Ateşle sınanmış bir doğumda attığın çığlıktan
okyanuslara girilmez oldu,sustu sirenler
Bağlandı denkleri
çirkin yüzlü fücur akşamlarının
ve yüzün suyu hürmetine
Boyuna güneşler yağdı üzerine kentlerin
sen daha böyle kocaman bir kadın olmamışken
Büyüdün sonra ömrünle yaşıt bir onurken
meydanlar da bildi o çığlığın azametini
Ve ulu bir militandın sanki ama
ellerin hala küçük ve aslında sen hala
İnsan seslerinden koruganlara sığınmış
kimliksiz bir yağmurdun
Seni göğün orta yerinde buldu sorgucular.
Sonra kurtulup pençesinden koyu kıvamlı küfürlerin
ve paslı duvarların elinden
Meşin bir ceketle şehre döndün
hala kandil gecelerinde annen yasin okuyordu.
Ve hala şehir bıraktığın yerde
topraktan bir amentü ye teslim olmuş
seni bekliyordu gördün
Tüm bunları gördün
ve korkup erken baharlara kanmış çiçeklerden
korudun kendini.
Şimdi artık elinde uzayan çizgilerden
umudu kalmamış bir kaçgınsın ama
O sirenleri susturup
okyanusları girilmez kılan çığlığın var ya
Benimde sesime
yokluğunla başlayan
ağırbaşlı bir ihtiras karıştırıyor