Küçücük düşlere sığamayacak kadar büyüktü ve onun kadar büyük düşler de yoktu hiç. Bir öpücük kondurdu karanlığın kör gözlerine… İşte böyle başladı yolculuk düşsüzler ülkesine.
Alçak basamaklar, geniş uzayan bir yol. Aramaya çıktı dibe ittiği düşünülen her şeyi. Bir elinde oltası bir elinde verilen öğütleri ile.
Yaklaştıkça hissedeceğini biliyordu. Derine daha da derine indi. Aynı ona söylendiği gibi. Küçük kız indi ve indi…
Göremiyordu ama seslerini duyduğu binlerce saatin varlığını içinde, içinde bir yerlerde hissedebiliyordu. Tik-tak, tik-tak, tik-tak… Gittikçe tik-tak araları uzuyor, uzuyordu. Tik-tak. Bir adım daha atıyordu kız. Tik-tak. Olması gereken yere geldi. Nasıl mı biliyordu? Sadece biliyordu işte. Tik-tak. Oturdu bir süre. Bekledi. Düşündü. Bu kadar gerçek olmamıştı dünyası. Ve her damla gerçeklik düşlerini küçük karıncalar gibi küçük ısırıklarla kemiriyordu. Tik-tak. Oltasını hazırladı. Yemi yoktu. Biraz daha düşündü, biraz daha ve buldu. Oltayı kenarda duran ağaca bağladı. Oltanın ucunda kendini aşağıya bıraktı. Karanlık o kadar yoğundu ve gittikçe de o kadar yoğunlaşıyordu ki inişi tik-taklardan daha da yavaş hale gelmişti. Tik-tak aralıkları uzadıkça kız yavaşlıyor, kız yavaşladıkça aralıklar uzuyordu. Tik-tak. Yoğunluk o kadar fazlalaştı ki kızın canı yanmaya başladı. Ama yaklaştığını biliyordu. Yere bastığında kız… Bir anda tik-taklar kesildi. Şimdi içinde kocaman bir boşluk vardı, içini dolduran o binlerce saat bir anda yok olmuştu. Yürümeye başladı.
Kocaman bir aynaya çarptığında durdu. Orda gördüğü bembeyaz saçlardı. Buruşuk bir ten. Çürümüşçesine bir koku. Kemikleşmiş parmaklar. Gittikçe kuruyan. Çıldırtan sessizlik. Orda gördüğünün kendisi olduğunu anlaması biraz zaman almıştı. En son gözlerinin solduğunu gördü.
Tik - Tak
Küçücük düşlere sığamayacak kadar büyüktü ve onun kadar büyük düşler de yoktu hiç. Bir öpücük kondurdu karanlığın kör gözlerine… İşte böyle başladı yolculuk düşsüzler ülkesine. Alçak basamaklar, geniş uzayan bir yol. Aramaya çıktı dibe ittiği düşünülen her şeyi. Bir elinde oltası bir elinde verilen öğütleri ile.