuþmalar : Maffy Falay
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 6 Temmuz 2008 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Ýnceltilmiþ beðeniler dediðimiz türden süslemelere sapmadan, ruhlar odasýndan gelirken cebine koyduðu bir parça “yeni doðan tazeliðini” orada unutmuþ gibi çalýyor. Azar azar cebinden çýkardýðý çocuk ruhlarýn kahkahalarýndan kalan kýrýntýlarý yavaþ yavaþ bize doðru üflüyor. Üzerimize bir temizlik hissi çöküyor, bir hafiflik hissi. Adýný koyamadýðýmýz bir iç huzuru. Hiç kimsenin ve hiçbir þeyin kirletemeyeceðinden emin olduðumuz özel bir paylaþým sunuyor bize. Muhtemelen Peter Pan’ýn “var olmayan ülkesinden” aþýrdýðý “peri tozunu” da kullanýyor olabilir. Belki hafiflik hissi bundandýr. |
|
Paris"te "Art En Capital 2010" da Beþ Türk Ressamý : Biz de Varýz!
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 30 Ekim 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Anayasanýn deðiþtirilmesi, türban, laiklik derken Türkiye, aðýr gündemi ve uluslar arasý platformda her gün yaþadýðý olumsuzluklarla tarihinin en hassas döneminden geçiyor. Böyle bir ortamda, maalesef bir çok kiþiye göre sanat “düþünülecek en son þey”. Tepki vermek. Karþý çýkmak. Hayata karþý duruþunu göstermek. Sanatçý olarak, “ben de varým!” diyebilmek. Bunu, sanatýn evrensel diliyle yapabilmek.
|
|
Ýçindeki Ltimsahý Uyandýr, Hiç Susmasýn : Ali Poyrazoðu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 22 Ocak 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Eskilerin dediði gibi akil adamlar, yani Aziz Nesin gibi akýllý adamlar “ben ne iþ yapýyorum diye soruyor” Herkes kendine “ben ne iþ yapýyorum?” diye sormalý. Niye öðrenciyim? Niye doktorum? Neden gazeteciyim? Neden oyuncuyum? Herkes yeniden her gün kendini tanýmlamalý. Yaþadýðýmýz bu küresel köy, teknolojik faþist bir dünyaya doðru dönüþüyor. Her insan, dünyadan geçiþ biçimini iyi tanýmlamalý. Deðiþen dünyayla birlikte, her birey, her gün “kendi duruþumu nasýl koruyacaðým?” sorusunun derdine düþmeli.” |
|
Ýyi Günde, Kötü Günde, Sonsuza Dek Hep Birlikte : Ali Poyrazoðlu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 6 Þubat 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bu bir oyun deðildir. Bu bir pipo deðildir. Bu bir elma deðildir. Aslýnda hiçbir þey göründüðü gibi deðildir. Aslýný görmek için lütfen resmin arkasýna bakýnýz. Sahnede kalýn kartondan yapýlmýþ bir kadýn ve bir erkek maketi. Ama yüzleri yok. Hayal gücünüzü çalýþtýrýn. Siz tasarlayýn. Yani oyun öncesinde,aklýmýzý çalýþtýrýp beyin jimnastiði yapmanýn hiç birimize zararý olmaz deðil mi? Hem belki oyuna hazýrlýk süreci de oyunun bir parçasýdýr. Kim bilebilir? Emin olmak için lütfen resmin arkasýna bakýnýz.
|
|
Geceler ve Gündüzler : Prof. Dr. Özdemir Nutku
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 9 Þubat 2010 |
Söyleþi |
| |
Ýyilik ve kötülük. Siyah ve beyaz. Olumlu ve olumsuz. Sevinç ve keder. Dünya bu zýt kavramlar arasýnda bir yerde duruyor. Týpký “Geceler ve Gündüzler” de olduðu gibi. Hayat, bu iki zýt uçlar arasýndaki savrulmalarýn bileþkesi. Böyle olunca kýssadan hisse ortaya “Geceler ve Gündüzler” çýkýyor. Bir an mutluluk, sonrasýnda keskin bir acý. Týpký yaþamda olduðu gibi. Küçük öyküler bunlar. Büyük oyunlardan küçük tablolar. Oyunun yazarý William Shakespeare olunca, büyük ustanýn eserlerini dilimize en iyi uyarlayan baþka büyük bir usta geliyor akla. Hocalarýn hocasý Prof. Dr. Özdemir Nutku.
|
|
Tiyatro Soluyanlardan "Koca Bir Aþk Çýðlýðý"
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 6 Mart 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Çýlgýn, deli dolu Jiji Ortega.(Tilbe Saran). Neredeyse bütün sahneyi kucaklayan kocaman hareketleriyle þaþýrtan, büyüleyen, hayat dolu, enerjik bir kadýn. Sahneye çýkarken elini yere vurup öpmesiyle bizi tam kalbimizden vurur. Bir oyuncu. Oynamaya aç. Sahnelerden altý yýl uzak kalmýþ. Sanki asýrlar gibi uzun. Oyunun bir yerinde eski partneri, sabýk kocasý Hugo Marsiyal’e “Sen, hiç saatlerce kahrolasý telefonun baþýnda bir rol gelmesi için bekledin mi? Günlerce bir rol gelsin diye beklemenin ne demek olduðunu bilir misin?” der. Ortama ayak bastýðýný hemen anlarsýnýz. Yüksek perdeden çýkan sesi, baskýn karakteri, büyük hareketleri, sahnenin her santiminin hakkýný vermesiyle gözünüzü ondan alamazsýnýz. Çýðlýk çýðlýða yüreðimize seslenir .“Bir martýyým ben …” Onu duymamak ne mümkün. Bizlere de martýyý takip etmekten baþka bir þey düþmez gayrý.
|
|
"Uçan Eller Kukla Evi" Tiyatro Topluluðu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Mart 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Ülkeler ve insanlar oyuncaklarýný kaybederse, özgürlüklerini de kaybederler” Ýþte, bu noktada bir dakika dur diyorsunuz. Ýzmir Fransýz Kültür Merkezi’nde, “Bak Ne Kadar Kolay” kukla oyununun sonunda, kukla sanatçýsý Mesut Sarýoðlu çocuklara aynen böyle diyor. Bu kadar kolay mý yani? Bir ülkenin özgürlüðünü kaybetmesi ya da çocuklarýn bunu anlama olasýlýðý.
Ders 1 - Sakýn çocuklarý hafife alma çünkü seni fena halde utandýrabilirler.
Ders 2 - Çocuklarýn neyi ne kadar bildiklerini asla tahmin edemezsin. Görünüþe bakýlýrsa, ufaklýklar sözleri benden daha iyi kavramýþlar. Yani, iþte bu kadar kolay! |
|
Nurhilal Harsa : Ebruli Hanýmlardan Renk Rüzgarlarý
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 27 Temmuz 2010 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Ebruli Hanýmlara bir güzelleme bu. Rüzgarlar içinde eriyen, renk anaforlarýnda yeniden var olan kadýnlara adanmýþ. Renk meltemleri usulca sarýveriyor Ebruli Hanýmlarý. Kadýnlar mutlu. Özgür ruhlarý bu hareketli rüzgarlarla uyumlu. Kývrak kadýn siluetleri zengin bir devinim içinde alýp götürüyor insaný. Kývrýlan, bükülen, yay gibi vücutlar, mutlu, devingen. Özgür ruhunu salývermiþ ortaya Ebruli Hanýmlar. Üzerlerinde dolunayýn nurlarý. Siyah zemin üzerinde parlýyorlar. Mavi, kavuniçi, sarý, yeþil tüller inmiþ üzerlerine. Gökkuþaðýný elbise yerine sarýnmýþlar. Rengarenk ýþýk hareleri bunlar. Bir rüzgar, bir rüzgar, bir ferahlýk hissi yayýlýyor Ebruli Hanýmlardan. “Adýný Sen Koy” demiþ ressam Nurhilal Harsa. Ebruli Hanýmlarýn ve resimlerin yaratýcýsý.
|
|
Karin Schafer, Ýzmir Devlet Senfoni Orkestrasý ve Bir Sergiden Tablolar
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 9 Mart 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Karin Schafer Mussorgsk’nin müziðini dinlediðinde, müziðin ruhunu en iyi 20. y.y. sanatçýlarýnýn eserlerinin yansýtacaðýný düþünür ve Alberto Giacometti, Niki de Saint Phalle, Friedensreich Hundertwasser, David Hockney, Wassily Kandinsky, Marc Chagall, Andy Warhol, Pablo Picasso, Paul Klee, Georgia O’Keefe, Joan Miro, Martin Kippenberger, Christo und Jeanne Claude’un eserlerinden esinlenerek kuklalarý tasarlar.
|
|
Ali Poyrazoðlu : Ne Ýþimiz Var Tanýmadýðýmýz Adamlarla?
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 19 Aralýk 2010 |
Toplumsal Olaylar |
| |
Mitomani hastalýðýna yakalanmýþ bir toplumda, tanýmadýðýmýz adamlarýn arasýnda sýkýþýp kaldýk. Baþýmýzý suyun üzerinde tutabilmek için bir takým hikayeler yazýyoruz. Sonra kendi uydurduðumuz bu hikayelere, kendimiz inanýyoruz. Çünkü gerçeklerle yüzleþmek yerine, kendi hayatlarýmýzý, özümüzü ret ettiðimiz için “iþimize öyle geliyor”. |
|
"Marat ve Sade" Diye Buyurdu Zerdüþt : "Ne Oldu Devrime?"
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 1 Þubat 2011 |
Tarihe Yön Verenler |
| |
Gerçekleri ne zaman göreceksiniz? Sanýyorlar ki, devrim onlara istedikleri her þeyi verecek. Sýcak bir çorba, dolgun bir maaþ, yatakta daha genç biri. Bir bakýyorlar, çorba yanmýþ, ayný yoksulluk, yataktaki de ayný. Pis kokulu ve kullanýlmýþ. Git bunlarý torunlarýna anlat Marat! Eðer torunlarýn olursa |
|
Karþýyaka Yeni Bir Tiyatro Sahnesine Kavuþtu…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 22 Ekim 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Ýyi bir haber size. Ýzmir Karþýyaka’ya yeni bir tiyatro sahnesi açýldý. “Karþýyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi”. Baþta tiyatro olmak üzere çeþitli kültür sanat etkinliklerine ev sahipliði yapan Karþýyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi, en son Genco Erkal’ý “Nereye Gidiyoruz” oyunu ile aðýrladý.
|
|
Küçük Yeþil Kurbaða Kim Öper Seni?
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 26 Ekim 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Sevilesi mavi - yeþil kurbaðalar gibi hep öpülmeyi bekleyelim. Kimse bizi öpmese bile zararý yok. Biz yine yüzümüzde maskelerimiz, hoplar, zýplar, gerilir, en iyi atlayýþlarýmýzý yaparýz, yüzümüzde en iyi gülümsememiz. Hareketler kurgusallaþýr. Kurgu bebekler otomata baðlar. Estetik küçük kurbaðalara dönüþür. Mavi - yeþil kurbaðalar atlar, zýplar, hoplar, döner, sarsýlýrken müzik hep gümbürder.
|
|
Tango Metropolis : Tutkunun Adý Kýrmýzý, Hayatýn Rengi Tangodur…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 28 Ekim 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Eþcinseller. Madalyonun diðer yüzü. Ayaklar, adýmlar birbirini takip eder. Sokaðýn dili sert, haþin. Söylenecek sözler açýk, net. Sokaktaki sýradan adam bir yerden bir yere koþturur. Gündelik hayatýn ritmi içinde an gelir sevgiler kaybolur. An gelir, þehir adamý yutar. Sukut zamaný. Artýk havaya sadece bandoneon hakim. Bandoneonun bir ruhu vardýr. Bir sesi, bir rengi, kokusu, acýsý, sevinci vardýr. Yeri gelir sýzýsýný içimizde duyarýz. Caný yansa bizim canýmýzý acýtýr. Tutkuyu, aþký, þefkati, acýyý, hüznü en iyi bandoneonun týnýsýnda tanýrýz. Bir de keman yayýnýn tellerde geziniþinde.
|
|
Bütün Zamanlarýn Avaresi
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 31 Ekim 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Hava soðuk. Rüzgar giderek sertleþir. Ýhtiyar Adam ayaða kalkar nasýl korunacaðým diye düþünür. Çöp kovasýnýn kapaðýný açar ve içine girer. Avare, ihtiyarý aranýr. Nereye gitti bu? Ortalarda yok. Avare çöp kovasýný çalar. Týk, týk, týk... Orada kimse var mý? Çöp kovasýnýn kapaðý açýlýr ve ortaya bir tabela daha çýkar. “Özel Mülkiyet”.
|
|
Cardenio : Shakespeare"in Önce Unutulan ve Sonra Tekrar Hatýrlanan Eseri
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Kasým 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Cardenio’nun kaderinde hep “unutulmak” sonra “yeniden hatýrlanmak” ve “yeniden unutulmak” var. Ýlk defa, Shakespeare’in imzasýyla 1824 yýlýnda basýlan oyun, sonralarý unutuluyor. Oyun uzun bir kýþ uykusundan sonra tekrar hatýrlanýyor. Sýrasýyla, 1875, 1892, 1910, 1978 ve 1994 yýllarýnda tekrar basýlýyor. Bu sefer artýk “unutulmamak üzere”, Türkçe basýmýyla birlikte tiyatro severlerin karþýsýna çýkýyor.
|
|
"Bana William Deyin" Diyor Oscar : Zafer Diper
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Kasým 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bugün “iyi bir tiyatro” varsa, bunu gizli kalmýþ Oscar’lara borçluyuz. Onlarýn tiyatro aþkýna. Hayatlarýný gözlerini kýrpmadan tiyatroya adayýþlarýna. O adayýþtaki dürüstlüðe ve cesarete. Oscar’larýn hatýrýna tiyatro yapmak. Ýnadýna tiyatro yapmak. Hele de günümüz koþullarýnda. Üstelik kaliteli ve “iyi tiyatro” yapmak. |
|
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 22 Kasým 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Dilini kelimelere, yüreðini hayata korkak alýþtýrma.
Cemal Süreya’yý dinlerken, gereksiz safralardan arýn.
Mesela, þair utancýný duvara asar, sen önyargýlarýný as, þair kurallarý masaya koyar, sen kuþkularýný masaya yatýr. Býrak orada kalsýn. Cemal Süreya öyle yapýyor, sen de yap. Masumiyet çaðýnýn “esas oðlanlarýyla”, “esas kýzlarýnýn” el ele kaybolduklarý ferah sokaklara aç gönlünü.
|
|
Sophocles"in Arkeolojik Kazýlardan Bulunan Satirik Dramasý : "Ýz Sürücüler"
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 30 Aralýk 2011 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Oyunun bulunma öyküsü, 20. yüzyýl baslarýnda, Oxford Univesitesinden antik çað yazýný ve papirüs uzmaný Bernard Pyle Grenfell ve Arthur Surridge Hunt’ýn bugünkü modern Kahire’nin 100 mil güneyinde Oxyrhynchus kasabasýnýn yýkýntýlarý ve çöp tepeleri arasýnda bulduklarý binlerce papirüsle baþlýyor. 1898 ve 1922 yýllarý arasýnda yapmýþ olduklarý araþtýrmalarda bulduklarý 1800 papirüsü “The Oxyrhynchus Papyri.” adýyla kitap olarak 21 cilt halinde Londra’da Egypt Exploration Fund yayýn evinden çýkartýyorlar. 1898-1922 yýllarý arasýnda yayýnlanan bu papirüslerde antik çað yazýnýna dair çok önemli belgeler yer alýyor. |
|
Dekor Tasarýmcýsý "Bezemeci" Deðildir : Tayfun Çebi
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 23 Ocak 2012 |
Söyleþi |
| |
“Hadisene Seval. Ýlerle. Arkada upuzun bir kuyruk senin ilerlemeni bekliyor”. Ne mümkün. Nabucco heykellerine aþýk olmuþ fani olarak yüreðimden vurulup kalmýþým oracýkta. Nutkum tutulmuþ. Aðzým hala iki karýþ açýk heykellere bakýyorum. Ýlk defa orada bir opera dekorunun “sahneyi süslemekten” öte baþka bir þey olduðunu hissettim. Evet, sahne sanatlarý için dekor tabii ki önemliydi ama o andan sonra “dekor tasarýmý” benim için bambaþka bir boyut, anlam kazandý. Dekor tasarýmýna bambaþka gözlerle bakmayý, onlarý farklý biçimde eserin vazgeçilmezi ve en önemlisi “oyun kiþisi” olarak deðerlendirmeyi ben Nabucco’nun dev adamlarýyla keþfettim.
|
|
Çek Pavel Vangeli"nin Cazcý Kuklalarý : Melekler, Þeytanlar, Ýskeletler ve Diðerleri…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 16 Þubat 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Melekler þehri Prag. Soðuk bir rüzgar eser. Zil sesleri eþliðinde sahnede bir melek belirir. Rüzgarýn sert havasý yumuþak bir müziðin içinde erir gider. Ýlahi müziðin yumuþaklýðý yerini cazýn canlandýran havasýna býrakýr. Caz eþliðinde canlanan Melek kutsal havadan anýnda sýyrýlýp yeniyetme genç kýz hafifliðinde dans etmeye baþlar. Elinde tuttuðu altýn topla oynayan beyaz kanatlý bir Melek. Topu ayaðýnýn ucunda zýplatmasýna bakýlýrsa iyi futbolcu olur. Meleðimiz o kadar marifetli ki caz týnýlarý eþliðinde altýn topunu kanatlarýnýn ucunda bile oynatabiliyor.
|
|
"Bir Dilim Ekmek ve Kaðýdýn" Sebebi Hikmeti : Finn Campman
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 18 Þubat 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Kaðýt adam uyuyakaldýðý vadide uyanýr. Ne devler vardýr, ne de kendisini izleyen kocaman bir göz. Sonra cebinde bir dilim ekmek bulur. Ekmeði bitmemiþ miydi? Büyük hediye. Çünkü o artýk “bir dilim ekmeðin kýymetini” bilmektedir. Kýrýntýlarý dökmeden bir dilim ekmek yemenin, bir dilim ekmek “ikram etmenin” deðerini öðrenmenin ne kadar büyük bir hediye olduðunu iþte o an anlar.
|
|
Avare
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 22 Þubat 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Aðaçtan yapýlmýþ bir ihtiyar surat. Ýhtiyar Adam, ilk önce çöp kovasý ile ilgilenir. Sonra Avare’nin yanýna gider ve onunla arkadaþ olmaya çalýþýr. “Ben Açým” yazýsýna bakar. Avare’nin yanýna oturur. Önüne benzer küçük bir siyah tabela yerleþtirir. “Ben de”. Avare ortaya çýkan bu yeni komþudan hiç memnun deðil. Onu istemez. Çaresiz ihtiyar çöp kovasýnýn öbür tarafýna geçer. Avare onu rahat býrakmaz. Çöp kovasýnýn arkasýndan ihtiyarý gözler ve ona belli etmeden “Ben de” yazan siyah küçük tabelasýný alýr. Ýhtiyar Adam çok üzülmüþtür. Tabelasýný boþ yere arar. Bulamaz. Dövünür. Hava soðuk. Rüzgar giderek sertleþir. Ýhtiyar Adam ayaða kalkar nasýl korunacaðým diye düþünür. Çöp kovasýnýn kapaðýný açar ve içine girer. Avare, ihtiyarý aranýr. Nereye gitti bu? Ortalarda yok. Avare çöp kovasýný çalar. Týk, týk, týk... Orada kimse var mý? Çöp kovasýnýn kapaðý açýlýr ve ortaya bir tabela daha çýkar. “Özel Mülkiyet”.
|
|
Heykel + Kukla + Kaðýt = Kaðýt Kukla Kaðýt Tiyatrosu : "Kes, Biç, Dik ve Paylaþ!"
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 26 Þubat 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Tüketim labirentinde kaybolmuþ modern zamanlar bireyinin macerasý bu. Eksikliklerini, “tüketerek” tamamlamaya çalýþan “eksik býrakýlmýþ”, bilerek “deðersizleþtirilmiþ”, “sýradanlaþtýrýlmýþ”, “kimliksizleþtirilmiþ”, “tek tip formuna endeksli”, modern zaman bireyleri. Çünkü sistem böyle. Ama sistem soru sormaya engel deðil. Ýþte tiyatro bu anda devreye giriyor. Makas, iðne ve iplik gibi gündelik hayatýn en basit elementlerini, en yalýn biçimde kullanarak evrensel bir dil yaratýyor.
|
|
Burgaz Devlet Kukla Tiyatrosu"ndan "Ormanda Eðlence"
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 26 Þubat 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Bu neþeli ormanýn bir çok yetenekli sakini sýrayla sahne alýr. Derken, üç iddialý karga yarýþmaya dahil olurlar. Biz de varýz! “The Crows” rock grubu. Ýki çýlgýn gitarist ve iddialý bir bateristten oluþan grup son moda hard rock parçalar seslendirirler. Çok renkli parlak kostümleri, maviye ve parlak kýrmýzýya boyadýklarý saçlarýyla tam rock yýldýzý olmuþlar. Bir an kendimizi “uçmuþ bunlar abi” dedirten bir rock konserinde zannediyoruz. Çýlgýn rockçýlar sizi. |
|
Christophe"un Masal Sokaðý : Milo (Keltoþ) , Jojo, Marie, Jorge ve Diðerleri
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 29 Þubat 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Jojo’nun baþýnda siyah bir fötr þapka. Jojo kendinden daha emin, daha atak. Marie ile kucaklaþýrlar. Tango yapmaya baþlarlar. Gösterinin büyük sürprizi. Parmak kadar iki kukla, hayat boyunca unutulmayacak bir Tango gösterisi sunarlar. Fonda Astor Piazolla’nýn müziði eþliðinde kendimizden geçerek izleriz bu olaðanüstü naif dansý. Aþkýn, yeteneðin, sevginin, müziðin, sanatýn, görsel estetiðin insaný sarhoþ eden karýþýmý izleyenleri kendinden geçirir.
|
|
Bütün Baþkanlara ve Türevlerine Karþý, Travis Pine "Halktan Biri! "…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 1 Aralýk 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Halktan Biri”. Dünyanýn bütün baþkanlarýna ve türevlerine karþý tek baþýna direnen modern zamanlar Don Kiþot’u, sýradan vatandaþ, Travis Pine’ýn garip hikayesi. Ýlk defa sahnelendiði, daha doðrusu dünya prömiyerinin yapýldýðý geceyi anýmsadým. O gece, oyunun kazandýðý büyük baþarý ve coþku karþýsýnda içimizde umutlar yeþermiþti. Orada inandýk. Travis Pine’lar kazanacak. |
|
Kýrmýzý Dükkan"da Üç Kadýn…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Aralýk 2012 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Üç sýradan ev kadýný, üç farklý hayat. Bu kadýnlar, bir “seks dükkanýnda” mahsur kalýrsa ne olur? “Kýrmýzý Dükkan”, komedi ve dramý ustalýkla harmanlayan bir oyun. Ýnce dengelerin hakim olduðu oyun, tabular, gelenek görenekler, iki yüzlü ahlak anlayýþý ve bastýrdýklarý cinsel kimlikleri arasýnda sýkýþýp kalan kadýnlarý konu ediyor.
|
|
Çalýþmanýn ve Tutkunun Ressamý : Van Gogh
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 5 Ocak 2013 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Bornage’daki korkunç kýþ mevsiminde durmadan eskiz çizdim. Eskiz fabrikasý gibi çalýþtým. Mesela þu süpürgeli kýzý tam beþ kez, tohum eken adamý üç kez çizdim. Beðenmezsem bir daha çizerim. Gözlerimi eðitmem gerek. Perspektife daha çok çalýþmalýyým. Çalýþmalýyým. Çizgilerim daha keskin olmalý. Bir çizdiðimi bir defa daha çiziyorum. Bazen ayný figürü beþ defa daha çizip beðenmeyip yeniden çiziyorum.” Böyle diyor Vincent van Gogh . Onunki karþýlýksýz bir aþk. Hayatý boyunca sekiz yüzden fazla resim yapmýþ ama ancak bir tanesini satabilmiþ bir ressam. Acý, ölümüne açlýk, yoksulluk, dibine kadar sefalet ve akýl hastanesi ile sonlanan bir hayat. Bunlar, onun resme olan aþký için ödediði bedel.
|
|
Genco Erkal"dan "Bir Delinin Hatýra Defteri"ne Sýðan Bütün Popriþçinlere Bir Saygý Duruþu
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 13 Ocak 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Popriþçin oyunun bir yerinde aslýnda kendi haklarýný savunan gazetelere nedense çok kýzar. “Fransýz gazeteleri. Basýn özgürlüðü diye baðýrýyor. Çok kýzýyorum bu gazetelere. Alacaksýn bunlarý, bir temiz sopalayacaksýn. Anlayacaklar basýn özgürlüðünü. Al sana, basýn özgürlüðü !” Alýn size, koyun gibi güdülmeye müsait küçük insan örneði. Bu, “sürü psikolojisini” biz yakinen biliyoruz. Yani, Gogol’un oyunu sanki bugün yazýlmýþçasýna tazedir.
|
|
Artýk Her Yer "Selamün Kavlen Karakolu"
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 11 Þubat 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Niye sen bu zamanda 5 tane çocuk yapýyon?” Cevap hazýr “Vataným, milletim için”. Kahkahalar arasýnda itirazlar yükselir. “Hadi yaaa, o çocuklarý yaparken vataný mý düþündün?” Beþ çocuk sahibi vatandaþ gevrek gevrek güler kasaba aðzýyla “Allah eksikliðini göstermesin ben de rüþvetimi alýyorum” der. Kahkahalar arasýnda bir baþkasý destekler “Alýyor ama adam çalýþýyor yani”. Onaylayan bir baþkasý “Benim memurum iþini bilir”. Bu arada matah bir þey yapýyormuþçasýna akýl verir. “Alýrsan da ayakkabý kutusuna koyma rezil oluyoruz”. Rüþvetçi memur hemen kendini savunur “Ben ihtiyacýma göre alýyorum”. Bir diðeri “Ne demek lan ihtiyacýma göre? Komünist misin sen?” Bu, doyumsuz sohbette gelinen son nokta olur. Gerçekten de benim memurum iþini bilir !
|
|
Þiþman Kadýn Ölse de Gitsek….
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 15 Þubat 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Ýzmir Sanat büyük salondayýz. Prof Dr. Özdemir Nutku ve Prof. Dr Murat Tuncay’ýn Opus Yayýnlarýndan çýkan iki kitabýnýn tanýtýmý için hazýrlanan özel gecede sanatçýlar, akademisyenler, tiyatroyu ve operayý sevenler bir araya gelmiþler. Özdemir Hoca ve Murat Hocayý uzun yýllardýr tanýyanlar sýrayla sahneye çýkýyor ve kitaplar hakkýnda izlenimlerini paylaþýyorlar. |
|
Alevden Gömlek Giymiþ Türkiye"ye, Bir "Alevli Günler" Hikayesi…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 21 Þubat 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Küçümseme, baþtan savma, deðersizleþtirme ve dinlememe taktiklerinin ezdiði sýradan vatandaþlar. Yaþarken ya da ölürken kendi hayatlarý üzerinde söz sahibi olamayan ülkenin gerçek sahipleri. Bu saçma dayatmalara neden katlanmak zorundayýz? Kanun adý altýndaki dogmalarýn hayatýmýzý yönetmesine neden izin verelim?
|
|
"Ben, Feuerbach" ve Tiyatro 4
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 28 Þubat 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Mevsimler deðiþiyor, asýrlar dönüþüyor ve durmadan öðütüyor zaman. Ben sonra oyuncu oldum ve buna hayatýmý feda ettim. Ben, Feuerbach.” Bu onun hayatýnýn kýsa bir özeti. Tiyatro onun için yaþamak demek. Çünkü tiyatrodan baþka elinde hiçbir þeyi yok. Hiçbir þey.
|
|
Avustralya"dan Çanakkale"ye Bir Anzak Öyküsü ve Korkut Uluð"un Resimleri
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 3 Nisan 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Korkut Uluð tarafýndan hazýrlanan Çanakkale Belgeselinin gösterileceði etkinlikte, Korkut Uluð’un tablolarýndan ilham alan Robyn’in þiirlerinden oluþan “Ýçli Dýþlý Bir Savaþ” kitabýndan þiirler okunacak. Þiirleri dilimize kazandýran Pamukkale Üniversitesi Ýngiliz Edebiyatý hocalarýndan Mehmet Ali Çelikel þiirlerin Türkçelerini seslendirecek. Akademisyenlerin, þairlerin ve ressamlarýn yüreklerini ortaya koyduðu bu sýra dýþý etkinlik uzun yýllar anýmsanacak. |
|
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 4 Nisan 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
“Bulutlarda yürüyormuþçasýna, uçarcasýna, mutlu yürüyün. Vücudunuz hafiflesin. Öylesine mutlusunuz ki, yüzünüzde gülümseme, ayaklarýnýz kanatlanmýþ gidiyor. Güzel…Þimdi Zanni olun. Mutlu bir Zanni gibi yürüyün” Geniþ sahnede yüzlerinde kocaman gülüþlerle, uçarcasýna yürüyen bir grup genç insan. Kollar havada, hoplaya zýplaya koþturuyorlar. Bir sanat merkezine dönüþtürülmüþ olan tarihi Ýzmir Havagazý Fabrikasýndayýz.
|
|
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 7 Aralýk 2015 |
Sanat ve Sanatçýlar |
| |
Gündelik hayatýn koþuþturmasýnda gerçeklere gözlerimiz kapalý yaþýyoruz. Sürekli birileri iplerimizi çekerek bizi istediði gibi oynatýyor. Çoðu zaman gerçeklere karþý gözümüz bantlý, aðzýmýz, dilimiz, elimiz, kolumuz baðlý kalmýyor muyuz? Hapsolduðumuz kendi adacýklarýmýzda, gözlerimizde bantlarla, gerçeklerden uzakta bir hayal dünyasýnda yaþarken ve birileri sürekli iplerimizi çekerken bir körden ne farkýmýz var? Ýçinde bulunduðumuz durum, Miranda ve Prosperonun hapsolduklarý adadaki durumdan pek de farklý deðildir.
|
|
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
(Seval Deniz Karahaliloðlu) 9 Aralýk 2016 |
Toplumbilim |
| |
Styler, akýl hastasý bir katilin iç dünyasýný anlamaya çalýþýrken kendisinin karanlýkta kalmýþ yönleriyle yüzleþmek zorunda kalýr. Ayný þekilde izleyici de oturduðu koltuklarda bu yüzleþmeden payýna düþeni alacaktýr. Akýl hastasý bir katilin iç dünyasýný araþtýrmak isterken kendi iç dünyasýnýn karanlýk taraflarýnda kaybolur. Gerçekten bir yazar olarak neden böyle romanlar yazmaktadýr? Özellikle, neden böyle karanlýk karakterler seçer? Neredeyse suçlular, cinayetler, vahþet yazdýðý romanlarýn vazgeçilmezleridir ve bunlarý yazmaktan adeta zevk alýr. Neden bu karanlýk taraf Styler’ý ve seyirci koltuðunda oturan bizleri içine çeker?
|
|
|
‘Farkýndalýðýn’ bilinciyle sorgulayarak, düþünenler ile cahil cesaretiyle dolu dizgin yaþayanlarýn oluþturduðu ironiyi ele alýrsak, günlük ekmeðinin kaygýsýna düþmüþ sýradan insanýn daha mutlu olduðunu düþünerek ‘farkýndalýðýn’ iki defa daha acýtan sancýlý bir süreç olduðunu kabul etmek gerekiyor.
Bu durumda, basit insanýn mutlu dünyasýnda, ‘Alice Harikalar Diyarýnda’ misali yaþamak varken, Dante'nin Cehennemi'nde dolanan biz 'farkýndalar', bilincimiz ve aklýmýzla onlarýn günahlarýný da yüklenmiþ neredeyse 'kendinden menkul azizler' misali yaþayýp gidiyoruz.
Korkarým bu gidiþle, ya onlarý ‘Dante'nin Cehennemine’ çekeceðiz yada bizler ‘Alice Harikalar Diyarýna’ terfi edeceðiz?
Yani her þey toz pembeymiþ gibi yapacaðýz.
|
|