Havasızlıktan boğulacak gibi oluyorum
Benzin kokusu ve sigara dumanında başım dönüyor
Ringin içi korkunç boğucu bir atmosfer
Kelepçeler ellerimi sıkıyor zincir
Kelepçeyi oynatınca.
Elleri daha fazla sıkar
Ringin cezaevi aracında.
Ufak kirli camından dışarıya bakıyorum
Büyük şehrin trafiği de kendisine benziyor
Her zaman ki gibi
Yorgun ve düzensiz,
Ağır ağır ilerliyor araçlar
Dışarıda güzel bir bahar havası
Tam da mutlu olunacak bir hava
Şairler şiirlerini en güzel mısralarını yazıyorlardır,
Deniz kenarında romancılar,,
Güzel güneşi tasvir ediyorlardır sayfalarına
Ve şimdi bir yerde
Çalışırken yanık bir türkü tutturmuştur
18 inde bir delikanlı.
Dışarıda ki cıvıl cıvıl dünyayla
Aramızda sadece
3 cm. bir demir kaporta var
3 cm. ötesi özgürlük
3 cm. ötesi zincirsiz ve kelepçesiz bir dünya
Şu 3 cm. demir parçasını
Delip geçmek isterdim.
Gördüğüm her insana
Ağaçlara,
Yol kenarında yeni açan çiçeklere
Anlatmak isterdim yüreğimdekilerini
Haykırmak,
Hem de delicesine haykırmak isterdim
Kavgamın şehri İstanbul’a
Ama, 3cm paslı demir parçası
alay ediyor benimle
karşısında aciz kaldığımı sanıyor,
dalgasını geçiyor ukala.
Oysaki
Onu yaratan benim insan ellerim
Ona biçim veren benim beynim
Bilmem hangi topragın altında,
Bir taş, ya da toprak parçası olarak
Çürüyüp gitmesini engelleyen benim.
İnsanın yarattığı
Fakat insana ihanet
Herşey gibi,
Alay ediyor benimle
Aldırdığım yok tabi,
İnadına,
Eksilmeyecek yüzümdeki gülümseme
Kirli demir parçasına inat,
Baktıkça dışarıda ki insanlara
Biraz daha gülümseyeceğim
Biraz daha umutla bakacağım geleceğe
Belki bugün ki duruşmamda
İdam cezası alacağım,
Büyük ihtimalle alacağım da
Buna rağmen yine de
Daha çok sarılacağım yaşama
Şu 3 cm. demir parçasına inat.
Yerimden kalkıp
Ringin küçük kirli camından
dışarıdaki insanlara bakıyorum
.......devamı...........................................................
Yüregimde kıpır kıpır oynaşan
Yaşama sevinciyle,
Bir sigara yakıp içiyorum
Artık dumana aldırdığım yok.
bir yandan sigaramdan dumanın zehirini alıyorum
Diger yandan da
yüregimde ki duyguları uyandıran
Cıvıl cıvıl yaşamdan bir yudum alıyorum
ölüm ile yaşamı aynı anda alıyorum
tuhafımı,ilgimi çeken sadece insanların yüzleri oluyor.
sarışın,esmer,kumral yüzler
somurtan,gülen,donuk yüzler
her yüz bir kitab gibi
yüzleri okuyorum
kimisi ucuz sıradan bir romana benziyor
hiç bir şey anlatmıyor.
sadece sıradan bir yüz !
insan olurda
bu kadar anlamsız olmaz !
kimisini okuyup öfkeleniyorum
bir başkasına üzülüyorum
bir digeri kahkahlarla güldürüyor beni !
yüzler akıp gidiyor
ringin küçük kirli camının önünden
televizyonda ki spot reklamları gibi..
bir kaç saniye içinde gördüğüm yüzleri
beynime kazıyorum.
işte sıradan bir yüz
milyonların yüzü.
yüz'ün bir tarafından sefalet,diğer tarafinda ise
anlaşılmaz bir mutluluk okunuyor.
mutluluk ve sefalet aynı yüzde
picaso-pikaso tablolarındaki renkler kadar uyumlu
bu uyumu ne bozacak ?
neden sefalet ve öfke aynı yüzde yer alıyor
galiba sefaletine öfke duymuyor da ondan !
peki ben neden öfkeleniyorum ?
sefaleti yaşayan o,
öfkelenen ben..
ben ve o
hiç de uyumlu değiliz bu tablo içinde
belki de o yüzden
3 cm lik demirden arafat şuru çekilmiş aramızda
bir yüz daha ringin camının önünden geçiyor
traşlı bir yüz
bıyıklar adeta cetvelle kesilmişçesine düzgün
fırıl fırıl dönen gözler
bütün dünyaya sahte gülücükler dagıtıyor
bu yüz bir dalkavuğun yüzü !
abo !!
buda ne ?!
bir yüzsüz yüz !
bu yüzde yüz yok
hiç bir hat belirgin değil
bütün hatları bir sis perdesini ardına gizlenmiş
herşey silik grimsi
bir toz bulutu yada ona benzer bir şey görüyorum
simsiyah saçlarını başına bir şapka gibi geçirmiş
bir toz bulutu geçiyor önümden
neden, ni için diye soruyorum kendime.
bir yüz çirkin,
güzel güzel çekici,itici olabilir.
ama silik grimsi bir toz bulutu olamaz
bir yüz daha kayıp gidiyor gözlerimin önünde
cinsiyetsiz bir yüz
''erkegi öldüren''kadını yüceltiren''ve bunun hormonisi olan bir yüz değil.
bu eşcinselliği de kastetmiyorum
başka bir şey var bu yüzde
kimliğini okuyamıyorum bu yüzün
kimliksiz bir yüzsüz
kimliğini yiğitirmiş bir yüz
yüzler akıp gitmeye devam ediyor
küçük kirli camın önünden,
işte tüketen bir yüz.
yüreginde ki sevgiyi, aşkı,merhameti,acımayı,paylaşmayı,coşkuyu
bonkerce tüketmiş bir yüz.
tükettiği her şey bu yüzde derin izler oluşturmuş
bir zamanlar sulak,yeşil bir ovanın bozkıra dönüşmesi sonrası
oluşan izlerin benzemesini görüyorum bu yüzde
öfke ve nefret dolu bir yüz geçiyor önümden
kimden ve neden nefret ettiğini bilmeyen
nefret etmek için nefret eden bir yüz
amacı nefret
sevecegi herşeyi nefretiyle boğan,
nefret ettikçe kararan,
karardıkça tiksinti uyandıran bir yüz
ama ben cehennemin tam orta yerindeyim
öfke dolu yüzleri ..
bende görüyorum
anlatmak istiyorum bu öfke dolu yüzleri
gücüm yetmiyor
işte bir yüz daha
biçimli bir yüz
estetik açıdan kusursuz
bütün hatları simetrik
bu kızın güzelliği insanı miknatis gibi kendine çekiyor
ama ruhsuz bir yüz.
ruh yok bu yüzde
bu soğuk yüze bakınca ürperiyorum
bir korku kaplıyor içimi
günahtan kaçan,
ama günahın çekiciliğinden de kendini kurtaramayan bir rahib gibiyim
her zaman günahları ve yasakları sevmişimdir.
ama bu günah,çildırtıcı bir albenisi var !
bu çekici yüzün büyüsünden kurtulmak için günahın peçesini
kaldırmam gerektiğini biliyorum
günahtan korkmuyorum !
beni günaha çağıran bu çekici yüzün derisini soyuyorum
bir cerah ustalığıyla
elektronik bir entegre devrisi çıkıyor altından !!
aniden küçük kirli camın önünü kara bulut kaplıyor
güzelim bir yüz
melegi andıran bir yüz
bana bakarak
uykudan uyanmanın zamanı geldi......
abdullah NART
09.11.2005/tekirdağ