"Bir Veda Vakti"

“bir veda vakti” / / \- Tesellisi yoktur / Ondan eş anlamlı, / Eş acılıdır / Ayrılık ve ölüm. / Ne bir gül ne bir gülüş / Ve ne de bir göz yaşı / Soğutabilir bu yanığı / Yalnızca yaşanılır... / Ve yaşandıkça alışılır / Yaşam bu...

yazı resim

“bir veda vakti”

- Tesellisi yoktur
Ondan eş anlamlı,
Eş acılıdır
Ayrılık ve ölüm.
Ne bir gül ne bir gülüş
Ve ne de bir göz yaşı
Soğutabilir bu yanığı
Yalnızca yaşanılır...
Ve yaşandıkça alışılır
Yaşam bu...
Tesellisi yoktur. –

I.
Karlı bir istanbul akşamı
Soğuk öldüresiye vuruyorken
Ölüm döşeğinin koridorlarında bekleyiş...
Sessiz yaşların
Buğulu camda terkettiği izlerden
Yolu gözleniyordu ve
Karla indi şehre azrail
Vergisiz sevgileri kuşanmış kalpler
“Ez ve geç ne olursun”u bakışlara işlemişti.

Bekleyiş...
Kırpılmadan yola düşmüş gözler
Yolu gözler ıslak
Yaşlar ölümden öldürücü.
Bu kardan evvel
Umut yağmamalı mıydı
Bu yaşların ıslattığı yüreklere.
Nefeslenmeden, tek sese çarpar yürekler
Hep bir ağızdan bir ağıt yakılır...

Bekleyiş...
Hayattan uzun bekleyiş...
Gerçekten de mi beklemek güzeldir
Gelecekse beklenen
Bir kapıdan mı gelirdi ölüm
Bakmadan kanayan yüreklere,
Yüreği kanamadan,
Sırt dönüp gider miydi...

II.
Gün ,
Kar bulutlarına saklana saklana
Bırakıp gitmeyi isterken,
Yalnız gitmeye niyetsiz
Ki sessiz.
Karla karışık yaşlar boşanır durur,
Ağır bir ağıt kokusu yayılmış
Uyuşturmuş sesleri
Her adım daha ağır düşüyor
Bir kapı eşiğine,
Bir adım var geride kalan.

Feryatlatrın ezanları bastırdığı
Karlı bir istanbul akşamı
İstanbul donup kalmışken
Ruh hırsızı, iz bırakmadan
Yaşlarda eriyen karlarda
Kaynağı kendisi sıcak gönüllerden,
Ürkmeden ürküterek,
Bir dolu gönül çaldı.
Bir çınar devrildi
Bir yürek sustu...

III.
Karlı bir istanbul ikindisi,
Ölüm sessizliğinde bir zemin...
Yüreğin yürek parçalayan çığlıklarına
Kulak vermeden eriyen karlar
Soğuk bir bedeni,
Yaş sıcaklığında öpüp
Sokaklarından terkediyor istanbulu
Bir dünyadan bir dünyaya.

Sessiz yaşlarla yıkanıp
Kar beyazı bir örtüye sarıldı istanbul,
Karlı bir istanbul ikindisi
Bir cami avlusu,
Yüzler bir yüzü selamlıyor
Gözler ıslak...
Hala kar yağıyor yolun düşmediği yana,
Kar, beyaz bir örtü susan kalplere...

IV.
İsteksiz adımlarla bir yol belirdi
Bir öbür ucundan dünyanın
Bir dünyanın öbür ucuna...
Daha dün uzanılan koyuna
Toprak olup uzanmak mı
Aşk...

Bir gün batımı ertesi
Yavaş adımlarla zamana terkedilen
Bir avuç toprak,
Toprak bir mezarda sessiz mi bekler,
Bu dişleyen ses
Yüreğinin hıçkırıkları değil mi...

V.
Ya çok geçmemişti
Ya da çoktan çok geçmişti...
Ne kimsenin gelişi ve
Ne de hele gidişi
Ölü toplayıcısının ki kadar
Ölüm kokmamıştır.
Onun bir kalbi var mıydı
Sadece şahit miydi
Yoksa acı ne bilir miydi
Eğer azrail “işte burdayım” deseydi
Canını kim alacaktı

- Yasal yasların ağıtı
Tutsak ediyor gecenin rengini
Masum ruh, çalan hırsızca
Terk ediliyor sokağın koynuna
Her fail, meçhul tanıklığıyla
Sarılıyor toprağına... -

24.02.2003

Başa Dön