Hey akbaba, akannemi de al gel beraber didikleyin cesedimi
Toprak altındaki karınca, kararınca ısır etimi
Korkarak ve korkutarak kendini sevdirenler, siz de için kanımı ki dolgun dudaklarınızı öpebilsin sevdikleriniz
Ve sen sevgili, kemir kemirebilirsen kemiklerimi
İnsanoğlu bir çelik yapı, çelik yelek
Kulelerde silahlandırılmış ve gövdelendirilmiş yalnızlıklarınız için size biraz sis, biraz pus gerek
Bu yüzden kan ve gözyaşı dolu sonu hep acıyla biten, mistik ve lanetli öyküler sundum size
Unutmadan bir kenara yazın adımı, benim adım Spartaküs…
Göz yaşlarım, tıpkı kuru bir çınar yaprağı gibi sürüklenirken yüreğinize ve sel olur akarken öylesine, delicesine, bir güzelin dalgalanan kıvılcımlı saçları gibi, bir çocuğun yetim gözleri, bazen de ana sütü acılığında bir içki gibi süzülürler çatlak dudaklarınızdan
İnsani iletişimsizlikler çağına giriyorsunuz, demir parmaklıklar batmıyor parmaklarınıza
Matematik kitaplarınızda sevgi yok, mutluluk kitaplarınızda ya korsan ya işporta
Resimli ve seri numaralı banknotlar, resimsiz ve seri katiller yaratıyor durmadan, dokunulamayan
Çizdiğiniz geleceğin içinde insanlar vuruluyor, vurduruluyor
İnsan etleri yanık ve kan kokusu tanıdıktır oysa
Aynalardaki suretinizden kaçarsınız
Sevgililer alınıp, sevgililer satılıyor borsalarınızda
Dışarıda duvar kağıdı sevdalar yanarken alev alev, içinizi ısıtırsınız
Ateş, kuzgun, ben, mora çalan kırmızı ve yanılsamalar
Ve yine ağustos, kireç kaplı duvarlar
Duvarları ören işçinin nasırlı elleriyim, belki de gitmeliyim
Bazı geceler olur korkudan bütünleşirsiniz elinizdeki ölüm kusan delikli demirle
Bazı geceler kendi kiraladığınız katilin soluğunu hissedersiniz kirli ensenizde
Bazı geceler gecedir sadece
Ve bazı geceler dağların eteklerine sis vurduğunda korkutur sizi, yalnız kendinize izlettirdiğiniz sinemaskop korku filmleri
Kardeşleriniz vücutlarıyla buzullaşırken sokak ve mağaralarda, alış veriş yaparak mutlu oluyorsunuz büyük mağazalarda ve yaşam diyorsunuz bunun adına
Kabuslarınızı ve gerçeklerinizi sardım sigarama, dumanı yok
Duygularınız ayaküstü atıştırılırken, aşklarınız ancak bir öğün yetiyor
Hayatlarınızın telif hakkı ya çoktan satılmış yada halen satılıyor
Yaralarınıza merhem diye zehir katılmış, kanınız durdurulamıyor
Yudum yudum içiyorsunuz her zerresini bu petrol kokulu zehirin
Manyetik bantlarda birer nota oluyor gelecek hayalleri
Patlamıyor içinizdeki saatli bomba
Mahkumlara kırık satranç taşları, radyoda tütünlü şarkılar çalıyorken yılları
İblisin göğsünü yararak çıktım karanlığınızdan, terli ellerimle yakaladım kötü kokulu meleklerinizi
Siz kanlı tarihinizi çiçeklerle süslemeye çalışan palyaçolar, insanlık simsiyah bir gecede bile anmayacak adınızı. Kırmızı çimenlerin üstünde sıra sıra dizilmiş cesetler gibisiniz. Yalansız ve maskesiz yaşayamadığınız dünyanızda, yalınayak ve maskesiz dolaşarak tadını çıkarıyorum acının, sizlerin inadına inadına
Kum, kan, kasvet, sessizlik, polen rüzgarları ve çağrışımlar. Öldürülen bir şairin gülümseyen yüzündeyim
Toprağın kokusunu, bebeğin ellerini ve denizin şavkını özledim
Belki de gitmeliyim
Ölüm ayırır beni efsanelerden, ölüm ayırır beni kirli gerçeklerle süslediğiniz ömrünüzden
İnsanoğlu bir çelik yapı, çelik yelek
Kulelerde silahlandırılmış ve gövdelendirilmiş yalnızlıklarınız için size biraz sis, biraz pus gerek
Hayat ağacını baltalayan gözü dönmüş sersemler, bir gün kanatacak beni anarken yüzünüzde bıraktığım gülücükler
Plastik meşrubat şişelerinde damıtıyorum kanımı ki boğulurken, gözleriniz kamaşsın hayallerimin gücünden
O da yetmezse eğer, şiirler zerk edeceğim damarlarınıza öleceksiniz gülmekten
Unutmadan bir kenara yazın adımı, benim adım Spartaküs ve siz kirlettiğiniz sürece Spartaküs size küs…
M.Evrensel BİLGİN