Kara...

Terhis ettiğim sevdaların yaman intikamı, çaresiz dalışlarımda vurgun yiyerek çıktığım piranaların dişleri demek istediğim...
Seyrelmiş, dökülmeye yüz tutmuş sevinç mısraları... Kadim dostum yaralarımın çiçeği kıçında mutluluklara uyguladığı ambargonun spekülatif nidaları, sözgelimimden gidişime yansıyan...
Hepimiz bir olmuş bir olmayan kişiliğimizin aynasında dede korkut masalları yazıyoruz...
Komiğiz, Mehmet ali erbilin bel altı şakalarından daha matrak inaçlarımız...
Hayat kısa derken delirmiş yazarların binbir kez şehit olarak tanık oldukları ölüme haksızlık ediyoruz... Kırmızı ışıkta geçen felaketlerimiz var hepimizin... Pollyannaya tecavüz eden ressamın çizdiği tabloları gördünüzmü?
Fırçasının markası musalla taşındaki şarambol... Serçe parmağım kesik artık...
Yaşama dair dedikodulara kulak derledim yarın hastaneye vereceğim!
Kan tahlilleri sırasında tüm umutlarımın frengi olduğunu öğrendim...
Gözümüz aydın! 100 derecede kaynayan korkularım var oda sıcaklığında bozulmayan ilaçlarım...
Tek porsiyonluk anılarım, kopuk, mutfağında hem yemek yapıp hemde servis hazırladığım pususlaların serzenişleri...
Kayıp hazinenin anahtarını bulduğunu iddia eden fikir erozyonlarının patent sahipleri...
Gözlerinde su almış çaresizlik!..
Tren yolculuğundan yataklı bölmenin sıcaklığına alışan orta gelirili arzularım...
hepsi benim... bendenim.