’’Çin roketi nereye düşecek? Ankara ve İstanbul da riskli’’

’’Dün, Çin’e ait bir uzay roketinin kontrolden çıktığı ve dünyaya düşmesinin beklendiği açıklanmıştı. Düşme ihtimali olan yerler arasında Türkiye de var...’’ BASINDAN

Büyüklerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz, toplumda bir aksilik gördüler mi ’’Huuuuu başımıza taş yağacak kız taş yağacak.’’ diye birbirlerine sitemlerde bulunurlardı. Tabi ki başımıza bir yerlerden taş yağmazdı gerçekte, mecazi bir anlatımdı neticede bu durum...

Dünyada ki bütün yerleşim yerleri şu an da risk altında. Çinin roket parçaları herhangi bir ülkeye ya da boş bir araziye veya denize de düşebilir, başımıza da düşebilir... Eskiden sadece başımıza taş yağarken şimdi de roket ve parçalarının yağmuru tehlikesi altında heyecanla bekliyoruz...

’’Long Marck 5B tipi roketin kontrolden çıktığını ve hafta sonu yeryüzüne düşmesinin beklendiğini açıkladı. Howard, roketin dünyanın hangi noktasına düşeceğinin çarpmaya ancak birkaç saat kala tahmin edilebileceğini aktardı.’’

Dileyelim boş bir araziye ya da denizin derinliklerine doğru gitsin, yoksa yerleşim yerlerine düşüp de insanların hayatlarını da altüst etmesin.

Boş araziye de düşerse uyanıklar hemen yanına gidip roketten parçalar koparıp bunu da haraç mezat satıp ceplerini doldurabilirler... Denize düşerse şayet o iş biraz daha zor olacaktır haliyle. Çok derinlere giderse çıkarmak da parça koparmak da zordur...

O kadar teknolojik aletler yapıyorsunuz madem, düşerken de bir şekilde insanlara zarar vermeden yer yüzüne inebilmesini daha önce düşünmesi gerekirdi bu teknolojisi gelişmiş süper ülkelerin. Bizler de diken üstünde olmazdık bu kadar, yok bize mi düşecek, başka bir ülkeye mi düşecek diye karabasanlar görmezdik... Hadi düştü de hem insanlar hem binalara zarar verdi, bu zararları da bir şekilde tazmin etmek gerekir, diye de düşünmeden edemiyorum...