Muaviye İktidarı: El - Ambar ve Küresel Emperyalizm Taşeronluğu

Suriye, Pardon! Gordiyon düğümünü çözen Büyük İskander, elde ettiği gücün zaferine yenildi. Hastalığa değil!..

yazı resim

İnsanlık tarihi boyunca gücü elinde bulunduran iktidar sahipleri veya sözcüleri, günün ve dönemin şartları açısından, kendilerini gerek toplumsal yasalar ve gerekse ulusal yasaların, kanun ve kuralların belirleyicileri olduklarına dair kitleleri kutsallık afyonu ile ikna ederler. Süreç ilerledikce, kitleler arasında farklı düşünce ve dünya görüşleri şekillenmeye başlayıpta olgunlaşınca, toplumsal değişimlerin kaçınılmaz olduğunu gören sözkonusu güç sahipleri, daha önce kutsal ve dokunulmaz kıldıkları yasaları kendilerinde gördükleri insan üstü yetkilerle yeniden dizayna koyulurlar. Öyle ki bu dizayn sürecinde gerekirse, Allahın muhterem kıldığı yüzmilyonlarca canı bile heba edilebilirler. Elbette bunlar yapılırken, halk adına, halkın çıkarları adına, Demokrasi ve evrensel insan hakları gibi etiketlerle süslemeyi de ihmal etmezler

İslam dünyasının savaşları, dinin Dünyaya hakimiyeti kisvesi altında yapılmaları, bu savaşların asıl gayelerinin, iktidarı ele geçirmek, ganimet ve Fey toplamak veya başka çıkarlar için araçsallaştırıldığı tarihle sabittir

Uluslararası literatürda Büyük Ortadoğu Projesi diye adlandırılan oysa İslam dünyası açısından Büyük İsrail Projesi olarak adlandırılamsı gereken Küresel Emperyalizm teorisinin, pratikte uygulanması. Temmuz 2006da başlayan ve 33 gün savaşı olarak tarihe geçen, Siyonist İsrail ile Hizbullah savaşı. Yine 22/23 gün süren 2009 Gazze Dökme kurşun savaşında İsarilin yenilgisi ile sonuçlandığından, bir süreliğine engellenmişti

Akabinde Tunusta başlayan halk hareketi(!?) İslam dünyasında evrimlerin sancılı süreci ve Batının şu anda Temmuz 33 ve Gazze 2009 savaşının rövanşını almak niteliğindeki olan Suriye sorunu senrayosu ile zirve yapmış bir kaos süreci..!

Biz, değişimin yarattığı etkilerden, bölgenin tarihsel perspektifine, Kuzey Akdeniz sahillerindeki siyasal İslam fay hatlarının yeniden harekete geçmesine ve iktidardaki dikta rejimlere, Sosyo-ekonomik ve Stratejik sair etkenlere değinmeyi artık gereksiz görüyoruz

ABD-İsrail ve Batılılar tarafından Türkiyeye biçilen rol ve islam dünyasını ikinci elden yönetme hevesleri. Verilmek istenen görevin daha kusursuz ifa edilebilmesi için bu bölgeye açılan kapıyı Suriyeyi edilgen kılmaktan geçer. Malum; Amr bin As, Mısıra vali olabilmek için ne entrikalar çevirmişti. Öyleki Muaviyenin, Aliye karşı giriştiği haksız savaşta, Muhammed bin Ebu Bekri, öldürtüp, Muaviye bin Hudeycinde yardımı ile Ölü bir eşeğin karnına koyarak yakması..! Stratejik Derinlik! Gereğiydi.

Öte yandan Her fırsatta fikir Hürriyetinden dolayı ceza aldığını övünerek anlatanlar.
Osmanın kanlı gömleğini Aliye karşı bayrak yapan Muaviye durumuna düştüler.

Değerleri uğrunda bedel ödeyenler, herkesten daha iyi bilir ve anlar ki değerlerine sadık insanları sözle değersizleştirmek, sözün mümessilini değersizleştirir.

Övünerek; ''Biz BOP'un eşbaşkanız'' demekten çekinmeyenler NATO veya BMin bir parcası olan ülke adına piyasaya süren batı dünyasının Küresel emperyalizmi safında pekala yeralabilirler.

Ne var ki Suriye ateşine, batının maşası olarak gitmemesi gerketiğini söyleyen, bu milletin sorumlu ve vicdanlı onurunu korumuş batıya ve batıla satılmamış, bazı aydınlarına karşı adeta vatan hainliği muamelesi gösterilmesi, tarihe az-çok vakıf olanlar bilir ki Arabın Muaviyesi takdiğidir. Aliye karşı Osmanın kanlı gömleğini bayraklaştırdığında kendine destek olarak ilk iş, Doğu Roma impratoru ile anlaşması olmuştu!

Muaviye, amacına hizmet edebilecek her türlü aracı mübah bilmişti. Öyle ki Askerlerine emir veripte İmam Alinin mahiyetinde bulunan Suriye, Pardon! El-Ambar Kasabasına saldırıp yağmalamayı, böylece Ali ve tarftarlarını yıpratma ve yıldırma taktiğince nice masumun canına kıymıştı!
Zaman tuneline giripte, geçmişe doğru yol alındığında görülecektir ki ''İmam Ali'nin, hiçbir savaşta, gerek ferdi ve gerekse himayasindeki güçlere, önce kendisinin saldırıyı başlatan taraf olmadığını ve amma başlatılan savaşta asla sırtını düşmana dönmediğini, hatta düşman güçlü ise onun göğsüne doğru sokulmayı öğütleyen bir kahraman olduğunu'' Muaviye de bilmiyor değildi. Oysa Ali: Beni rahat bırakın, şu yanı başınızda akıp giden Fıratın suyundan, size; kışın ısınacağınız, yazın ise serinleyeceğiniz birşeyler yapayım!? Nasihatinde hedefinin ne kadar ulvi olduğunu anlatmak istiyordu.

Muaviyenin Aliye karşı giriştiği savaşlar dan ötürü müslümanların onlarca yıl daha bilim fen ilim ve irfanla ilgilenememesi demekti. Bugünde aynı senaryolar tekrarlanmakta değil mi?

İslam dünyasında anlaşılmakta zorlanılan esaslı sorun, hakkı temsil eden tarafın kriterlerinin ne ile belirleneceğidir. Bundan dolayı imam Ali'nin; ''Sen önce hakkı tanı, sonra hak üzere olanları tanırsın. Önce batılı tanı, sonra batıl üzere olanları tanırsın'' sözünü, gerek hakkı ve gerekse batılı tanımak açısından, tahlil edilmesini insan türüne salıkvermiştir.

Türkiyenin uluslararası politik tavrı ve ABD'nin Stratejik ortaklığının yüklediği misyon açısından, Dünyaya tekil egemen olmak isteyen bu gücün temsilcisi olmak istediği bir noktaya kadar anlaşılabilir!

Anlaşılması mümkün olmayan; Milletin milli servetini, Türk-İslam sentezcilerin ulufesi gören, bu serveti sermayesiymiş gibi harcayanlar, bu milletin evlatlarını batı dünyasının oluşturmak istediği Küresel Emperyalizm taşeronluğu adına kutsallığa büründürülerek, savaş tapınaklarında kurban etmek. Milletin evlatlarını Dış giderlerde harcamak isteyenler, Muaviye siyaseti değil de Ali adaleti uyguluyor da, biz mi yanılıyoruz?

Muaviyeye vezir konumunda olan ve Arabın tilkisi lakabını hak eden Amr bin Asında yardımı ile yürüttüğü propagandalarla, Muaviye cahil halkı etkilemeyi başarıyordu. Aliye karşı yaptığı Kara-Propaganda savaşında başarısız kaldığı veya şüpheleri giderilmeyen kimi konu ve kişiler hakkında, kiralık raviler vasıtası ile hadis üretmeyi de Kara-Propanda da araç olarak kullanmayı çok iyi biliyordu. Bunlara rağmen etkisi altına alamadıklarına, aba altından sopa göstermeyi, hatta tehdit etmeyi de ihmal etmezdi!
Kendi milletinin sorumlu ve vicdanlı aydınlarını, sırf kendi siyasetini onaylamıyor diye ihanet ve satılmışlıkla suçlamak, alttan su almış bir saman yığının üstünde oturarak, okyanusa doğru hareket eden bir ekolde kolay olsa gerek

Unutulmamalıdır ki:
Suriye, Pardon! Gordiyon düğümünü çözen Büyük İskander, elde ettiği gücün zaferine yenildi. Hastalığa değil!..
Tarih; Kefen giyilerek belki yazılır amma tarihin yazılması ile değiştirilmesi arasında fark vardır.
Tarih; çoğu zaman Bir milletin içinden bütün hile ve desiselere rağmen tasmaya alınamamış! Bir avuç kefensizler tarafından değiştirilmiştir.

Wesselam.

Yorumlar

Başa Dön